İbrahim Gürbüz Son Makaleler

Uluslararası Anti Kürd ittifakı, Kürdler arası birlikle etkisiz kılınabilir (1)

– 1920 yılında kurulan “Kızıl Kürdistan”, Kemalistler ve Stalin arasındaki pazarlıklar sonucu 1929 yılında yıkılmıştır.– Şex Mahmut Berzenci’nin İngilizlere karşı direnişi desteklenmemiş ve mazlum Kürd halkının katledilmesi zımni olarak desteklenmiştir.
Uluslararası Anti Kürd ittifakı, Kürdler arası birlikle etkisiz kılınabilir (1)
Makaleyi Paylaş

1920’li yıllarda Ortadoğu ve Yakındoğu’da kurulan nizamda Kürdlere ve Kürdistan’a bir statü verilmemesinin en önemli nedenlerinden biri, “Uluslararası ve Bölgesel Anti- Kürd nizam”dır. Bu durumu “Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi ve Kürdistan” başlıklı yazı dizimde ana hatlarıyla yazmıştım.

Kuşkusuz uluslararası Anti-Kürd nizamın oluşumunda birçok olgu etkilidir, bu konunun da ayrıca araştırılması gerekir. Çünkü zaten uzun olan sözkonu yazı dizimde meseleyi daha da detaylandırarak uzatmak istemedim. Yalnız orada, Kürdistan’ın bölünmesi, parçalanması ve paylaşılmasında uluslararası ve bölgesel Anti- Kürd nizamın rolünü altını çizerek belirtmiştim. Bunun yanı sıra Kürdlerin zaafları ve eksikliklerini çeşitli olgularla anlatmıştım. Tabii ki Kürdlerin zaaflarının ve eksikliklerinin tek başına her şeyi belirlemediği; Kürdlerin statüsüz kalmasında ana neden olmadığı yazı dikkatlice okunduğunda anlaşılacaktır.

Uluslararası Anti-Kürd nizamı tarihte yaşanmış bazı olaylarla açmanın yararlı olacağını düşünüyorum.

Lenin’nin “Ulusların Kendi Geleceğini Kendilerinin Belirleme Hakkı”nın ve Wilson prensiplerinin en çok konuşulduğu ve tartışıldığı bir dönemde Kürdistan bölündü ve paylaşıldı. Yine Stalin’in “Ulusal sorun ve sömürgeler sorunu” üzerine yazdığı eser bütün dünyada ve özellikle ezilen-sömürge ulusların ulusal kurtuluş hareketleri tarafından ilgiyle izleniyordu. İşte bu dönemde Lenin ve Stalin, Afgan Emir’inin önderliğinde yürütülen kurtuluş mücadelesini desteklerken, Kürdleri ve Kürdistanı hiç görmeyerek Kürdistan’ın bölünmesi, parçalanması ve paylaşılmasına sessiz kaldı. Daha sonra başlayan Kürd ulusal hareketleri desteklenmediği gibi, Kemalistlerin yanında yer aldı. Gerek Sovyet yönetimi ve gerekse Komünist enternasyonal yani Komintern’deki bildirilerde Kürd milli hareketlerinin (Ağrı, Zilan, Sason, Şex Sait ve Dersim ayaklanmalarının) bastırılması “feodalizmin tasfiyesi” olarak değerlendirilmiştir. Komintern’in “Devrimci Kemalist hareket, gerici Kürdleri tasfiye etmiştir” biçiminde belirlemeleri vardır. Dolayısıyla, o dönem uluslararası ve bölgesel Anti – Kürd nizamın en önemli merkezleri olan Londra ve Paris’in yanına Moskova’yı eklemek yanlış olmaz. Bunu pratik olgulardan görebiliyoruz.

Kişisel olarak sosyalist mücadelenin içinde yer almış biri olarak, bu gerçekleri yaptığımız araştırmalardan sonradan öğrendik. Bu nedenle tarih bilinci, toplum bilinci, ulus bilinci ve vatan bilinci üzerinde yoğunlaşmak çok önemlidir. Türk İslamcıları ve Türk solcuları bu kavramları biz Kürdlere öcü gibi tanıttı. Sonrasında biz de o dönemde bu kavramları kullanırsak “Acaba gerici mi oluruz?” korkusuyla, “milli duygu “ve “milli mefkûre” gibi kavramları kendimize yasakladık. Sonuç: Binlerce Kürdistan genci bu iki cereyanın etkisi altında heba edildi.

Şimdi, Anti-Kürd nizama ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum:

– 1920 yılında kurulan “Kızıl Kürdistan”, Kemalistler ve Stalin arasındaki pazarlıklar sonucu 1929 yılında yıkılmıştır.

– Şex Mahmut Berzenci’nin İngilizlere karşı direnişi desteklenmemiş ve mazlum Kürd halkının katledilmesi zımni olarak desteklenmiştir.

– Mahabat’ta kurulan Kürdistan Cumhuriyeti; İran, İngiliz, Rus ve Türk Devletlerinin dayanışması sonucu yıkılmıştır. Mela Mustafa Barzani’nin geri çekilmesi ve uzun yürüyüşü esnasında İngiliz savaş uçaklarının kullanıldığını; yine İran, Türk ve Sovyet birliklerinin organize birçok kuşatma, imha ve saldırılarına maruz kaldığını biliyoruz.

– Simko ve Ağrı ayaklanmaları İran, Türk ve Rus ordu birlikleri tarafından organize bir şekilde birlikte bastırılmıştır.

– Halepçe soykırımında gerek Avrupa devletlerinin, gerek İslam konferansının sessizliğini biliyoruz. O dönem tüm dünya genelinde sadece Tel Aviv’deki bir protesto gösterisinin dışında bir tavrın ortaya çıkmaması, uluslararası Anti- Kürd nizamın nasıl hayata geçtiğini göstermektedir. Yine Halepçe soykırımında Rus uzmanların “Hangi gaz daha çok zehirlidir?” noktasında Saddam rejimine danışmanlık yaptığı da bilinen bir gerçektir

Devam edelim:

– Dr. Abdurrahman Kasemlo, Şerefkendi ve arkadaşlarının katledilmeleri, sonrasında bunlarla ilgili davalar özellikle aydınlığa kavuşturulmamıştır.

– PKK lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası güçlerin komplosuyla alınıp Türk devletine teslim edilmesi ve öncesinde ise dünyanın hiçbir ülkesine kabul edilmeyişi dikkate değer bir durumdur.

– Sakine Cansız ve arkadaşlarının katledilmeleri ile ilgili dava hala aydınlatılmamıştır.

– Bugün Diyarbakır, Cizre, Sur, Silopi, Silvan, Derik ve birçok ilçede “hendekler” bahanesiyle Kürdlere yönelik, sürece yayılan soykırım uygulamaları karşısında AİHM’nin tavrı ibret verici olduğu gibi, Uluslararası Anti- Kürd nizam açısından çok çarpıcı bir örnektir. AB’nin “Biz Ortadoğu’da bir Kürd devletine karşıyız” açıklamaları, Anti-Kürd nizamla açıklanabilir. Bu da dünya devletlerinin çıkarlarının hala Kürdistan bağımsızlığı ile çeliştiği biçiminde yorumlanabilir.

Tüm bunlarla birlikte şunu diyebiliriz: Kürdistan sorunu çözülmeden bölgesel ve uluslararası güç odakları Ortadoğu’da asla huzur ve istikrar bulamaz. İstikrarın olmadığı bir yerde ise sermayenin hayat bulması ve yatırım yapılması mümkün değildir. İstikrarın gerçekleşebilmesi de, Kürdistan’ın statü kazanması ve dünya milletler ailesinin eşit bir üyesi olmasıyla mümkündür.

İbrahim Gürbüz

İBV Yönetim Kurulu Başkanı

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Nerina Azad
Bu makale toplam: 6640 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:04:51:18