“Türkiye Kopenhag Kriterlerini yerine getirmediği sürece AB’ye üye olamaz” diyen Şeyhnebi, “Kürt meselesini de temel hak ve özgürlükler esasına bağlı olarak çözemediği sürece de Kopenhag kriterlerini yerine getirmiş olamaz. Çünkü Kürt meselesi Temel insan hakları ve özgürlük bağlamında çok boyutlu bir mahiyete sahip” değerlendirmesinde bulundu.
AB’nin Türkiye’yi her şeyden önce kaybedilmemesi gereken bir ekonomik pazar olarak gördüğünü belirten hukukçu Şeyhnebi, Türkiye’nin son 12 senedir bu denli AB standartlarından uzaklaşmasından hem AB’nin hem de Türkiye’nin sorumlu olduğunu ifade etti.
Şeyhnebi, Türkiye'nin mevcut koşullarının AB'nin istediği yasal düzenlemeleri yapabilmenin çok uzağında olduğu vurguladı.
Uluslararası Hukuk Uzmanı Şeyhnebi, AB-Türkiye ilişkilerine ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.
AB Türkiye’den hangi konularda yasal düzenlemeler yapmasını istiyor?
Bilindiği üzere AB iki temel prensip üzere kurulmuş bir birliktir. Bunlardan birincisi insan temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması ve bireyin merkeze alındığı bir karar alma mekanizması ve bu sistem tarafından yürütülen bir idare anlayışının geliştirilip uygulamaya sokulmasıdır.
İkincisi de rekabetçi, arz ve talep dengesine dayanan serbest bir ekonomik yapının üretim ve tüketimi yönetip yönlendirmesidir. Bu iki nokta uygulanırken de şeffaflık ilkesine bağlı kalınmalıdır.
Dolayısıyla AB Türkiye’nin, AB’nin bu temel ilkelerini yerine getirecek düzenlemeler yapmasını istiyor.
Türkiye AB'nin talep ettiği yasal standartları sağlayabilir mi?
Türkiye, Cumhuriyet olarak kurulduğu günden beri AB’yi kuran Avrupa toplumlarının değer ve düşüncesine yakın olmaya çalışmıştır ve devlet olarak bu anlayış ile kurulmuş bir sistemdir. Fakat toplum ve devlet anlayışı bu düşünceden uzaktır. Çünkü Türk toplumu her zaman tek başına hakim olabilme güdüsüne sahiptir. Fakat uluslararası güçler tarafından kabul görebilmek için uluslararası normları da uygulamak zorundadır. İsterse AB’nin istediği yasal düzenlemeleri yapabilir. Fakat bu düzenlemeler yasal olarak yapılsa bile kurumlar ve kurumlarda görevli memurlar tarafından AB standartlarında uygulanması şimdilik imkansız görünüyor. Çünkü toplum hala AB değerlerini özümseyebilmenin çok uzağında.
Türkiye'nin mevcut koşulları AB'nin istediği yasal düzenlemeleri yapmaya elverişli mi?
Türkiye'nin mevcut koşulları AB'nin istediği yasal düzenlemeleri yapabilmenin çok uzağında. Hatta belki son 40 senenin en uzağında. Çünkü 20 yıldır iktidarda olan AK Parti iktidarı artık onarılamaz derecede yıpranmış durumda ve aynı derecede devlet kurumları ve işleyişini de yıpratıp işlevsiz hale getirmiş durumda. Dolayısıyla söz konusu konularda adım atılabilmesi için en kısa zamanda bir erken seçime gidilmeli ve söz konusu iktidar ve iktidar anlayışının tamamen değiştirilmesi gerekir.
Türkiye-AB ilişkilerinde gelişmeler nasıl seyreder? İlişkilerin düzelmesi için taraflar ne yapmalı?
Türkiye’nin son 12 senedir bu denli AB standartlarından uzaklaşmış olmasının sebebi sadece Türkiye değil elbette. Buna karşın en az Türkiye kadar AB ve AB’nin en güçlü iki kurucu ülke olan Fransa ve Almanya da sorumlu. AB Türkiye’yi her şeyden önce kaybedilmemesi gereken bir ekonomik pazar olarak görmüştür. Bundan dolayı Türkiye’nin birçok konudaki insan hakları ihlallerine ve ekonomik yolsuzluklara Türkiye’nin şantajlarına da kanarak göz yummuştur. İlişkilerin düzeltilebilmesi için öncelikle her iki tarafın samimi olması gerekir ve Türkiye’nin teşvik edilmesi gerekir. Bunu yaparken de Türkiye’nin adım atması için ekonomik ve siyası yaptırımlar uygulaması gerekir.
Öte yandan Türkiye’nin AB üyesi ülkelerle olan ilişkileri de Birlik’le olan ilişkileri doğrudan etkiliyor. Özellikle Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Libya’da atacağı adımlar durumuna göre ilişkileri olumlu ya da olumsuz etkileyecek. Türkiye Doğu Akdeniz ve Libya’da mevcut pozisyonunu devam ettirmesi durumunda ilişkiler daha da kötüye gidecektir diye düşünüyorum. Türkiye’nin adım atmaması durumunda önümüzdeki hafta düzenlenecek olan AB Liderler Zirvesi’nde büyük bir olasılıkla Türkiye’ye yönelik yaptırım kararı çıkabilir. Çünkü Türkiye’nin AB’deki en güçlü destekçisi Almanya’nın da Türkiye’ye yönelik tutumu son dönemlerde değişti.
Kürt meselesinin Türkiye-AB ilişkilerine etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt meselesi sadece Kürtleri ilgilendiren bir mesele değildir. Fakat aynı zamanda Türkiye‘nin insan hakları, çoğulculuk, fikir ve ifade özgürlüğü ve çok kültürlülüğün korunup devam ettirilmesi ile doğrudan ilgili bir meseledir. Bu değerler Avrupa Birliğini Kopenhag kriterleri kapsamında korunup geliştirilmesi gereken değerlerdir. Bu değerler Avrupa modernizminin dayandığı değerlerdir. Dolayısıyla Avrupa Birliğine aday olarak kabul edilmiş bir ülkenin söz konusu değerleri amasız fakatsız sadece kabul etmekle kalmamalı aynı zamanda korunup devam ettirilmesini sağlamak zorundadır.
Maalesef Türkiye genel olarak hala bu yükümlülüğünü yerine getirebilmenin çok uzağında. Çünkü hala Kürtlerin ana dilde eğitim görebilme imkanı sağlanamamış olduğu gibi Kürtçe resmi bir dil olarak kabul edilmemektedir ve hala Meclis konuşma tutanaklarında bilinmeyen dil ya da ‘x’ dili olarak yer almaktadır. Tabii ki bu tür temel hak ve özgürlüklerin sağlanamıyor olması AB-Türkiye ilişkilerini son derece kötü etkilemektedir. Türkiye Kopenhang Kriterlerini yerine getirmediği sürece üye olamaz. Kürt meselesini de temel hak ve özgürlükler esasına bağlı olarak çözemediği sürece de Kopenhag Kriterlerini yerine getirmiş olamaz. Çünkü Kürt meselesi temel insan hakları ve özgürlük bağlamında çok boyutlu bir mahiyete sahip.