Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bugün kapalı oturum yaparak, Erdoğan’ın ‘Türkiye’nin, topraklarını işgal etmek üzere İsrail tarafından hedef alınacağı’ iddiasını görüşecek.
1 Ekim’de TBMM’nin yeni yasama yılına başlaması nedeniyle TBMM’ye hitap eden Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İsrail’in bir sonraki hedefinin Türkiye” olduğunu söylemesi üzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı’nın söz konusu tehdit konusunda milletvekillerini kapalı oturumda bilgilendirmesini talep etti.
Ancak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlık edeceği kapalı oturuma Cumhurbaşkanı Erdoğan katılmayacak.
Oturumda, Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Savunma Bakanı Yaşar Güler Türkiye-İsrail askeri ilişkileri ve İsrail’in Türkiye’ye dönük olası saldırgan politikaları hakkında milletvekillerini bilgilendirecek.
Meclis’te grubu bulunan partilerden temsilcilerin de konuşma yapmaları bekleniyor.
Kapalı oturuma geçilmesi yönünde oylama yapılmasının ardından TBMM İç Tüzüğü uyarınca basın locası boşaltılacak ve salonda milletvekilleri dışında sadece yeminli tutanak görevlileri (stenograflar) ile sağır-dilsiz kavaslar kalacak.
Özel: “İsrail saldırısının kapıda olduğunu, bir sonraki hedefin Türkiye olduğunu anlatırlarsa susarız ama lafın altını doldurmazlarsa ifşa ederim”
TBMM’de kapalı oturum yapılması çağrısıyla ı Erdoğan ile AK Parti’nin ülke gündeminde ekonomi yerine İsrail başlığını ön plana çıkarma stratejisine yardımcı olduğu eleştirilerine yanıt veren CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iktidar politikasını deşifre etmek üzere bu hamleyi yaptığını savundu.
Özel, “Cumhurbaşkanı, hepimizin gözünün içine baka baka Meclis kürsüsünden ‘İsrail’in bir sonraki hedefi biziz’ dedi. Buna ne Netanyahu cesaret edebilir ne dünyanın en akılsızları buna kalkışabilir. Bir korku yayarak insanları ‘Evet açsın, yoksulsun, işsizsin ama, tehlike büyük İsrail saldıracak. Beni desteklemelisin’ demekse hesap CHP bu numarayı yutmaz. Kendi gelmiyor, gelmeli. Bakanları geliyor. Gelsinler. Gizli oturumun 10 yıl gizliliği var. Eğer yarın bize İsrail saldırısının kapıda olduğunu, bir sonraki hedefin Türkiye olduğunu anlatırlarsa gereğini yaparız susarız. Ama yarın, sakın ha sakın, bildiklerimizi bize anlatıp, havanda su dövüp ‘Tehlike var, olabilir’ deyip Meclis kürsüsünden Cumhurbaşkanı ağzıyla söylenen lafın altını tane tane doldurmazlarsa, oturum gizli söyleneni söyleyemem ama söylenmeyeni ifşa ederim” dedi.
Tansi: “İktidar dış politika konularını iç siyaset malzemesi olarak kullanmaya, CHP de bu durumu deşifre etmeye çalışıyor”
“Türkiye-İsrail Üçgeni” kitabının da yazarı olan Yeditepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Deniz Tansi, CHP’nin “kapalı oturum” talebiyle hükümetin iç siyasete dönük hamlesini boşa çıkartma çabasında olduğunu söyledi.
Doçent Tansi, “Türkiye’nin dış politikasında strateji yoksunluğundan kaynaklı savrulma dikkat çekiyor. İçeride hukuk devleti krizi var, açlığa varan bir ekonomik kriz var, sosyal depresyon zaten malumunuz. İktidar dış politika konularını iç siyaset malzemesi olarak kullanma hedefinde. CHP de bu durumu deşifre etmeye çalışıyor. Sanki dünyada İsrail ve ABD’ye karşı reaksiyoner cephe varmış da Türkiye onun başındaymış gibi bir portre çiziliyor. Türkiye NATO üyesi ve ABD müttefiki. Neden bunlar gündemde çünkü ekonomik ve hukuk krizi büyük. Gerçekten İsrail’den kaynaklanan bir tehdit var mı yok mu? Bu sorunun cevabını kamuoyunun dikkatine sunmaya çabalıyor. Şu anda bir beka sorunu yok ama eğer İran parçalanırsa orta vadede bir beka sorunu söz konusu olabilir” diye konuştu.
Uslu: “‘İç cephe tahkim edeceğiz’ iddiasındaki hükümet, ülke içerisindeki şiddet olaylarını önleyemez görünüyor”
Siyasi strateji uzmanı ve kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu da başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin jeopolitik riskler bu derece artmış iken Erdoğan’ın dış tehdit algısıyla halkın güvenlik kaygısı üzerinden siyaset yürüteceğini hesaplaması gerektiği görüşünde.
TBMM’deki kapalı oturum konusu olan İsrail’in Türkiye’yi işgal edebileceği iddiasını değerlendiren Uslu, Erdoğan’ın 1 Ekim’deki konuşmasındaki “iç cephe” çıkışını ve ardından Bahçeli’nin DEM Parti’yle tokalaşmasını önceden planlanmış siyasi strateji olarak gördüğünü açıkladı.
İbrahim Uslu, “Son bir ay içerisinde İsrail gerekçesiyle üç ayrı senaryo ortaya atıldığını görüyoruz. İlk önce biz İsrail’e müdahale etmeye gidiyoruz. Sonra İsrail bizi işgal etmeye gelecek. Son olarak İsrail, bizi ülkedeki fay hatları aracılığıyla PKK-PYD-YPG yapıları üzerinden bölgeye çalışacak iddiası gündeme taşındı. Bunun en başında da ‘3. Dünya Savaşı’na hazırlanıyoruz’ açıklaması yapıldı. Dolayısıyla AK Parti hükümeti sistematik şekilde halkın güvenlik kaygısını arttırıyor görünüyor. ‘İç cephe tahkim edeceğiz’ iddiasındaki hükümet, ülke içerisindeki şiddet olaylarını önleyemez görünüyor ve ekonomik kriz ise derinleşiyor” yorumunu yaptı.
Uslu, CHP’nin 31 Mart’taki yerel seçimler sonucunda kazandığı birinci parti olarak gündem belirleyici olma özelliğini kaybettiği ve zaman geçtikçe AK Parti’nin yeniden oyunu konsolide etme ihtimali olduğunun da altını çiziyor.
Son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yasama yılı açılışında sarfettiği, “Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail’in, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerindedir” sözü öne çıksa da 30 Ağustos’tan bu yan üç kez gündeme getirdiği “iç cephe” konusu da bu bağlamda dikkat çekici görülüyor.
Akça: “Suriye’de Kürt siyasetinin mevzi kazanmasından endişe eden iktidar, iç siyasetin çerçevesini çizmeye çalışıyor"
Analistler İsrail’in İran ve Hizbullah’ı zayıflatmasının Suriye’deki Esat yönetimi aleyhine bir durum oluşturacağında birleşiyor.
Ortadoğu’daki yeni denklemin PYD lehine işleyebileceğini dikkat çeken siyaset bilimci İsmet Akça, bu durumu iktidar blokunun Türkiye’nin tehdit altında olduğu algısını dile getirmesinin ana nedeni olarak görüyor.
Akça, “Türkiye’deki iktidar bloku İsrail’in körüklediği bölge savaşının Suriye’de Kürt hareketine yeni mevziler kazandırma imkanından endişe ediyor. Bu tehdit algısını yeni bir imkan olarak gören iktidar, bu güvenlikçi dış siyaset ile aynı zamanda iç siyasetin çerçevesini de çizmek için yeni bir hamle yapıyor. Bu çıkışların temel amacı başta CHP olmak üzere tüm muhalefet alanını da pasifize etmek ve devletin bekası mekanizmasını devreye sokmaktır. CHP ve CHP liderinin son dönemdeki yalpalamaları ana muhalefetin yeniden bir kurt kapanına sürüklendiği intibaını doğuruyor” ifadelerini kullandı.