Miroğlu’nun T24’e yaptığı bazı konuşmaları şöyle:
Seçmenin Doğu ve Güneydoğu’da siyasi hafızasının yoklayarak oy kullanacağını düşünüyorum. 1999’dan başlayarak HDP’nin 35-36’ya yakın belediyeyi aldığı tarihten başlayarak, kayyum dönemine kadar geçen dönemin muhasebesini seçmenin yapacağı kanaatindeyim. HDP’nin artık paradigmalarının bugün sahada çok fazla işe yaramadığını görüyoruz. HDP kendi seçmenini 17-18 sene demokratik özerklik vaadi ile konsolide etti. Şimdi bu demokratik özerklik paradigması Türkiye’de çöktü, bunu artık hiçbir HDP’li dillendirmiyor. Bunun artık sahada bir karşılığının kalmadığı görüldü. Dokuz ilçede hendekler, çukur vesaire bunların sonucunda geldiğimiz nokta güneydoğuda, HDP’nin programının öngördüğü gibi, ne demokratik özerklik olabilir ne de federasyon olabilir. Bu durum HDP’nin söylemlerini yenilemesini gerektiriyor.
“HDP’li seçmen ‘evet’ demeseydi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi geçmeyecekti”
HDP’li dediğiniz seçmen, partisinin kararlarına motomot, yüzde yüz uyan bir seçmen değil, rasyonel düşünebiliyor. Parti yönetimi rasyonel düşünmediği zamanlarda HDP seçmeni, her zaman rasyonel düşünebilmiştir. 12 Eylül Anayasasının değişikliğini öngören referandumda, HDP sandığa gitmeme çağrısı yapmıştı. Bu ne anlama geliyordu? HDP sandığa gitmediği takdirde referanduma evet demeyen hayır kesim güçlenmiş olacaktı. Bu tutmadı.
Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin halka sunulduğu referandumda, hayır denilmesini istedi parti yönetimi. Ama o referandum sonuçları şunu gösterdi ki, evet cephesine HDP’den, ‘Kürt seçmen’ diyor bazıları, ben böyle demiyorum, çünkü bütün Kürt seçmen HDP’nin değil. İki milyon HDP’li seçmen evet oyu kullandı. Eğer kullanmasaydı, evet ile hayır arasındaki oy farkı. Bir milyon 300 bin civarındaydı. Demek ki şu oluyor: HDP’li seçmen evet demeseydi, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi geçmeyecekti. Bunu söyleyince HDP’den oy istiyor diyorlar. Ben bir analiz yapıyorum.
Bölgede en zayıf adaylar HDP\'li adaylar
Dolayısıyla Doğu ve Güneydoğu için yeni bir siyasi sayfa açılıyor ama bu HDP seçmeninin batıda ona açılan yeni iktidar alanı eğer sonuç verirse, İstanbul, İzmir veya başka yerlerde, bir süre daha bu iş devam edebilir. HDP’nin yeni bir şey söyleme imkanı yok, çünkü PKK’nin artık HDP’nin siyasi olarak güçlü olması ve seçimleri kazanması gibi bir derdi yok. Bölgede en zayıf adaylarla karşı karşıyayız.
“HDP’li seçmene cazip gelmeyecek”
CHP ve İYİ Parti’ye HDP’li seçmeni davet etmek, onlara oy verilmesini istemek, HDP’li elitlerin tahayyülüne uygun olabilir ki bu AK Parti iktidarını sona erdirmeyi hedefliyor. Ama bu hiç onların zannettiği gibi HDP’li seçmene cazip gelmeyebilir. Ben gelmeyeceği kanaatindeyim. En bariz örneğini de İstanbul’da inşallah yaşayacağız.
“Kayyumlar, 17-18 yılda yapılmayan işleri yaptı”
Kayyımlar, 17-18 yılda yapılmayan işleri yaptılar. Bunu bölgede herkes görebilir. Batman, Diyarbakır, Mardin’de görülebilir. Mardin’de yapılan işlere bakıyorum gerçekten de çok önemli. Bir iki yıla sığmayacak kadar önemli işler. Kayyumlar siyaset yapmadılar, devlet politikası yaptılar. Belediyelerde PKK egemenliği söz konusuydu, belediye imkanları herkes biliyor bunu, örgüte yollanıyordu. Dolayısıyla bu daha fazla devam edemezdi. Tolere edilecek bir yanı kalmamıştı.
Her yerde silahlı insanlar dolaşıyorlar, hendekler kazmışlar, güvenlik güçleri her gün yedi, sekiz şehit veriyordu. Böyle bir duruma devlet elbette seyirci kalmayacaktı. Kayyım politikasına geçildi ama biz hiçbir zaman kayyum dönemini kalıcı bir dönem olarak tasarlamadık ve düşünmedik.
“Artık kayyum döneminin sona ermesi gerekiyor”
Artık kayyum döneminin de sona ermesi ve belediyelerin olması gerektiği gibi demokratik siyasetle, katılımcı belediyecilikle buluşması gerekiyor. Bunu elbette bürokratik bir mekanizmayla yerine getiremeyiz, bu siyasetin işi. Dolasıyla sandıktan çıkmış seçilmiş halkın onayını almış gelecek tekrar bu belediyeleri yönetecek. Biz on bir ilke açıkladık, en öne çıkanlar, halk konseyleri kurulacak. Bütün önemli kararlarda, şehrin geleceğiyle ilgili kararlarda referanduma gidilmesi gerekecek, tüm Türkiye için… Katılımcı belediyecilik derken… Orada yaşayan insanların kendi kendini yönetmesi için halk konseyleri kararlar alacak, tavsiyelerde bulunacak. Bu tavsiyeleri takip edecek. Avrupa belediyecilik şartına uygun belediyecilik öngörüyoruz.