Tuncer Bakırhan: Batıda da belediyeler kazanacağız

HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yerel seçimlerde batı metropollerinde de belediyeler kazanacaklarını, bunun için çalışmalara başladıklarını söyledi.
21.10.2023, Cts - 06:53
Tuncer Bakırhan: Batıda da belediyeler kazanacağız
Haberi Paylaş

Geçen hafta düzenlenen kongrede Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı seçilen Tuncer Bakırhan, yeni döneme ve partisinin yeni dönem stratejilerine ilişkin Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’a konuştu.

HEDEP Eş Genel Başkanı seçilen Tuncer Bakırhan’ın Gazete Duvar’daki röportajından öne çıkanlar şöyle:

Bütün muhalefet için olduğu gibi sizin için de yenilgiyle sonuçlanan bir seçimin ardından kongrenizi gerçekleştirdiniz. Kongrenizde partinin adı, eş genel başkanları, yönetimi, tüzüğü değişti. Bu değişimi nasıl okumalıyız? Bundan sonra nasıl yol yürüyeceksiniz?

Bir seçim başarısızlığı olduğu tespitini biz de yaptık. Ama yeniden yapılanma bizim için seçim sonrası başlayan bir tartışma değil. Uzun süredir yeniden yapılanma ihtiyacı hissediliyordu. Seçim sonuçları yeniden inşa sürecinin hızlanmasına vesile oldu.

Seçim zeminiyle yetinen, sadece bu zeminle değiştirip dönüştürmeye inanan bir siyasi parti değiliz. Demokratik siyasetin önemli bir ayağı Meclis'tir ama bizim güç aldığımız ana kaynak halklarımızdır. Dolayısıyla seçimlerden dersler çıkaracağız ama asıl dertlerimizden biri Türkiye'de 'üçüncü yol' dediğimiz güçlü bir mücadele ittifakı oluşturmak. Yeni dönemde bir taraftan yeniden bir umut yaratırken diğer taraftan teorisini oluşturduğumuz ama pratik olarak bir türlü gerçekleştiremediğimiz kapsayıcı ve demokratik bir mücadele zeminini oluşturacağız.

'İTTİFAKLARIN OLUŞTURULMA SEBEBİ SADECE SEÇİM OLMAMALI'

Somutlaştırabilir misiniz? Demokratik ittifak pratikte nasıl hayat bulacak?

Teorik olarak çok iyi tarif ettiğimiz bir alan ama sahada bunu oluşturma konusunda eksiklerimiz ortaya çıktı. Siyasi partiler ve seçimle sınırlı kaldık. İttifakların oluşturulma sebebi sadece seçim olmamalı. Başarı ve başarısızlık da seçime bağlı olmamalı. Biz bu dönem emekçiyle, direnenle, talep edenle yan yana duracağımız bir ittifak zeminini kesinlikle oluşturmalıyız. Bizim varlık sebebimiz bu. Biz bu dönemde daha çok sokakta, sahada, fabrikada, mücadele alanlarında olacağız.

'TÜRKİYE'NİN EN TEMEL MESELESİ KÜRT SORUNUDUR, BU SORUN 85 MİLYONU ETKİLİYOR'

Kongrede Kürt sorununun çözümüne dair mesajlar çok güçlü biçimde dillendirildi. 'Kürt siyasi hareketi özüne, 90'lara dönüyor' yorumu yapıldı. Bu yorum doğru mu? Önümüzdeki dönemde 90'ların DEP'ini mi, 2015'in HDP'sini mi göreceğiz?

Aslında ikisi birbirinden çok farklı değil. Ama Türkiye'nin en temel meselesi Kürt sorunudur. Onu yadsımak, ona yaklaşımı alt bir seviyeye düşürmek doğru değil. Ekonominin içinde bulunduğu kötü durumun sebebi de bu sorundur. Savaşa harcanan her kuruşun, uluslararası güçlere verilen her tavizin temel sebebi de Kürt sorunudur. Bu sorunu öne koymadan işsizlik meselesini nasıl çözeceğiz? Çatışma ortamı sonlanmadan emeklinin 7 bin 500 lirası nasıl artacak? Yani süren çatışmalar sadece Kürt'ü değil 85 milyonu etkiliyor. 85 milyonu etkileyen bir sorunu öne çıkarmak 90'ların geleneğine gitmek değildir. Aksine bu sorunun çözümsüzlüğünün her şeye, herkese tesir ettiğini görüyor ve bunun için bu sorunun çözülmesini istiyoruz.

'TÜRKİYELİLEŞME İDDİAMIZDAN VAZGEÇMEMİZ SÖZ KONUSU OLABİLİR Mİ?

Türkiyelileşme iddiasından vazgeçme söz konusu değil o zaman?

Bu dönem özgün durumdan kaynaklı Kürt sorunu daha fazla öne çıkabilir. Ama bu emekten yoksulluktan, bileşenlerin taleplerinden uzaklaştığımız anlamına gelmemeli. Bizim Türkiyelileşme iddiamızdan vazgeçmemiz söz konusu olabilir mi? Ama bizi bu ülkeye daha güçlü bağlarla bağlayacak olan şey Kürt meselesinin çözümüdür.

Belki bir konuda özeleştiri vermemiz gerekir. Kürtler hala ayrılıkçı, bölücü, Türkiye'nin geleceğini kendisine dert edinmeyen bir halk gibi görülüyor, yalan yanlış bir algı oluşturulmuş durumda. Biz 'demokratik ulus'u, 'demokratik Cumhuriyet'i anlatabilseydik bugünkü iktidar bu güçte olmayabilirdi.

'TÜRKİYE'DE ANAYASA TARTIŞACAK ZEMİN YOK'

Mevcut tabloda yeni bir anayasa yapılabilir mi?

Yeni bir anayasa ihtiyacı var, bu çok net. Ama mevcut zeminde yeni anayasa yapılır mı? Bu hafta Suriye-Irak tezkeresi kabul edildi. Rojava'da Kürt'ün hastanesine, ibadethanesine bombalar yağarken buradaki Kürt'e nasıl “anayasa yapıyorum” diyeceksin? Emeklilerin maaşının 7 bin 500 lira olduğu bir ülkede yeni anayasanın adil olacağını söylemek gerçekçi mi? Çocuklarının geleceğinden kaygılı insanlar yeni bir anayasadan umutlu olabilir mi? Yani önce bir zemin gerekiyor. Kürt'ü, Alevi'yi, kadını, yoksulu inandıracak bir zemin oluşturulmalı. Bugün Türkiye'de anayasa tartışacak bir zemin yok. Ayrıca yeni bir anayasa yapılacağına da inanmıyoruz. Her seçim öncesi demokratikleşme, çözüm süreci, anayasa gibi meselelerle bu toplum kandırılıyor. Eğer samimiyet varsa mevcut politikalar da ona uygun olur.

'DEMİRTAŞ'I YOK SAYMAK SÖZ KONUSU OLAMAZ, BU SÜRECE KATKI SUNACAK EN ÖNEMLİ AKTÖRLERİMİZDENDİR'

Partinizin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, seçimden sonra HDP’ye sert eleştiriler yaparak siyaseti bıraktığını açıkladı. Demirtaş'a siyasete dönmesi için bir davet olacak mı?

Sistem bir yandan bizi marjinalize etmeye çalışıyor bir yandan da “şahin – güvercin” söylemlerini yayıyor. Selahattin Başkan bizim arkadaşımız, yoldaşımız. Bizim onunla nasıl bir farkımız olabilir? Hepimiz bu işin aktörü, çalışanıyız. Eleştiri de öneri de yapabiliriz. Buna asla kapalı olamayız. Bizi var eden kendi içimizdeki eleştiri – özeleştiri mekanizmasıdır. Belki de en eleştirel olanlardan biri benim. Eleştirilerimden kaynaklı dışlanacağım anlamına gelmez bu.

Partimizin eş genel başkanlığını yapmış, hatırı, saygınlığı olan bir insanı yok saymak, yadsımak, dikkate almamak söz konusu olamaz. Bizim geleneğimizde bu yok. Tabii ki bundan sonra da temasımız olacak. Figen Yüksekdağ'la, Gültan Kışanak'la, Leyla Güven'le nasıl temasımız varsa ve olacaksa Selahattin Demirtaş'la da olacak. Arkadaşlarımızla hukukumuz aktif bir şekilde devam ediyor. Eksiklik varsa aile içi meselemizdir. Her halükârda çözülür. Demirtaş bu sürece de katkı sunacak en önemli aktörlerimizden biridir.

'AKP İLE BİR TEMAS OLURSA AÇIK OLUR'

Kongre sonrası ilk sınav yerel seçimler olacak. Batıda aday çıkarmanız karşılığında AK Parti'nin kazandığınız belediyelere kayyım atamayacağı, bu yönde pazarlıkların olabileceği konuşuluyor. Yerel seçim stratejiniz ne olacak?

Öncelikle çok şeffaf olacağız. Kapılar arkasında bir pazarlık asla olmayacak. Şimdiye kadar AKP ile bir temas olmadı. Olsa da açık olacak.

'BATIDAKİ METROPOLLERDE DE BELEDİYELERİMİZ OLACAK'

Biz kayyım atanan belediyelerimizi alacağız. Demokratik bir seçimde zaten oralardan AKP'nin çıkması çok zor. Ayrıca batıdaki Türkiye metropollerinde de belediyelerimiz olacak.

Batıda belediyeler kazanacağınızı söylediniz. Hedeflediğiniz belediyeler var mı? Bu konuda çalışma yürütülüyor mu?

Evet, birçok yerde hedeflediğimiz belediyeler var. Bunun için çalışmalar yürütüyoruz.

'HÜDA-PAR'IN HÜKÜMET ELİYLE GÜÇLENMESİ SADECE KÜRTLERİN DEĞİL TÜM TÜRKİYE'NİN MESELESİ'

HÜDA-PAR'ın Meclis'te milletvekilleri var. HÜDA-PAR'ın varlığı sizin tabanınız açısından bir risk teşkil ediyor mu?

Biz bölgede sistemin desteklediği oluşumlarla mücadele ediyoruz. Bir dönem koruculardı, bir dönem bazı aşiretlerdi, bir dönem paramiliter güçlerdi, bazen de bir siyasi parti oluyor. Bizim mücadele ettiğimiz zemin aynı. Sorun şurada; HÜDA-PAR ülkeye, bölgeye ne kazandıracak? Sistem HÜDA-PAR konusunda çok büyük bir yanlış içinde. Filistin'de El Fetih, Filistin Kurtuluş Örgütü gibi daha kapsayıcı, seküler oluşumlar yerine Hamas'ı kuran, destekleyen, büyüten İsrail hükümetinin kendisiydi. Belki El Fetih'i geriletti ama Hamas gibi köktendinci, ucube bir tehlike yarattı, dünyanın başına bela etti. HÜDA-PAR geçmişte durduğu yerde. Karma eğitimi yok sayan, seküler yaşamı net bir şekilde reddeden, bu toprakların mayasına aykırı şeyleri savunan bir yerde. AKP hükümeti bizim gibi seküler, kapsayıcı, demokrat bir hareketin taleplerini konuşmak yerine, bu toprakların insanlarını başka bir yere itiyor. Bu, biz Kürtlerin değil, kadınların ve tüm Türkiye'nin meselesi olacak. Bugün Batman'da olanla yarın Sincan'da, Zeytinburnu'nda karşılaşacaksınız. Bu meseleyi bastırmak için bu kadar tehlikeli yapılar oluşturmak kısa dönemde onları rahatlatabilir ama uzun dönemde Türkiye'nin başına bela olacak.

BİZİ KESMEK İÇİN HÜDA-PAR'I BÜYÜTMEK BEYHUDE BİR ÇABA, 20 YIL SONRA ÜLKENİN BAŞINA BELA OLACAK'

Bizim için risk olur mu? Biz bölgede rakip tanımıyoruz. Hala binlerce cenazesi ortada olmayan bir hareketten geliyoruz. Bedel ödemeyen tek kişi yok Kürdistan'da. Bunu bilen bir tabana sahibiz. Kimseye bölgeyi bırakmayız, güçlüyüz, halkın inandığı bir hareketiz. Devlet beyhude arayışlara giriyor. Süleyman Soylu aklıyla yapılan sözüm ona bizi kesme girişimi 20 yıl sonra Türkiye'nin başına bela olacak. Ne yazık ki Kürtler söz konusu olunca Türkiye'nin bütün feraseti, aklı kapanıyor.

Röportajın tamamı..

Nerina Azad
Bu haber toplam: 6274 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:23:16:19