Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Ankara’da bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleştirilen görüşmede, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da hazır bulundu.
Lavrov dün de Çavuşoğlu ile bir araya gelmişti.
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) araştırmacısı ve Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan, Lavrov’un Türkiye ziyaretini Rûdaw’a değerlendirdi.
Orhan, Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesine ilişkin soruya şöyle yanıt verdi:
“Yol haritasını daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamıştı. Önce heyetler görüşecek, daha sonra seviye artacak, dışişleri bakanları ve son olarak da iki ülke lideri görüşecekti. Mevcut planlamadan daha yavaş ilerlediğini görüyoruz. Teknik sıkıntılar, heyetlerin tam bir uzlaşıya varamaması gecikmelere neden oldu.
Dar bir zaman kaldığı için seçim öncesinde muhtemelen liderler seviyesinde bir görüşme mümkün olmayacak. Burada temel hedef dışişleri bakanlarının yine Rusya ve İran dışişleri bakanlarının katılımıyla görüşmesi belki söz konusu olabilir.
Temel sıkıntılardan biri özellikle Esad yönetiminin görüşmeler konusunda işi biraz ağırdan alması. Özellikle Türkiye’deki seçim sürecini bekleyip seçimden sonra ortaya çıkacak Türkiye’deki yeni tabloya göre adım atma arzusu – ki Esad yönetiminin buradaki beklentisi çok da gizli değil. Mevcut hükümetin değişerek muhalefetin iktidara gelmesi ve yeni Türk yönetimi ile daha rahat müzakere edebileceği yönündeki beklentisi.
“Seçim öncesi ciddi görüşmelere ve anlaşmalara varmak istemiyor”
Türkiye’nin Suriye’deki son 10 yıllık politikasının sorumlusu Cumhurbaşkanı Erdoğan ve mevcut hükümeti görüyor Esad yönetimi.
Dolayısıyla muhalefetin daha Suriye ile anlaşmaya niyetli istekli, Suriye’deki askerlerini çekme konusunda daha az talepkar yönetim olacağı düşüncesi var.
Dolayısıyla biraz zaman kazanıp seçim öncesi ciddi görüşmelere ve anlaşmalara varmak istemiyor. Gecikmenin temel nedeni bu ama en önemli faktör Rusya faktörü.
“Rusya tercihini mevcut hükümetten yana koymuş gibi”
Rusya Türk hükümeti ile çok iyi ilişkilere sahip, Rusya da tercihini mevcut hükümetten yana koymuş gibi görünüyor.
Hem bu anlamda hükümetin isteğine karşılık verebilmek, hem de kendisi de Ukrayna savaşı nedeniyle Suriye’de acil bir çözüme ihtiyaç duyması sebebiyle Suriye rejimi üzerine ciddi bir baskı uyguluyor.”
Türkiye’de iktidarın değişmesi halinde Suriye politikasının değişip değişmeyeceğine ilişkin soruya Orhun, şöyle yanıt verdi:
“Muhalefet uzun bir süredir hükümetin Suriye politikasını eleştiriyor. Ama zaten hükümet esasında son birkaç yıllık sürede o değişimi dönüşümü zaten hayata geçirmişti. Esad yönetimi ile doğrudan ilişki kurulmuş olması, Cumhurbaşkanı’nın Esad’la görüşebilirim ifadeleri... Bütün bunlar Türkiye’nin Suriye politikasında değişimi gösteren işaretler.
Türkiye’nin şu anda iki büyük kaygısı var Suriye’de. Biri; Suriyeli mültecilerin güvenli bir şekilde eve dönüşü meselesi. İkincisi Suriye’deki YPG bölgelerine dönük Türkiye’nin güvenlik kaygıları var. Bu konuda da Esad rejimi ile işbirliği yapılması konusunda bir kanaata varıldı ve bu artık bir devlet politikası gibi görülebilir.
Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin hükümetlerden bağımsız bir şekilde ilerleyeceğine, iyileşeceğine inanıyorum. Burada esas sorun Türkiye’nin askeri varlığı ve buna nasıl bir çözüm bulunacağı. Dolayısıyla zor bir süreç. Türkiye’de hükümet de değişirse şu anki hükümetin atacağı adımlar dışında adımlar atması çok mümkün değil.
“Türk güçlerinin yavaş yavaş çekilmesi söz konusu olabilir”
Seçim sonrasında Suriye sahasında bir değişim bekleyebiliriz.
Türkiye-Suriye arasındaki müzakerelerde bir ilerleme sağlanabilirse hem İdlip’te Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerde anlaşmalı bazı karşılıklı adımlar söz konusu olabilir; burada Türk güçlerinin tamamen çekilmesinden bahsetmiyoruz ama bir yol haritası üzerinde taraflar uzlaşıp kademeli bir şekilde hem Suriye rejimi ile muhalifler arasında bir anlaşmaya varılması ve buna paralel olarak Türk güçlerinin sahadan yavaş yavaş çekilmesi.
Çekilme sırasında hem Suriye halkının hem de mevcut siyasi yapıların güvenlik konusundaki garantilerinin de sağlanacağı bir çerçevede çözümden bahsediyoruz. Kademeli bir değişim olabilir.
Ama esas değişim Fırat’ın doğusunda söz konusu olabilir, çünkü böyle bir işbirliği karşılığında Türkiye’nin temel talebi YPG’ye karşı ortak mücadele olacaktır. Türkiye’nin ilk beklentisi Tel Rıfat ve sınır hattında 30 kım derinliğinde bir güvenlik koridoru olabilir. Adana Mutabakatı’nın güncellenmesi çerçevesinde bu belki gündeme gelebilir ya da rejim güçlerinin YPG ve SDG yapılanmasından kontrolü devralması başka bir çözüm modeli olabilir.