Şubat Dünya Anadil Günü vesilesiyle HDP Milletvekili tarafından TBMM Genel Kurulu'na verilen araştırma önergesi görüşüldü.
HDP Grubu adına konuşan Necdet İpekyüz, “Birleşmiş Milletler, dünyada birçok yerde ana dillerin yok olmasıyla karşı karşıya olduğumuz için UNESCO tarafından 21 Şubat Ana Dili Günü olarak ilan edildi. Peki, ne oluyor? Niçin ana diller yok oluyor? Ya birileri asimilasyona uğrattığı için ya birileri inkâr ettiği için ya da yok gördüğü için. Peki, dünya, zenginlik, bu zenginliği var edenler ne yapıyor? Dillerini yaşatmak için ellerinden gelen olanağı sağlıyorlar” dedi.
‘TUTANAKLARA X OLARAK GEÇTİ’
Kürsüde Kürtçe konuşması halinde tutanaklara “x” olarak geçeceğini ifade eden İpekyüz, “Roja zimane dayike piroz be” sözlerinin tutanaklara “x” olarak geçtiğini belirtti. İpekyüz’ün Kürtçe söylemleri tutanaklara “x” olarak çıktı. Kürtçeyle ilgili taleplerin "nefret, terör, ihanet" diye tanımlandığını aktaran İpekyüz, “Cumhurbaşkanı daha on gün önce bir açıklama yaptı, ne dedi? ‘Terör, insanların sadece canına, malına, özgürlüğüne kast etmekle olmaz, milletlerin varlığının ve devamlılığının teminatı olan dilini, edebiyatını, kültürünü bozmak da bir çeşit terördür’ Ve devam etti, dedi ki ‘Bütün hak dinlerde ana dilini kullanmak, eğitimi vermek haktır.’ Peki, Türkiye'de nasıl? Siz ana dille ilgili ikircikli politikalar oynarsanız, kayyımlar, kaymakamlar, valiler oturdukları gibi Kürtçeye yönelik baskılar geliştirirler. Aslında ne yapılması lazım? Biz barışı getirmek istiyorsak, Birleşmiş Milletler de bunu söylüyor, ana dillerin kullanılması lazım, desteklenmesi lazım, geliştirilmesi lazım” ifadelerini kullandı.
‘KAMBER ATEŞ NASILSIN?’ HATIRLATMASI
İpek Elmas’ın 11 Şubat’ta yaşamını yitirdiğini hatırlatan İpekyüz, “İpek Ana Kamber Ateş'in annesiydi. Diyarbakır'da, Sivas'ta yaşayan bir anne, tek kelime Türkçe bilmiyordu, oğluyla görüşmeye gidemiyordu. Kızıyla beraber görüşmeye gittiğinde oğlunun gözlerinin içine baktı; durdu, durdu tek dediği şuydu: ‘Kamber Ateş, nasılsın?’ Biraz geçti, ‘Kamber Ateş, nasılsın?’ 3 kez tekrarladı. Ve Kürtçeyle ilgili ilk konuştuğunuzda ne denildi? ‘Anneler ağlamasın’ Ama şimdi siz ‘Anneler ağlamasın’ değil... Anneler konuşamıyor ve tek verdiğiniz örnek: ‘Cezaevinde Kürtçe serbest.’ Ama cezaevinde Kürtçe radyo dinlemek yasak, cezaevine Kürtçe yayın sokmak yasak. Ape Musa ıslık çaldığı için yasaktı, Leyla Güven ve arkadaşları orada Kürtçe halay çektikleri için hücre cezasına çarptırılıyor. Bu, işte, ikirciklidir” ifadelerini kullandı.
‘BİRÇOK ANADİL VAR’
CHP Grubu adına söz alan Sezgin Tanrıkulu da “Türkçe ortak ve resmî dilimiz ama sonuçta bu kadim topraklarda Türkçe'nin dışında yurttaşlarımızın konuştuğu birçok ana dili var ve bu ana diliyle ilgili sorunlar da Adalet ve Kalkınma Partisinin icat ettiği sorunlar değil ama Adalet ve Kalkınma Partisi’nin çözmediği, devam ettirdiği sorunlar, böyle bilinmesi lazım. Ana dili yasaklanamaz, ana dili horlanamaz, ana dili aşağılanamaz; aksine yurttaşlarımızın ana dilini geliştirmelerini ve ana dili ortamlarında yaşamlarını yürütmeleri için, hizmet almaları için, ana dilinde eğitimini almaları için devletin, kamunun hizmet sunması lazım ama böyle mi?” ifadelerini kullandı.
12 EYLÜL UYGULAMASI MECLİS’TE
12 Eylül darbesinden sonra 2932 sayılı yasa çıkarıldığını hatırlatan Tanrıkulu, şöyle devam etti: “Ama o yasa tam on iki yıl ayakta kaldı, on iki yıl ve Kürtçeyle ilgili herhangi bir özel ortamda bile konuşmak mümkün değildi. Ben sıkıyönetim mahkemesinde avukatlık yaptım. Mehdi Zana bu yasaya tepki için mahkemede kendisini Kürtçe tanıtmak istedi. Mahkeme başkanı duruşma zaptında ‘Sesler çıkarıyor’ dedi, dilini yazmamak için ‘Sesler çıkarıyor’ dedi ve kendisi dayakla salondan atıldı; sene 1987. Şimdi aynı şey bu Mecliste de yapılıyor, Kürtçe'nin adı geçmiyor, ‘x, x, x...’ geçiyor. Aradan geçen bunca zaman var, bu Mecliste de bu yapılıyor aynı zamanda, dilin adı yazılmıyor. Diyarbakır Barosu Başkanlığı yaptım, aynı dönemde beraber çalıştığımız Grup Başkan Vekili var, Halkların Demokratik Partisinden Meral Danış Beştaş; beraber yargılandık. Neden yargılandık biliyor musunuz? Aynen bu yasaya muhalefetten. Sizin iktidarınız döneminde, sizin Adalet Bakanınız izin verdi. Bir ajanda ya, avukatlara dağıttığımız ajandada günleri, haftaları ve ayları Kürtçe yazdık, Türkçe'nin yanında. Bundan dolayı hakkımızda soruşturma açıldı.”
KÜRTÇE ÖZEL İSİM OLUNCA ANLAŞILIYOR
DİAYDER davasına da değinen Tanrıkulu, “Daha dün, bakın daha dün, İstanbul'da bir duruşma izledim, DİAYDER davası, din alimlerinin davası, birçok milletvekili de izledi; Kürt mele ve seydalar. Arkadaşlar, bakın, sizin iktidarınızda Kürtçe suç dili olarak görülmeye devam ediyor. İddianamede ne var? Bakın, okuyacağım. Sayın Başkanım, çok özür dilerim ama bakın ne var?” dedi. Tanrıkulu’nun DİAYDER iddianamesinden okuduğu “civak”, “bavermend”, “jiyan”, “rumet”, “parastin”, “cûda” kelimeleri x olarak geçerken, “Heja”, “Armanç”, “taybet” kelimeleri özel isim olduğu için olduğu gibi geçti. Tutanaklarda şöyle yer aldı: “ ...’(x) Armanç ‘xx’ Taybet ‘...’(x) Bunlar, iddianamede yazılmış. Ne deniliyor biliyor musunuz bu iddianamede? Deniliyor ki: ‘Bunlar Kürtçe'de gündelik hayatta kullanılan kelimeler değil. Bu mele ve seydalar, hutbelerinde bu kelimeleri kullanarak örgüt propagandası yapıyorlar.’ Ya, vicdanınız kurusun gerçekten ya!” ifadeleri yer aldı.
‘SAVCILARDAN HESAP SORACAK MISINIZ?’
Tanrıkulu, “Heja bu sıralarda milletvekilliği yapmış, bakanlık yapmış Şerafettin Elçi'nin oğlunun adıdır. Kaç yaşında biliyor musunuz? 60 küsur yaşında. Armanç kimin adıdır biliyor musunuz? Yusuf Ekinci'nin oğlunun adıdır. Kaç yaşında biliyor musunuz? Yusuf Ekinci faili meçhul olarak öldürülen avukat, 50 yaşındadır. Taybet kimdir biliyor musunuz? Silopi'de cenazesi yerde kalan anamızın adıdır. Bakın, sizin savcılarınız bu kelimelere "suç dili" diyor ve bunları ‘suç’ diye, bu şekilde iddianameye yazıyor. Neyi savunuyorsunuz, neyi? Neyi savunuyorsunuz? Şimdi çıkacaksınız, diyeceksiniz ki: ‘Biz Kürtçeyle ilgili bunları yaptık’ Bu iddianameyi yazan savcıdan hesap soracak mısınız, sormayacak mısınız?” diye sordu.