Tahsin İnanç Son Makaleler

Siyasal Sorgulamalar Işığında Hüdapar Gerçeği

Bugün kabul edelim veya etmeyelim bölgede bir Hüda-Par gerçeği var… Bu gerçeğe sırt çevirerek, geçmişin hesapları üzerinden hareket ederek kindarlığı derinleştirecek yaklaşımlar sergilemek doğru bir politik yaklaşım olmayacaktır.
Siyasal Sorgulamalar Işığında Hüdapar Gerçeği
Makaleyi Paylaş
İki gündür Cizre ve Silopi’de yaşanan gerginlikten sonra ‘yeniden 90lara mı dönülüyor’ endişesi yaşandı. ‘Tarih tekerrür eder’ anlayışı yerine tarihin akışını değiştirmenin gerekliliğine olan inancımla görüşlerimi paylaşmak istedim.

90’larda yaşananlar çok farklı idi. Zaman, zemin, düşünceler, Kürdistan sorunu ve Türk Devleti’nin inkarcı ve yok edici tutumu, Jitemi, Kontrası vs. vardı. Kürdün kendisini var etme savaşıydı. İnkar, şiddet ve yok etmeye dayalı devlet politikasına karşı savaşmaktan başka bir alternatifi olmayan durumdaydı Kürtler.

Maalesef Kürtler, tarihlerinde sadece sömürgeci güçlerle değil sık sık kardeş kavgalarına da tanık olmuş ve yaşamıştır. Kim kimin maşası belli olmayan ortamlar Kürtlerin en çok zarar gördüğü ortamlar olmuştur. Doğru tahlil, doğru pratiği beraberinde getirir. Özellikle Kürtler arasında birlik anlayışı, demokratik anlayış ve onun mücadele tarzı gelişmezse kaybeden yine biz Kürtler olacağız. Bu günü okumanın dili ve yorumu çok daha farklı olmalıdır. Koşulların değiştiğinden, mücadele tarzı ve anlayışının değiştiğinden dem vurup ta, zerre kadar değişmeyen, her şey benimle başlar ve biter diyen zihniyetin hiçbir ciddiyeti yoktur. Yaptırım gücü kendi uyguladığı şiddet kadardır. Ulusal ve uluslarası alanda özellikle halkların vijdanlarında pek bir değeri yoktur.

Kürdistan’da son altı aydır yaşanan savaş şunu bir kez daha göstermiştir ki; Kürtlerin birliği Kürt Halkının istediği yegâne istemdir. Bunu Şengal ve Kobani direnişlerinde çok net yaşadık. Her ne kadar savaşın ortaya çıkardığı acı sonuçlar, şehadetler büyük üzüntü yaratsa da halkımız birlik ruhunu ve bunun yarattığı güzel sonuçları gördü ve hala yaşanan acıların tesellisini bu birliğe oturtuyor.

Şimdi durum böyle iken son iki gündür PKK ve HUDAPAR arasında yaşananlar yenilir yutulur cinsten değil. “Karşılıklı birbirini suçlamak yerine bu noktaya neden gelindiğini” sorgulamak gerekiyor. Adına provokasyon ya da ne denirse densin, nedenler şüphesiz irdelenmeli ancak çatışmalara mahal verilmemeli. Kardeş kanının dökülmesi Kürtlerden başka kimseye zarar vermez.

Hudapar’ın geçmişi kirlidir denilmektedir. Doğru olmakla birlikte geçmişe bakıldığında her kesimin kendi payına düşen hatalar yaptığı gözlemlenecektir.

Şayet bugün Kürtler yüzlerce yıl kendisini sömüren, katliamlardan geçiren ve yok etmeye çalışan devlet ile anlaşabiliyor ve yaşanan çok şeye sünger çekilebiliyorsa, kendi aralarında neden verilmesi gereken özeleştiriyi verip hatalarını doğruya çevirmesin?

Birbirlerinden on binlerce kişi öldüren YNK ve KDP ortak bir devletin temellerini atabiliyor.

Yıllarca savaşan PKK ve KDP aynı cephede ortak düşmana karşı savaşabiliyor.

Kürdistanlı olan ve şimdi siyasal zeminde siyaset yapmak isteyen Hüdapar ile de aynı zeminde siyaset yapılabilir diye düşünüyorum. Neden olmasın?

Kürt halkı Hüdapar’ın geçmişte jitem ve devlet tarafından kullanıldığını çok iyi biliyor. Bundan dolayı Hudapar’ın kendi geçmişini temiz göstermesi ona olan güveni sarsmaktadır. Bu konulara girerken gerçekten özlü yaklaşıma ihtiyaç var. Yarattığı tahribatlar hala çok sıcaktır. Onun için geçmişini doğru çözümleyip o hatalara düşmemesi çok önemlidir ve yurtseverlik bunu gerektirir.

Eskiden aynı ailede bir kardeş gerilla diğeri askerdi, şimdi ise bir evde iki kardeşten biri BDPli biri Hüdapar’lı. İşin can alıcı kısmı budur.

Bugün kabul edelim veya etmeyelim bölgede bir Hüda-Par gerçeği var… Bu gerçeğe sırt çevirerek, geçmişin hesapları üzerinden hareket ederek kindarlığı derinleştirecek yaklaşımlar sergilemek doğru bir politik yaklaşım olmayacaktır.

PKK’nin ve siyasal zeminde faaliyet gösteren BDP’nin Kürdistan’da tek güç benim pratiğinde ısrar etmesi ve devamında Türk soluna gösterdiği toleransın ve Türk devletinin kendilerine tanıdığı imtiyazın bir kısmını da diğer Kürt örgütlerine tanıması kadar doğal ne olabilir?

Öcalan; ‘’Türklerle Kürtler helalleşme ve kucaklaşma yaşamalı’’ demişti. Bir Kürt olarak Türklerle kucaklaşabiliyor isem Hudapar ve diğer örgütlerle de yapabilirim. İnanıyorum ki bu şekilde düşünenlerin sayısı çok fazladır. Yapılmaması sadece güçlünün bileğini öperim anlamına gelir ki bu da çokça ihtiyaç duyulan demokrasiye çalım atmak demektir.

Köy korucularına siyasette yer veren, çatıştığı aşiret ağalarına milletvekilliği vermeye çalışan bir hareketin Kürdistan da ciddi bir güç olan Hüdapar’a da gerekli olan esnekliği göstermesi gerektiğine inanıyorum. Tüm siyasal güçler birlikte yaşama ve siyaset yapabilmeyi sindirebilmeli. Ve şunu unutmamak gerekir ki başarılı siyaset uzlaşı ve birliğe dayalı siyasettir. Asıl Kürtler kendi içinde bir helalleşme ve kucaklaşma yaşamalıdır.

Gerginlik üreten üslup ve söylemlerden uzak kalmak en sağduyulu yaklaşım olacaktır.

Kürt sorununun çözümünde AKP ile Türk solu ya da CHP hatta MHP ziyaret ediliyor ama Kürtlük adına hareket eden Hudapar, Hakpar vb. partiler ziyaret edilmiyor. Bu yaklaşım kabul edilecek bir siyasal yaklaşım değildir.

Her siyasal görüşme ittifak değildir. Bu anlamda BDP ve HUDAPAR ittifak yapmak zorunda değiller ancak birbirlerine karşı daha hoşgörülü olabilir. HUDAPAR’ı (eskiden olduğu gibi) başkalarının kucağına itmemek gerektiğine inanıyorum.

1993 -94 yıllarında çok sevdiğim ve değer verdiğim onlarca arkadaşımı katleden Hudapar’lılardır. Yine binlerce yurtseveri katletmişlerdir. Öte yandan PKK de de ciddi politik hatalar yapıldı. Büyük bir ajan çete örgütlenmesinin gelişiminde bu yanlış politik hataların rolü unutulmamalıdır. Bu yüzden geçmişin hatalarını yeniden yeniden tekrarlayıp, yanlış siyaset malzemesi yapmaya gerek yok. Çünkü bunun kimseye kazandıracağı bir şey yok. Aksine bu yaklaşımlar devam ettiği sürece bundan zarar gören halk ve ipotek altına alınan bir gelecek olacaktır.

‘Tecrübe ataların birikimidir’ denir. Bu süreçte Kürtler arasında yapılan her hata artık sadece bir tecrübe olarak kalmaz, Kürt sorununun devletle çözülmeye başlandığı bir süreçte sadece devletin elini güçlendirir.

Uzun sözün kısası ilk helalleşme ve kucaklaşma Kürt partileri ve örgütleri arasında başlamalı; sonrası, sonrası zaten kendiliğinden gelir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Nerina Azad
Bu makale toplam: 12483 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:10:47