DEM Antalya Milletvekili Saruhan Oluç; 31 Mart yerel seçimindeki hedeflerine, kent uzlaşısındaki temel prensiplerine, AK Parti ve CHP’den beklentilerine ilişkin TBMM’de bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı.
CHP’yle bir ittifak süreci değil halkçı, katılımcı ve kentin hakkını koruyacak, kentin tüm dinamiklerini belediye yönetimine yansıtacak bir ‘kent uzlaşısı’ prensibi çerçevesinde uzlaşı süreci yürüttüklerini anlatan Oluç, “Kent uzlaşısı çeşitli kurum ve kuruluşlarla anlaşılarak sağlandı” dedi. İstanbul’da seçime kendi adaylarıyla girdiklerine vurgu yapan Oluç, “Bu saatten sonra İstanbul dahil hiçbir yerde adayımızı çekmemiz söz konusu olamaz” dedi.
Oluç’un sorulara verdiği yanıtlardan öne çıkanlar şöyle:
“Özgür Özel’in açtığı tartışma şık değil”
Soru: Özgür Özel; DEM’in CHP’ye kaybettirme stratejisi olduğunu söyledi, doğru mu?
“Her siyasi partinin seçimlerde aday göstermesi ve kendi adaylarıyla yarışması meşru hakkıdır. Biz kent uzlaşısı çerçevesinde kimi tercihlerde bulunabiliriz, bu da bu partinin kendi tercihidir. Kimseye verilmiş bir söz yoktur, olmamalıdır. İlkesel yaklaşımımız budur.
Biz bu strateji, uzlaşı tartışmasını daha şık şekilde sürdürmeyi tercih ederdik.
“Özgür Özel tutarsız”
“Özgür Özel, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından “Keşke HDP kendi adayını çıkarsa” demişti. Bize o zaman başkaları da neden kendi adayımızı çıkarmadığımızı sormuştu. Başarısızlık yaşandığında faturayı bize keseceklerini söylemiştik. Dolayısıyla biz, o zamanki politik tercihimizi ortaya koymuştuk.
28 Mayıs sonrasında “Keşke HDP kendi adayını çıkarsa” diyen Özgür Özel’in çıkıp da bugün “DEM Parti bize kaybettirmeye çalışıyor, aday gösteriyor” demesi siyasi olarak bana biraz tutarsız geliyor. Biz kimseye kaybettirmek için aday çıkarmıyoruz.
Dolayısıyla, Özgür Özel’in daha bir yıl bile dolmadan doğrusu bu kadar çelişkili bir tutum ortaya koymasının en kibar ifadeyle tutarsızlık olduğunu söylemek istiyorum.
“CHP; DEM’e kaybettirmek, AKP’ye kazandırmak için mi Kürt coğrafyasında aday çıkardı”
CHP, kazanma şansının hiç olmadığı Kürt coğrafyasında her yerde aday gösterdi: Diyarbakır, Şırnak, Hakkari, Mardin, Van vb. Peki biz şimdi CHP bize kaybettirmek, AKP’ye kazandırmak için buralarda aday gösterdi desek doğru bir şey söylemiş olur muyuz?
Dolayısıyla bu meseleleri serinkanlı şekilde değerlendirmek daha hayırlı olur.
“İktidar diliyle bize saldırmak muhalefete kazandırmaz”
Ayrıca bir araştırma yapsak, CHP seçmeninin herhalde büyük bölümü HDP’nin 2019 ve 2023’teki tutumunu doğru ve inandırıcı bulur. Yani biz, politikada ne söylüyorsak, onu yapıyoruz. O yüzden bu tür yakıştırmaları kendimize haksızlık olarak görüyoruz, hoş bulmuyoruz.
Özgür Özel’in Cumhur İttifakı’nın temsilcilerinin ifadeleriyle bize karşı söylem geliştirmesini şık bulmuyoruz. İktidar diliyle bize saldırmak muhalefete kazandırmaz, iktidara kazandırır, iktidarın meşruiyetini artırır.”
“AKP’den kayyum sözü aldığımız spekülasyondur. Gülüp geçiyoruz”
“Bizim belediyelerimize kayyum atanmayacağına dair AKP’den söz aldığımız spekülasyonunu yapanlar 1 Nisan’dan bahsediyor. Yıllardır siyasetin içindeyiz, böyle bir sözün hiçbir değeri olmadığını biliriz.
İktidar “Vallahi kayyum atamayacağız” dese, biz de buna inanıp adım atsak halkın tepkisi büyük olur. Siyasette önemli olan, garantidir.
Kayyumlar, darbe girişiminden sonra çıkarılan KHK’nın yasaya çevrilmesinden dolayı atanıyor. Bu, bir maddelik konu. Yasa teklifi getirsinler ya da bir torba teklifin içine koysunlar, sonra da hukuk dışı kayyum maddesinin geçersiz olduğunu ilan etsinler, bitirsinler bu işi. Söze gerek yok, icraat yeter. O zaman, inandırıcı olur iktidar. Böyle bir değişiklik teklifi yok. O zaman hangi söze inanılır?
O yüzden kayyum sözü aldığımız laflarına gülüp geçiyoruz.”
“AKP ile siyasi görüşme kesinlikle yok. Olsa, gizlemeyiz”
“AKP ile bir siyasi görüşme yapsak bunu gizlemeyiz, söyleriz. Kimseden çekinmeyiz.
Biz Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yollardan çözülmesi gerektiğini, çözüm yerinin meclis olduğunu hep söyledik. Meclisteki hem iktidar hem muhalefet partilerinin bu konuda adım atmalarını önemsiyoruz. Kim görüşmek isterse görüşürüz, bundan kaçınmayız.
Türkiye’nin bir taraftan demokrasiye geçmesi bir taraftan Kürt sorununa barışçıl çözüm bulunması birbirine geçmiş süreçlerdir. Anayasa tartışmaları dahil bunları kim olursa olsun görüşür, konuşuruz. Bunu hep söyledik. Bundan dolayı 1 Nisan lafları ediliyorsa; sözlerimiz herkes için geçerlidir.
Kürt sorunuyla ilgili bir siyasi partiyle, siyasi görüşme yapılıyorsa, bizim için çok stratejik bir konu olduğu için halkımıza da açıklarız. Kiminle neyi konuştuğumuzu söyleriz. AKP ile siyasi bir görüşme kesinlikle yok.”
“İstanbul dahil hiçbir yerde adaylarımızı çekmeyiz”
Soru: İstanbul’da nasıl bir kent uzlaşısı oldu? İstanbul’da kendi seçmeninizi blok olarak konsolide edebilecek misiniz?
“İstanbul’da en iyi sonucu almak için mücadele ediyoruz. Ama seçmenlerin ne yapacağını son ana kadar bilemeyiz.”
Soru: CHP’yle bir danışıklı dövüş yaptığınız değerlendirmelerine ne diyeceksiniz? İstanbul dahil birçok yerde adaylarınızı CHP lehine çekeceğiniz değerlendirmeleri doğru mu?
“Danışıklı dövüş olsa Meral Danış Beştaş’ı, Murat Çepni’yi aday gösterir miyiz? Öyle bir şey yapar mıyız hiç? En güçlü isimlerimizi gösterdik İstanbul’a aday olarak. İstanbul’da adaylarımızı çekmemiz kesinlikle söz konusu değil. Bu saatten sonra hiçbir yerde aday çekmemiz söz konusu değil.”
“Derdimiz Batı’da Kürtlerin yerelde de temsiliyetini sağlamak”
Soru: İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na kaybettirecek misiniz yani?
“Bizim kimseye kaybettirmek gibi bir derdimiz yok. Derdimiz; en iyi sonucu elde ederek buradan kazançlı çıkmak.
Kazancımız da; siyasi temsiliyetle ilgili. Batıda Kürtlerin belediyelerde temsiliyetini sağlamak istiyoruz.
İstanbul, Batı’da en çok Kürt nüfusunun olduğu şehir. 4 milyon civarında, belki de üstünde Kürt nüfusa sahip İstanbul. İzmir, Antalya, Bursa, Kocaeli, Aydın, Yalova, Konya, Adana, Mersin de öyle. Batıda yaşayan Kürtlerin de siyasi temsil hakkı var. Meclise vekil gönderdikleri gibi belediyelerde de belediye meclis üyeleri olmasın mı? Kendi belediye başkan adaylarının olması, kendi partileriyle kazanmak için mücadele etmeleri çok doğal.
İşte biz meseleye stratejik olarak bakıyoruz.
2019’da kazanan belediye başkanlarının çoğu eşit hizmet anlayışıyla hareket ettiği için bu anlayışın gelişmesini önemsiyoruz. Bu anlayışın olmadığı bir yer örneğin; Antalya. Antalya’daki Büyükşehir Belediye Başkanı (Muhittin Böcek) o şehirde yaşayan Kürtlere saygı göstermedi. Bu tür örneklere de tepki gösteriyoruz.
Yerel seçimde herkesin eşit hizmet ve eşit saygıyı görmesi gerekiyor. Vallahi kantarın ayarını bozmaya çalışmıyoruz. Tam tersine ayarı düzeltmeye çalışıyoruz.
2019’daki iktidara kaybettirme stratejimize dönmemizi isteyenler var ama o istekleri çok ciddiye almıyoruz. 2024 farklı bir konjonktür, ihtiyaçlar farklı. 2019’dan herkes olumlu ders çıkarmış olsaydı bugün daha verimli adımlar atılabilirdi. Bugün farklı strateji, farklı taktikler var. “
“İmamoğlu’ndan daha fazlasını beklerdik”
Soru: Meral Danış Beştaş, İmamoğlu’nun kayyumlara yeteri kadar ses yükseltmediğini söyledi. Nasıl bir beklenti içindesiniz?
“Kayyumlar ilk bizim belediyelere atandı. Herkese, bu büyük demokrasi ihlaline karşı susmamalarını söyledik. Muhalefetten tek tük sesler yükseldi. Sonra bu kayyum meselesi Kürt coğrafyasından çıktı, batıya geldi. İstanbul’a kayyum tartışması oldu. O zaman kayyumlara karşı ses daha fazla yükseldi.
Halbu ki biz, bizim belediyelere kayyum atanmaya başladığı anda çok güçlü bir ses yükselsin isterdik.
Muhalef – Seçilenleri seçenler geri alabilir. Hukuken kabul edilemez- demeliydi. Net ve güçlü bir şekilde söylemeliydi. Biz bunun yeterince güçlü söylenmediğini düşünüyoruz.
İmamoğlu, Diyarbakır’da yerine kayyum atanan Selçuk Mızraklı’yı ziyaret etti. Ahmet Türk de oradaydı. Önemliydi. Ziyaret, o günün koşullarında kıymetliydi. Sadece İmamoğlu’ndan değil herkesten daha fazlasını beklerdik.
Meral Hanım da herkesten beklediğimiz gibi İmamoğlu’ndan da kayyuma karşı güçlü çıkış beklediğimizi söyledi. Sitemi de bu doğrultuda. “
“Büyük kırılma Ümit Özdağ protokolüydü”
14 Mayıs’tan sonra CHP, Ümit Özdağ’la yaptığı açık protokolle kayyuma karşı tutumundan çok geri adım attı. İşte orada büyük kırılma yaşandı. Protokolde Kılıçdaroğlu ile Özdağ’ın imzaları vardı. İsterdik ki, o imza oraya atılmasın
Demek ki burada bir tutarlılık yok. Seçim kazanılsaydı kayyum uygulamalarının devam edeceğine dair güçlü mesaj verildi o protokolde. Gizli protokolden hiç söz etmiyorum.