Zaho’daki katliama 'kumpas' diyenler...

Gazeteci, yazar ve medya ombudsmanı (okur temsilcisi) Faruk Bildirici, 9 kişinin hayatını kaybettiği ve en az 30 kişinin yaralandığı Zaho’daki bombardımanın medyada ele alınması üzerine bir yazı kaleme aldı.
25.07.2022, Pts - 12:37
Zaho’daki katliama 'kumpas' diyenler...
Haberi Paylaş

Medya ombudsmanı Bildirici, Zaho’daki bombardımanın Türkiye medyasında ele alınış biçimiyle ilgili olarak “Doğru gazetecilik, kimseyi suçlamadan önce iki tarafın açıklamalarını ve uzman görüşlerini okura/izleyiciye ulaştırmak; sonra da gerçeğin açığa çıkması için önyargısız biçimde çaba harcamak; fail kim olursa olsun açıklamaktan, üzerine gitmekten korkmamaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Faruk Bildirici'nin yazısından öne çıkan satırlar şöyle:

“Basılı her gazete tarihten bir yaprak ama bizim ülkemizde o sayfaları yıllar sonra açıp baktığında insanın yüzü kızarıyor. ‘Roboski katliamı’, ‘Uludere Operasyonu’ ya da adına ne derseniz deyin, 11 yıl önce Türk Hava Kuvvetleri uçakları, çoğu çocuk 34 sivili bombalayarak öldürdüğünde bazı gazeteler olayı basitleştirmeye, bazıları da gerekçe yaratmaya çalışmıştı:

‘İnsansız hava aracı (Akşam), Çok üzgünüz (Hürriyet), Sınırda vahim hata (Habertürk), 35 sivile bomba (Milliyet), Gediktepe sendromu kaçakçıyı vurdu (Sabah), Yanlış zaman yanlış yer yanlış müdahale (Türkiye), Terörist güzergâhına bomba (Yeniçağ), Terörist mi, kaçakçı mı? (Yeni Akit), Silah taşıyorlardı (Sözcü).’

Şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri, ‘Roboski katliamı’nı çağrıştıran yeni bir sivil cinayeti suçlamasıyla karşı karşıya. 20 Temmuz’da Kürdistan Bölgesi topraklarındaki Dohuk’un Zaho ilçesi Perex köyü yakınlarına düşen dört havan topu turist grubuna isabet etti; ikisi çocuk 9 kişi öldü, 23’ü de yaralandı. Irak merkezi yönetimi, bu katliamdan doğrudan Türkiye’yi sorumlu tuttu; BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet etme kararı aldı. Türkiye ise saatler sonra yapılan açıklamalarla iddiaları reddetti; Dışişleri Bakanlığı açıklamasında “Türkiye gerçeğin açığa çıkması noktasında her türlü adımı atmaya hazırdır” denildi.

Bakanlık bile araştırma gereğini dile getirirken medyanın da hüküm vermeden habercilik yapması gerekmez mi? Ama öyle olmadı. Yaygın medya ilk andan itibaren “kumpas” ve “provokasyon” gibi iddialarla kaplandı. 21 Temmuz akşamı, CNN Türk ve Akit televizyonlarında “Suriye’ye operasyon öncesinde kumpas” konuşuluyordu. 22 Temmuz günü de internet siteleri ve Akşam: “Harekat öncesi kumpas”, Türkiye: “İran hazırladı PKK vurdu”, Yeni Akit: “ABD’nin piyonları Duhok’ta devrede” ve Yeni Şafak: “Duhok’ta ‘hesaplı’ tahrik” gibi başlıklarla hüküm vermişlerdi bile.

Halbuki Tahran’daki zirve sonrasında Suriye harekatının iyice zora girdiği belli. Suriye ordu güçleri de sınıra yerleşip Kürt Güçleri ile Türkiye arasında tampon oluşturmaya başladı. Ayrıca Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi'nde PKK’ye karşı operasyonlarının sürdüğü de biliniyor.

TSK’nın da bu olaydan sorumlu olması “ihtimali” de gözardı edilemez. Üstelik Irak yönetimi açıkça TSK’yi suçlarken ve Irak’ta Türkiye aleyhine protestolar yapılırken “kumpas” demek olayı açıklamaya yetmez. Zaten günümüz teknolojisiyle bombaların kaynağını bulmak çok zor olmasa gerek.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 5730 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:01:08:11