Prof. Türmen: Kürt Sorunu, yok edilerek çözülmez

Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı ve CHP milletvekili Prof. Rıza Türmen, hükümetin Türkiye\'yi uluslararası alanda büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacak hukuk ihlallerine imza attığını söyleyerek, bunun sonucu tıpkı 1990\'lı yıllarda olduğu gibi AİHM\'e açılan davalarda patlama yaşanacağını belirtti.
28.12.2015, Pts - 08:29
Prof. Türmen: Kürt Sorunu, yok edilerek çözülmez
Haberi Paylaş

\"AKP\'nin Kürt sorununu barışçı yoldan değil, yazarımız Oktay Yıldız’ın Çöktürme Planı’nda dile getirdiği Sri Lanka\'da olduğu gibi yok ederek çözmeyi amaçladığını\" söyleyen Türmen, \"AYM\'nin sokağa çıkma yasaklarına ilişkin durdurma talebine verdiği ret kararının AİHM\'den döneceğini\" belirtti.

Birgün gazetesinden Sebahattin Karakoyun\'un sorularını yanıtlayan (28 Aralık 2015) Prof. Türmen\'in açıklamalarından öne çıkan satır başları:

Yaşananlara ilişkin \"sivil, asker, kadın, çocuk ayrımı gözetmeyen, hiçbir kural tanımayan bir öldürme çılgınlığı\" değerlendirmesinde bulunan Prof Türmen, bir öldürme çılgınlığı yaşandığı ve bu durumlarda uygulanması gereken hukuk kuralları olduğunu dile getirdi.

Savaşı birtakım kurallara bağlamak, özellikle sivilleri korumak için hem savaş hukuku, hem de insan hakları hukukundan kaynaklanan yükümlülükler olduğuna dikkat çeken Türmen, insani hukuk kuralları olarak tanımladığı gerçekte savaş hukukunun, iç çatışmalarda uygulanacak kuralları düzenlediğini, bu konudaki kuralları düzenleyen Cenevre Protokollerine ek olarak 1977 yılında sadece devletler arasındaki savaş değil, “Devletin silahlı güçleri ile muhalif ya da başka, örgütlü ve sorumlu bir kumanda altındaki silahlı güçler arasındaki silahlı çatışmaları” kapsayan iç çatışmaların da kapsama alındığını vurguladı.

Bu ek protokolün taraflara getirdiği sivillerin, kültürel varlıkların, kutsal mekanların korunması, işkence ve insan onuruyla bağdaşmayan muamelelerin yasaklanması gibi somut yükümlülükleri olduğunu dile getiren Türmen, doktrinde artık iç çatışma ile devletler arasındaki çatışmalar arasındaki farkın giderek ortadan kaldırılmakta olduğuna dikkat çekti.

İç silahlı çatışmalarda geçerli insan hakları hukukuna göre her şeyden önce devletin zorunlu haller dışında öldürmeme yükümlülüğü olduğunu hatırlatan Türmen, zorunlu olarak silah kullanılmasını gerekli kılan koşullar mevcutsa, o zaman silahın elde edilecek amaçla orantılı bir şekilde kullanılması gerektiğini belirterek sivilleri öldürecek ağır silahların kullanılmaması gerektiğini dile getirdi.

Ağır silah kullanımı konusunda AİHM’in, Çeçenistan\'da Rusya’nın sivilleri boşaltmadan Çeçen gerillalarına karşı ağır silahlar kullanmasını \"yaşam hakkının ihlali\" olarak gördüğüne atıfta bulunan Türmen, devletin sivilleri koruyacak önlemleri almanın yanı sıra orantısız güç kullanarak suç işleyen görevliler hakkında etkin soruşturma yapma, onları yargı önüne çıkarma, cezalandırma yükümlülüğü olduğunu dile getirdi.

AYM kararı AİHM\'den döner

Kuzey Kürdistan kentlerinde uygulanan sokağa çıkma yasaklarının doğrudan doğruya kişi güvenliğini, özgürlüğünü sınırlandırma kapsamına girdiğini, kişi güvenliğinin sınırlandırılmasının, özgürlüğün ihlalinin söz konusu olduğunu dile getiren Türmen, İç hukuk açısından sınırlamayla ilgili bir düzenleme olmasının yetmeyeceğini, ulusal kanunun aynı zamanda AİHM kurallarına da uygun olması gerektiğini vurguladı..

AYM, sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili olarak öldürülmeden önce Tahir Elçi\'nin ve daha sonra HDP\'lilerin \"durdurma\" talebini reddettiği konusunda sokağa çıkma yasağının, ancak sıkıyönetim koşullarında ya da olağanüstü hal ilan ediliyorsa konulabileceğini, valinin tek başına, keyfi bir şekilde buna karar vermesinin hukuki dayanak açısından sorunlu olduğuna atıfta bulunan Türmen, AYM’nin yasanın valiye bu yetkiyi verdiğini savunduğunu dile getirdi.

AKP’nin, İç Güvenlik Paketi ile valilerin yetkilerini genişlettiğini ama valiye verilen kamu düzenini sağlama yetkisinin, insan hakları ihlallerine yol açabileceği anlamına gelmeyeceğine dikkat çeken Türmen, uzun süreli sokağa çıkma yasaklarının uygulandığını, güvenlik bölgeleri ilan edildiğini, insanların gıdasız, susuz, ilaçsız kaldığını, kentlerin boşaltıldığını belirterek, valiye insanları bu hale getirsin diye yetki verilmediğini vurguladı.

AYM’nin verdiği bu kararın kesinlikle AİHM’den döneceğini vurgulayan Türmen, bütün bu hukuki değerlendirmelerin ötesinde bölgede korkunç bir iç çatışma yaşandığını ve giderek tırmandırdığına dikkat çekti ve “Hükümetin amacı ne, bunu anlamıyorum. Eğer amaç Kürt sorununu barışçı bir şekilde çözmekse tırmandırılan şiddet buna hizmet etmiyor. Bunu elbette görüyorlar.” şeklinde konuştu.

Dondurulan sürecin yeniden başlatılması giderek zorlaşacağını belirten Türmen, bu şiddet sarmalının, görüşme masasına dönme ve barışçı çözüm umudunu ortadan kaldırdığına dikkat çekti.

Barışçı çözüm aramak gibi bir niyetin olmadığını, Oktay Yıldız’ın Çöktürme Planı’nda dile getirdiği Srilanka\'da modelinde olduğu gibi Tamil gerillalarını yok etmek için kentlerin insansızlaştırılması projesinin hayata geçirilmek istendiği kaygısının haksız olmadığını dile getiren Türmen, barışçı çözüm yerine, yok ederek sonuç alma yaklaşımının çok endişe verici olduğunu belirtti.

Yaşananlara bakıldığında hükümetin asıl niyetinin buymuş gibi göründüğünü vurgulayan Türmen, ülkenin bir bölümünü kapatıp, sivil- gerilla ayrımı yapmadan oradaki insanları öldürüp ondan sonra \"bu sorun çözümlendi\" denilemeyeceğini ifade etti

Yaşananlar nedeniyle Türkler ve Kürtler arasında uçurum doğduğunu, birbirlerine yabancılaştıklarını dile getiren Türmen, bir arada yaşamayı gerçekleştirecek bir proje ortaya konulmadığı takdirde bir arada yaşamanın imkansız hale gelmeye başlayacağı uyarısında bulundu ve kentlerin hızla boşaldığını, bu durumun meclise taşınması gerektiğini belirtti.

Anayasa değişmeli

Barışçı bir çözüm için anayasanın değişmesi, yerel yönetimler meselesinin oturulup konuşulması gerektiğini dile getiren Türmen, eşit vatandaşlık ya da anadilde eğitim hakkı ve benzeri değişikliklerin tümünün anayasa değişikliğini gerektiren meseleler olduğunu belirtti.

HDP’lilerin tek taraflı özerklik, özyönetim çıkışlarını eleştiren Türmen, Kürt sorunun çözümünün Türkiye\'nin demokratikleşmesiyle birlikte ele alınması gereken bir mesele olduğunu vurguladı ve Türkiye\'nin demokratikleşmesinin Kürt sorununun da çözümüne yol açacağını belirtti.

Sadece Kürtler bakımından değil bütün Türkiye bakımından bir ademi merkeziyetçiliğe ihtiyaç olduğunu ileri süren Türmen, yerel yönetimlerin yetkilerini genişleterek, daha yerel çözümler aramak gerektiğini vurguladı.

Türkiye böyle yönetilemez

7 Haziran\'da iktidarı kaybeden AKP’nin, şiddeti tırmandırarak 1 Kasım\'da istediği sonucu aldığı, şimdi başkanlık sistemi için krizin derinleştirildiği yorumlarına katıldığını dile getiren Türmen, \"Ne kadar çok kriz yaşanırsa benim siyasi kazancım o kadar çok olur\" gibi bir düşünce inanılmaz bir şey.” dedi.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 3008 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:23:54