Türkiye-Suriye ilişkilerinin yeniden başlamasıyla ilgili yapılan açıklamaları değerlendiren gazeteci Taştekin, tarafların karşılıklı şartlar ileri sürdüğünü, bu şartların karşılanması anlamında şu ana kadar bir işaret görülmediğine dikkati çekti.
Arabulucu olarak Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Şam’a gönderilmesinin "doğru bir seçim" olmadığını ifade eden Taştekin, Şam yönetiminin de durumu "kişisel reklama çevirmek isteyen" Perinçek konusunda tereddütleri olduğunu düşündüğünü belirtti.
Rûdaw TV 15.00 bülteninde Hêvîdar Zana’nın sorularını cevaplayan Taştekin şöyle konuştu:
“Türkiye'nin ciddi bir yol haritası olup olmadığını bilmiyoruz. Bana sorarsanız Türkiye'nin Erdoğan'ın yönetiminin bir yol haritası yok ancak Suriye yönetimi ile yeniden bir ilişki kurma noktasında ciddi bir baskı oldu. Bu baskı evvela Rusya'dan geliyor, ikinci olarak mülteci meselei hükümet üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Hükümet artık bundan sonra Şam’la uzlaşmanın bir yolunu bulmak zorunda. Mülteciler nedeniyle de bir arayış var. Ancak bu arayış hükümetin tam olarak ne yapmak istediğini ortaya koymuyor. Burada bir belirsizlik var. Bir kere bir kere Doğu Perinçek'in Şam’a gitmesi iyi bir fikir değil, yani Doğu Perinçek doğru bir isim değil, doğru bir arabulucu değil. Her ne kadar Şam’la ilişkileri savunsa da ben Suriye yönetiminin de Doğu Perinçek konusunda tereddütleri olduğunu ve kendi inisiyatifi ile biraz kendi reklamını yaptığını, fırsatçılık yaptığını düşündüğünü zannediyorum.
“Doğu Perinçek gibi tartışmalı bir figürün arabuluculuğu son derece gereksiz”
Şimdi asıl aracı Rusya. Rusya burada daha doğru mesajların verilmesini sağlayabilir ve Türkiye'nin kendi kanalları da açık istihbarat düzeyindeki ilişkileri siyasi düzeye çekilebilir ki Doğu Perinçek'e ihtiyaç duymadan Çavuşoğlu Dışişleri Bakanı olarak Suriye Dışişleri Bakanı ile görüşebilir. Nitekim
görüşebildi de. Bunu şimdi söylüyorlar ama Belgrad'da 10 ay önce yapılan bir görüşme var. İstenirse doğrudan görüşmek kanalları bulunabilir demek ki. Bu anlamda Türkiye'de Doğu Perinçek gibi tartışmalı bir figürün arabuluculuğu doğrudan son derece gereksiz.
“Suriye sahnesinde Kürtlerin kazanımlarını yok edecek bir ortaklık arıyor”
Ha hükümet ne yapmak istiyor derken bir taraftan da kendi koşulları var. Suriye sahnesinde Kürtlerin kazanımlarını yok edecek bir ortaklık arıyor. Yani Suriye yönetimine diyor ki ‘Eğer Suriye Demokratik Güçleri’ni ve Halk Koruma Birlikleri’ni yani YPG'yi elimine edersen, onlarla savaşırsan benimle de barışmış olursun.’ Bu en önemli şart. Diğeri muhalif güçlerin hükümete ortak olması, yani İdlib ve çevresinde Türkiye'nin koruduğu, kolladığı işte Özgür Suriye Ordusu denilen yapıların Şam’a taşınması. İkinci şart bu. Bir de mülteciler var. Mültecilerin Suriye dönüşünün sağlanması… Bunların hepsi çok ağır koşullar. Suriye'nin de kendi koşulları var ve o koşulları da Türkiye'nin karşılayacağına dair Türkiye hiçbir işaret vermiyor. Bir kere Türkiye Silahlı Kuvvetleri'nin çekilmesi Şam'ın en önemli şartı. Silahlı güçlere, milislere, terör gruplarına verilen desteğin kesilmesi. Bu da diğer bir şart. Türkiye bu koşulları karşılayacağını ya da bunlara uyacağına dair herhangi bir işaret vermeden sadece diyaloğun kaçınılmaz hale geldiğini söylüyor. Doğrusu biraz samimiyetsiz bir durum söz konusu.
“Kırmızı ışığın yeşile döndüğünü zannetmiyorum”
(Olası Rojava operasyonu) Ben kırmızı ışığın yeşile döndüğünü zannetmiyorum sadece gri alanlardan bahsediyorum. Bir kere İran kesinlikle karşı çıkıyor Türkiye'nin operasyonuna. Rusya ise ‘Sizin endişelerinize hak veriyoruz ama operasyon doğru değil. Bunun yerine Esat yönetimi ile oturun, konuşun, müzakere edin, Adana Anlaşması çerçevesinde bir yol bulun’ diyor. Şimdi bu yeşil ışık anlamına gelmiyor, gelmez; fakat gri alan derken şunu kastediyorum. Bir kere Rusya arasında stratejik bazı ilişkiler var. İşte Ukrayna nedeniyle de Türkiye, Rusya açısından önemli bir ülke haline geldi. Bunun hatırı için acaba Rusya bazı konularda bir şeylere göz yumabilir mi? Yani sahada durumu çok etkilemeyecek, dengeleri değiştirmeyecek kısmı bir operasyona göz yumabilir mi? Yeşil ışık demiyorum sadece göz yummaktan bahsediyorum.
“Rusya itiraz etmiyor, engellemiyor”
Bu ihtimal dışlanamaz fakat şöyle bir fiili durum var: O da şu: Suriye'de halihazırda sahada Türkiye ve ÖSO güçleri Kürtlerin bulunduğu bölgelere saldırılar düzenliyor yani hiç ateşkese uyulmadı zaten. Dün de bugün de Kobani'de, Tel Rıfat'ta, Minbiç civarında yine çok sayıda saldırı oldu ve insansız hava araçlarıyla suikastler düzenleniyor. Şimdi Rusya buna itiraz etmiyor, engellemiyor yani itirazı sadece sözde. Amerika hakeza. Türkiye'yi engelleyecek herhangi bir karşı duruş sergilemiyor.
“Kara harekatı olmadan…”
Haliyle Türkiye'ye anlayış gösterildiği sonucunu çıkarıyoruz. Kara harekatı olmadan… Yani bir yeni bir kontrol alanı oluşturmaya dönük kara harekatı olmaksızın sürekli top atışları ve insansız hava araçlarıyla operasyonlar devam ediyor ve buna da rıza gösterildiğini anlıyoruz. Kürtlerin kazanımları tehlikeye giriyor. Yani şu şekilde: Türkiye Suriye ile normalleşme koşulu olarak Kürtlerin kazanımlarını yok etmeyi bir hedef olarak belirlemiş durumda ve burada Kürtlerin statü almaması Türkiye'nin en fazla üzerinde durduğu ön koşul. O yüzden normalleşme en fazla Kürtleri etkileyecek. Kürtlerin buradaki kazanımlarını ve fiili durumunu etkileyecek. Ancak ben Suriye'nin Türkiye'nin bu talebine otomatik olarak olumlu yanıt verdiğini ya da vereceğini düşünmüyorum. En azından şu aşamada.
“Türkiye'nin istediği düşmanlık Şam tarafından da aynı şiddette gösterilmiyor”
Şam yönetiminin en çok sorun ettiği şey Amerikalıların orada varlığı. Asıl bu nedenle Kürtlere karşı Şam'ın tutumu sertleşiyor Ancak bu Türkiye istediği için değil yani Türkiye'nin istediği düşmanlık Şam tarafından da aynı şiddette gösterilmiyor, yani Türkiye'nin gösterdiği düşmanlığın aynı şekilde Suriye tarafından da gösterilmesi isteniyor. Ben Şam’ın bu denli bir düşmanlığı politika olarak belirleyeceğini düşünmüyorum ama bu Kürtlerin geleceğini garanti eden bir şey de değil. Suriye yönetiminde buna çok sıcak bakılmıyor.
“Amerikalılar yeterince güvence vermediler”
Kürtlerin çok fazla manevra alanı yok. Amerikalılar yeterince güvence vermediler. Kürtler de Türkiye ile ilişkileri nedeniyle feda edilebilir, böyle bir risk var. Ancak Kürtler açısından gerçekçi alan şey Şam’la anlaşmak. Yani Kürtler, Türkiye Şam’la anlaşmadan kendileri Şam ile anlaşırsa 1- 0 öne geçmiş olacaklar. Belki kazanımlarını bir şekilde koruma şansına yakalayabilirler. Ancak bu kanalın zorlanması lazım. Bu kanal neden tıkandı? Aslında bu bölgedeki Amerikan varlığı nedeniyle tıkandı yani Şam’dan baktığınız zaman bunu ön koşul olarak koyuyor. Kürtler ise Amerika giderse zaten Türkiye burayı dağıtır diye düşünüyorlar. Tabii İran ve Suriye de farklı tutum sergileyebilir. Bir çıkmaz var. Ancak şu anda önümüzdeki en reel, gerçekçi seçenek Kürtlerin Şam’la bir an önce anlaşmaları.
“Erdoğan istediğini alamadı”
Şimdi Erdoğan dış politikada bazı hamleler yaptı Akdeniz'de özellikle enerji konusunda. Fakat bu hamlelerle yani kas gücünü göstererek istediğini alamadı ve bir sıkışmışlık yaşıyor. İsrail ile ilişkiler bu anlamda öne çıktı. Hem hem doğalgazla ilgili hem de Amerika ile ilişkiler bakımından İsrail Türkiye'nin yeniden gündemine geldi.