Güney Kürdistan’da ve Irak’ta 30 Nisan sabahı halk sandık başına gitti. Irak parlamentosu, il valileri ve meclis üyelerini belirlemek üzere yapılan seçimin ortaya çıkan resmi olmayan sonuçları düşündürücü.
Kürdistan’ı ayrı tutarak söylemeliyim ki, Irak’ın diğer kesimlerinde seçim sonuçlarına ilişkin pek detaylı bilgi edinmek kolay değil. Malik’inin başını çektiği kanun devleti listesinin önde olduğuna ilişkin haberler dışında fazla bir bilgi yok. Bu nedenle seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmeyi şimdilik Kürdistan’la sınırlı tutmak hem zorunlu hem de yakın ilgi alanımdır.
Güney Kürdistan’da seçim birçok ülkeye örnek teşkil edecek demokratik bir olgunluk ve hoşgörü ortamında gerçekleşti. Bazı münferit olaylar bu gerçeği değiştirmiyor. Seçime katılım oranı Irak’ın diğer bölgeleri ile mukayese edilmeyecek kadar yüksek, güvenlik ve huzur egemendi. Böyle bir ortamda gerçekleşen seçimin ortaya çıkardığı sonuçları algılama ve değerlendirme tarzı, yarını kestirmek bakımından umut ve endişeyi içinde barındırıyor.
Oy sayım işlemi henüz bitmiş değil. Resmi olmayan sonuçlara göre Güney Kürdistan’da KDP birinci, Goran ikinci ve YNK üçüncü parti durumunda. Resmi olarak henüz Kürdistan sınırları dâhilinde kabul edilmemiş olsa da Güney’in önemli kentlerinden olan Kerkük’te YNK ezici bir çoğunlukla birinci, KDP ikinci, Goran ise üçüncü parti durumunda. Kerkük’te ortaya çıkan sonuçlarda eklendiğinde YNK en çok oy alan ikinci parti olmaktadır. Buna Musul’da büyük bir oy oranı alan KDP’nin başarısı da eklendiğinde genelde Kürt partilerinin ciddi bir sonuç elde ettiği görülecektir. Dolayısıyla burada endişeye mahal verecek bir durum yoktur. Ne var ki, Eylül 2013’te Kürdistan’da yapılan parlamento seçimleri ardından uzun bir süre geçmesine rağmen henüz hükümetin kurulamamış olması ve bunun sebepleri göz önüne alınarak ortaya çıkan yeni seçim sonuçları değerlendirildiğinde mevcut tablo endişeleri haklı çıkarmaktadır.
Eylül 2013’te gerçekleşen Kürdistan parlamento seçimleri ardından uzun bir zaman geçmesine rağmen henüz hükümetin kurulamamış olması normal bir gelişme değildir. Bunun esas nedeni Kürdistan’ın üç büyük partisi arasında yapılan bakanlıkları paylaşma pazarlığında yaşanan sorunlardır. KDP ve Goran hareketinin diğer partilerle birlikte hükümeti kurma yönünde belli bir anlaşmaya varmalarına rağmen YNK’nin kendince ileri sürdüğü bazı nedenlerle bu sürece dâhil olmaması esas sıkıntı nedenidir. Kürdistan seçimlerinde üçüncü parti olarak çıkan YNK’nin, yeni yapılan seçimlerde aynı sırayı korumasına rağmen oy oranında ciddi bir yükselme yarattığı açık. Goran ise diğer seçime göre oylarında bir düşüş yaşamıştır.
YNK’nin bu seçimlerde gözle görülür bir oy artışına yol açmasının bazı önemli sebepleri vardır. Bilindiği gibi YNK genel sekreteri ve Irak Cumhurbaşkanı Sayın Celal Talabani’nin geçirdiği hastalık nedeniyle yurtdışında bulunması YNK’de ciddi bir liderlik sorunu ve kargaşaya yol açmıştır. Talabani’nin olmadığı koşullarda Kürdistan Parlamento seçimlerine giren YNK üçüncü parti durumuna düşmüştü. Dağılma endişelerine yol açan YNK’nin bu durumuna halk duyarlılık göstermiş ve verdiği oylarla bu tabloya geçit vermeyeceğini göstermiştir. İkinci önemli neden ise Almanya’nın Berlin kentinde tedavisi sürmekte olan Mam Celal’in Sandık başına giderek oy verdiği görüntülerin medyada yayınlanmasının yarattığı duygusal atmosfer ve kamçıladığı vefa duygusu oyların daha fazla YNK’ye yönlenmesinde etkide bulunmuştur. Üçüncü bir neden ise özellikle YNK-Goran ayrışmasıyla alakalı olandır. Bilindiği üzere Noşirvan Mustafa’nın başını çektiği Goran hareketinin YNK’den ayrılma sürecinde en çok kullanılan argüman “YNK’nin KDP ile yaptığı stratejik ittifak” idi. Benzer bir ittifakı bugün yeni hükümetin kurulması sürecinde Goran hareketi KDP ile yapmış durumda. Bu gelişme halkın belli bir kesiminde Goran’ın KDP-YNK arasındaki stratejik ittifaka ilişkin eleştirilerinde samimi olmadığı algısı oluşturmuş ve aynı nedenlerle oy veren kesimler tekrar YNK’ye yönelmiştir. Şüphesiz bunlar dışında genel ve yerel düzeyde etki de bulunmuş başka faktörler de vardır elbette. Şimdi esas sorun özellikle bu seçim tablosunun YNK ve Goran tarafından nasıl okunduğuyla ilgilidir.
YNK bu tabloyu ifade etmeye çalıştığım nedenler yerine “ KDP ile sona erdiği söylenen (resmi olmamakla birlikte) stratejik ittifak ve araya mesafe koymaktan kaynaklandığını düşünür ve ona göre pozisyon alırsa bu oldukça yanlış ve sorunsal bir okuma tarzı olur. Aynı şekilde Goran hareketinin yaşadığı oy kaybını KDP ile stratejik ittifak yapması ve yakınlaşmadan kaynaklandığını düşünmesi de sorunlu ve yanlış bir bakış açısıdır. Her iki parti açısından da arzu edilmeyen bu yanlış okuma hem hükümetin kurulmasını daha fazla zora sokar ve hem de Partiler ve bölgeler arasında yeni sorunları tetikler. Kürtlerin birlik ve bütünlüğünü daha fazla riske eder.
Seçimin hemen ardından YNK politbüro üyesi M.Baxtiyar’ın yaptığı açıklama bu endişeleri haklı çıkaracak niteliktedir. Süleymaniye’de oyların büyük çoğunluğunu alan Goran hareketi valiliği almayı hak etmesine rağmen “biz Süleymaniye’yi Goran’a vermeyiz” açıklaması demokratik teamüllere uymamakta ve yeni sorunlara yeşil ışık yakmaktadır. Umarım yapılan açıklama belirlenmiş temel bir politik yaklaşımın dışa vurumu değil, yeni seçim sonuçlarına atfen ifade edilmiş ve pazarlık gücünü arttırmaya yönelik politik bir manevrayı içermektedir.
Güney Kürdistan halkı demokratik tercihini kullanmış ve ortaya bir sonuç çıkarmıştır. Kürt partilerine düşen bu sonuçlara saygı göstermek ve gereklerine uygun davranmaktır. Bu sadece Güneyi ilgilendiren bir durum olmanın ötesinde tüm Kürtleri ilgilendirmekte ve geleceğini etkilemektedir.
Temennimiz odur ki, KDP, YNK ve Goran başta olmak üzere tüm Kürt partileri kendi çıkarlarını gözetmekle birlikte milli çıkarları her şeyin üstünde tutarak sorumlu bir politika ve tavrın sahibi olurlar. Bölge dengelerini kendi lehine düzenlemeye çalışan bölgesel güçlerin oyunlarına gelmez ve devletleşmeye imkân veren bu tarihi fırsatı partisel çıkarlara feda etmezler. Özellikle merkezi Bağdat hükümetinin uzun bir zamandır Kürdistan’a karşı izlediği hegemonyacı uğursuz politikalara, birlikte ve sağlam bir duruşla geçit vermezler. Bu noktada özellikle Kürtlerin büyük çoğunluğunun güven ve desteğini kazanan KDP’ye, Başkan Sayın Mesut Barzani’ye ve Başbakan Sayın Neçirvan Barzani’ye büyük sorumluk düşmektedir. Kürtlerin sahip olduğu bu tarihi fırsatın kaçmasına ve kazanımların tehlikeye girmesine fırsat vermeyin.
Kürtlerin yeni bir hayal ve umut kırıklığı daha yaşama lüksü ve şansı yoktur.
5 Mayıs 2014 Hıdır Yalçın
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.