Kendi deyimiyle “Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nde Kürdistan Bayrağı altında doğmuş ve bugün Güney Kürdistan’da dalgalanan Kürdistan bayrağı altında bir Peşmerge gibi savaşarak ölmeye hazır” olduğunu söyleyen ve bunu eylemiyle doğrulayan bir başkan.
Güney Kürdistan’ın uzun süren savaş yıllarında hep böyle yaşamış ve davranmış bir lider. Peşmerge ile birlikte ve bir Peşmerge gibi olmayı başarmış mütevazı bir insan. Bugün de aynı yaşam anlayışı ve felsefeyi elden bırakmıyor. Kürt halkının büyük ihtiyacı haline gelmesinde belki de en önemli özelliği bu olsa gerek.
O gerçek anlamda yurtsever bir duruşun sahibi. Kürdistan için savaşmayı ve Kürdistan’da yaşamayı vazgeçilmez bir tutum olarak benimsemiş.
Sayın Mesut Barzani’yle ilk olarak 1983 yılında Lolan’da karşılaşmıştım. O zamanlar PKK’nın merkez karargâhı PDK’nin sunduğu desteğe dayanarak burada kurulmuştu. Gerilla savaşını başlatmanın son hazırlıkları bu karargâhta yapılıyordu. Bir bahar günü Lolan çayı kıyısında bir grup arkadaşla sohbet ederken yakınımızda bulunan KDP Merkez Karargâhından bize doğru bir grup Peşmergenin su boyu dolaşarak geldiğini fark ettik. Yaklaşan Peşmerge grubu içinde sırtında tabancası ve Peşmerge kıyafetiyle sakin ve mütevazı bakışlarıyla etrafını süzen kişinin Sayın Mesut Barzani olduğunu anlamıştık. Bize yaklaştıklarında ayağa kalktık ve selamlaştık. Yıllar sonra Güney Kürdistan’da bir biçimiyle karşılaşma imkânımız oldu. Hayatıyla ilgili yazılar okudum, görseller izledim. Açıklamalarını takip ettim. Kimilerine göre eleştirilecek çok şeyi olabilir. Bunun üzerine bir yorum ve değerlendirme yapmak istemiyorum. Ama O gerçekten bir başkan.
IŞİD’ın Güney Kürdistan’a yönelik saldırıları esnasında Şengal, Rabia ve Zumar’ın düşmesi ciddi bir olaydı ve başlangıçta halk içinde bir panik ve dalgalanmaya yol açtı. Aylar sonra Peşmerge kuvvetleri saldırıya geçerek Rabia ve çevresini tekrar ele geçirmiş ve Zumar’a yönelik bir saldırı hazırlığı içindeydi. En ön cephede yakından tanıdığımız, yıllarca birlikte arkadaşlık yaptığımız insanlar vardı. Savaşın en ön cephesindeki durumu yerinde görmek ve orda bulunan peşmerge ile dayanışma içinde olduğumuzu göstermek amacıyla cepheye gittik. Bir süre sonra oradan ayrıldık ve sonradan Sayın Mesut Barzani’ninde en ön cephede olduğunu öğrendik.” IŞİD’ın kontrolünde bulunan topraklar özgürleşmeyene kadar eve dönmeyeceğini ve cephede olacağını” söylediğini öğrendik. Yalnız kendisi de değil. Sayın Mansur Barzani ve Şex Revan başta olmak üzere oğullarına ve yeğenlerine “en ön cepheye gidin ve savaşın, gerektiğinde önce siz vurulun” demiş. Cephede bulunduğumuz akşam Peşmerge komutanlarından bir arkadaşla sohbet ederken “muhtemel saldırılar karşısında ihtiyaç duymaları halinde ilk geri çekilme hatlarının nereler olabileceğini sorduk. Bize verdiği cevap “ne geri çekilmesi, geri çekilmek yok” olmuştu. Emir öyleymiş. Aynı zamanda Peşmerge kuvvetleri ve savaş cephelerinin genel komutanı olan Sayın Mesut Barzani “Ölün ama geri çekilmeyin” emrini vermiş. Ve öyle de oldu. Peşmerge kuvvetleri kısa sürede ve ezici bir üstünlük sağlayarak Rabia ve Zumar’ı tekrar geri almayı başardı. Bu ve bundan sonraki başarıların altında böyle bir duruş ve peşmerge nin kahramanca savaşçılığı vardır.
Sayın Mesut Barzani’nin cephede peşmerge ile aynı ortamı ve kumanyayı paylaşarak yaşadığı basına da yansıdı. Bu savaşa komuta etmenin çok önemli bir özelliğidir. Savaşçısıyla aynı ortamı ve duyguları paylaşmak isabetli kararlar almanın, isabetli emirler vermenin, yenilgi ya da başarının nedenlerini doğru tespit etmenin olmazsa olmaz koşuludur. Başkan Barzani bunu yapıyor.
O hariçten gazel okuyanlardan değil. Savaşı uzaktan seyretmiyor ve yönetmiyor. Arzularına göre davranmıyor ve yargılamıyor. Soyut haritalar üzerinden savaş planları yapmıyor. Gerçeğe ulaşarak somutu yönetiyor. Gerektiğinde makamında devlet adamlarını ağırlıyor gerektiğinde savaş cephesinde eylemi yönetiyor.
Ölümsüz Kürt lideri Molla Mustafa Barzani’de Ömrünü Kürdistan dağlarında Peşmerge ile birlikte ve halkıyla yaşayarak mücadeleye önderlik etmiştir. Aynı tespiti Sayın Celal Talabani için de yapmak gerekir. İşte Kürtler böyle liderlere ihtiyaç duyuyor ve onları hiçbir zaman unutmuyor.
Kimseyi tabulaştırmayalım. Ama ülkemiz ve ulusumuz adına ortaya çıkan büyük dava ve eylem adamlarına hak ettiği değeri verelim ve sahip çıkalım.
5 Kasım 2014 Hıdır Yalçın Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.