Sena Shafik Son Makaleler

Şengal, öncesi ve sonrası: Yeni bir Kürt trajedisi?

Türkiye, Barzani ve KDP üzerinde etkili görünürken, İran daha çok PKK, YNK ve Goran üzerinde etki sahibidir. Özelikle Barzani'yi kendi çizgisine çekmek ve Güney Kürdistan'da hakim olmak için PKK ve diğer örgütleri KDP üzerinde baskı gücü olarak kullanmaktadır.
Şengal, öncesi ve sonrası: Yeni bir Kürt trajedisi?
Makaleyi Paylaş

Kürdistan’ın 1916 yılında Sykes-Piccot ile ikinci defa bölünmesiyle, Kürtlerin mücadele ve örgütlenmeleri farklı biçimlerde gelişti. Özellikle Türkiye ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin örgütlenme biçimleri ve beslendikleri damar farklı olmuştur.

Birincisi: Türkiye Kürtleri, devlet tarafından diğer coğrafyalardaki Kürtlerle iletişimde olmaması için yoğun bir izolasyona tabii tutuldu; yoğun asimilasyon ve baskının uygulanması Kürtlerin her türlü örgütlenme faaliyetlerini engelleme sonucu beraberinde, Türkiye Kürtlerinin 1980 yılına kadar Türkiye solu örgütleri saflarına katılmasına neden oldu. Türkiye Kürdistan'ı Demokrat partisi dışında o tarihe kadar Kürtler adına politika yapan ciddi bir Kürt örgütü yoktu.

İkincisi: Irak Kürdistanı’nda Melle Mustafa Barzani ve Qazi Muhammed geleneğinin devamı niteliğindeki örgütlenme biçimidir. Kürt halkın derin tarihi köklerine uzanan ve KDP örgütünde somutlaşan bu gelenek, Kürdistanın dört parçasında 1975’e kadar Kürt hareketinde tartışmasız ve yegâne öncü gücü rolü oynadı.

1975 Güney Kürdistan yenilgisinden sonra, KDP’nin yanı sıra dört coğrafyada değişik Kürt parti ve örgütleri ortaya çıkmıştır. Değişik ideoloji ve politik çizgileri temsil eden bu örgütler, Kürt mücadelesinin öncülük rolünü temsil etme konusunda aralarında ciddi çelişkiler yaşamıştı; zaman zaman çelişkiler silahlı çatışmaya kadar derinleşmiştir. Sonuç itibari ile Kürdistan’ın genelinde Kürt hareketi iki temel çizgiye ayrılmıştır.

Birincisi: Milliyetçi, Kürtçü yanı ağır basan bir çizgi, bunu en üst düzey temsili KDP’nin, dört parça Kürdistan da partiler ve bunlara yakın örgütlerdir.

İkincisi: Radikal sol örgülerdir, bunun en üst düzey temsili ise PKK ve diğer sol Marksist- Leninist örgütlerdir.

Bunlar dışında üçüncü bir İslami çizgiden bahsetmek mümkündür; ancak bu çizgi diğer iki çizgi ile kıyasen zayıf bir durumda, hele milliyetçi ve sol çizgiler güçlü bir siyasi ve dış destekle beraber güçlü silahlı güce sahipken, İslamcıların askeri güçleri bulunmamaktadır. Bundan dolayı mevcut durumda Yukarıda bahsettiğimiz iki çizgi Kürt ulusal hareketine hüküm ediyorlar ve hareketin kaderini belirliyorlar.

Bugün her iki çizgi arasında çelişki ve çatışmalar devam ediyor. Güney Kürdistan'da temel güç olan Mesut Barzani'nin önderliğindeki KDP 20 yıldan fazla bölgeyi yönetirken, DAİŞ savaşından sonra uluslararası bazda önemli güç kazandı. Başarılı askeri ve diplomatik adımlar atan Barzani ekonomi alanında da güçlü bir potansiyele sahiptir. Önemli bir Jeopolitik pozisyonda olan Barzani yukarda belirttiğimiz faktörler eklenince mevcut bölgesel şartlarda dengeleri etkileyecek bir konuma gelmiştir. İster Amerika ve Batı Avrupalılar ister Bölge devletleri bu gerçeği görerek buna göre Güney Kürdistan yönetimi ile ilişkileri geliştirmişlerdir; ancak Barzani'nin bu gerçeğini ve güçlenmesini hazmedemeyen yine gelişiminden endişe duyan gerek Kürdistan da gerekse Bölgede farklı güçler vardır.

Başta belirttiğimiz KDP çizgisine karşıt olan sol çizgi ve en başta PKK; Barzani'nin bu gelişimini engellemek için farklı biçimler de çalışmıştır.1991’ den bu yana aralarında tekrarlanan çatışmalar bu gerçeğin bir ifadesidir. Suriye krizinden sonra Batı Kürdistan’ da önemli bir güç elde eden PKK, güneyde benzer bir iktidar olma girişimindedir. Bağımsız Kürdistan hedefiyle yola çıkan PKK’nın bugün Kürt sorunu çözmek için bir stratejisi yoktur; daha çok Bölge devletlerinin birliğini savunan PKK, Barzani'nin bağımsız devlet talebine de karşı çıkıyor. Güney Kürdistan’nın önemli güce sahip olan Goran ve YNK ise KDP ve PKK ekseninde politika yürütmektedirler. YNK dengeli bir pozisyon yakalamaya çalışırken, Goran Hareketi daha çok PKK’ dan yana görünmektedir. Batı Kürdistan’ da ise PKK hariç diğer Kürt partileri ENKS bünyesinde bir araya gelen Partiler KDP ve Barzani'yi destekliyorlar.

Kürt örgütleri arasındaki bu bölünme sadece iç cephede durmuyor, Bölge devletleriyle ilişkilerde de etkili olmuştur.

Türkiye, Barzani ve KDP üzerinde etkili görünürken, İran daha çok PKK, YNK ve Goran üzerinde etki sahibidir. Özelikle Barzani'yi kendi çizgisine çekmek ve Güney Kürdistan'da hakim olmak için PKK ve diğer örgütleri KDP üzerinde baskı gücü olarak kullanmaktadır. Rojava olarak taninmiş Batı Kürdistan da Barzani yanlıları ENKS ve PDKS çalışmaları sürekli engellemeye çalışan PKK, Güney Kürdistan’da değişik alanlar da Güney yönetiminin izni olmadan askeri güçleri yerleştirmiştir. DAİŞ savaşını bahane ederek bölgede yayılmaya çalışmıştır.

PKK’nin bu politikasına karşı çıkan KDP. Kürdistan Bölgesel yönetimin izni olmadan hiç bir yerde silahlı güç kabul etmeyeceklerini açıkça ifade etmişlerdir.

Elbette her iki taraf birbirini düşmanın işbirlikçiliğiyle suçluyor. Bu çelişki ve çatışmaların en son durağı, Şengal ‘de iki taraf arasında yaşanan olaylar oldu. Olayın tam Mesut Barzani'nin Münih ve ardından Fransa ve Türkiye ziyaretlerine denk gelmesi, PKK ve destekçilerinin bunun Türkiye'nin komplosu olduğunu lanse etmeye çalışırken, KDP ve Güney Kürdistan Hükümeti, PKK’nın Şengal’de bulunmasının, İran’ın bir isteği yoksa PKK’ya hiç bir yararı olmadığını öne sürmektedir. PKK ve KDP arasındaki ideolojik ve önderliksel tarihi çelişkiler bir yana , bölgesel politikaların bu çatışmalarda etkili olduğunu da göz ardı etmemek gerek.

Iran Hilal'i Şii olarak bilinen Iran’ın, Irak, Suriye ve Lübnan'ın Güney'ine kadar bölgeyi birleştirme Stratejisi çerçevesinde bir plan uygularken, Kürdistan’da bir basamak ihtiyacı var. Geçmişte olduğu gibi mevcut durumda KDP ve Barzani'yi buna engel görüyor. Planını uygulamada yetersiz kalan İran, diğer Kürt gruplarını kullanarak amacına ulaşmak istiyor. Özelikle PKK buna uygun bir pozisyonda olduğunu göstermektedir.

İran’ın bu politikasından ve mezhebi stratejisinden ciddi endişe duyan Türkiye, bölgede rolünü oynamak istiyor. Aran baharından sonra özelikle Suriye krizinden güç kazanan Iran, Türkiye'yi korkutacak düzeyde etkisini bölgede hissetirmeye başladı. Batı Kürdistan da PKK’nın etkisinin artması Suriye ve Irak’ın bu örgüte desteğini arttırması bölgesel çelişkileri arttırmaktadır.

Politik çatışmaların yanısıra ekonomik çıkarlarda başka bir çatışma alanı

Türkiye, Kerkük-Yumurtalık boru hattını faal tutmak için elinden gele çabayı göstermektedir. Neden? Bir, petrolün Türkiye üzerinden ihraç edilmesini sağlayarak jeostratejik özelliğini korumak istemektedir. İki, hem ucuz kaynak sağlamayı hem de boru hattı kirasından para kazanmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple de Suriye topraklarında bir Kürt koridorunun oluşmasını kesinlikle istememektedir. Bu konuda geçmişte AKP kurmayları defalarca Türkiye'nin bypass edilmek istendiğini ifade etmişlerdir. Bu korkularında haklılar; çünkü geçmişte Kerkük petrollerinin Humus ve Banyas üzerinden ihraç edildiğini biliyoruz. Bu sebeple de Türkiye, ilginç bir şekilde Güney’in bağımsızlığına bile hazır hale gelirken Rojava’da en ufak bir otonomiye karşı çıkmaktadır. Burada Mesut Barzani, tüm yapıcılığına rağmen durumu dengeleme noktasından istediği sonucu almış değil.

Özetlersek; bugün yaşananları anlayabilmek için tarihe bakıp Kürt trajedilerinin nedenlerini irdelememiz gerekir. Kürtlerin eline benzer tarihi fırsatlar geçtiğinde, bölgesel ve uluslararası güçler arasında bölünerek dış politikalara kurban gitmiştir. DAİŞ savaşı nedeniyle yıldızı parlayan Kürt halkının eline şimdi tarihi bir fırsat geçmiş durumda. Bu fırsatı ulusal bir kazanıma çevirmek yerine Kürtlerin kendi arasında iç çelişkileri ile uğraşması zaman kaybetmekten başka bir şeye yaramaz. Aynı zamanda bu durum Kürtlerin önünde en büyük tehlikedir. Hele kışkırtıcı, tahrik edici yaklaşımlar ateşe benzin dökmek gibi bir şey. Bu olaylarda gördüğümüz gibi bazı medya organları tamamen kışkırtıcı rol üslenerek Kürtler arasında çatışmayı körüklemek için özel bir görev aldıklarını söylemek yanıltıcı olmaz.

Bu girişimi boşa çıkarmak için Kürtler her zamankinden daha güçlüdür aslında. Her ne kadar örgütler, gruplar ve farklı yapılar arasında “Kürdistani duruş”a yönelik tartışmalar ve karşılıklı suçlamalar olsa da, “Hain ve ihanet” gibi kavramlar sık sık vurgulansa da bunun Kürtler arasında pek karşılığının olmadığı görülüyor. Bu yarına dair umutları arttırırken ulusal kongrenin toplanması yolunda da yapıları harekete geçirmeye zorluyor.

Barzani'nin rolü tartışılmaz

Aslında Kürtler arasında geçmişte olduğu gibi bugün de, bundan sonra da kan dökülme riski vardır. Ancak Şengal çatışmasının kısa sürede ateşkesle sonuçlanması ve görüşmelere geçilmesinin Barzani’nin yakın zamanda söylediği ve Kürtler arasındaki çatışmaları kökten bitirecek, “Kürt kanı dökülmesine izin vermem” açıklamasının büyük payı olduğunu söylemek gerekir. Çatışmanın hemen sonrasında, Barzani’nin yaşananlardan büyük üzüntü duyduğunu ifade edip çatışmaların sonlandırılmasını istemesi de Kürt liderliğine yakışır bir duruş sergilemesi açısından tarihe not düşülmesi gerekiyor.

Her ne kadar İran, Türkiye, Suriye ve Irak gibi ülkeler ve Haşdi Şabi gibi yapıların Kürtler satranç tahtası üzerinde piyon gibi kullanma girişimi devam etse de, Kürt halkı bu oyunu çoktan görüp kendi pozisyonunu oluşturma zeminini güçlendirmeye yönelik girişimlere yönelmesi umut vadeden bir gelişme.

Bugün Güney’de ve Rojava’da her ne kadar Kürtler arasında çatışmalara varan gelişmeler yaşansa da bunu aşacak irade her zamankinden daha güçlüdür. Güneyde olduğu gibi Rojava’da da ABD ve Rusya gibi ülkeler bile Kürtlerle birlikte çalışmayı önüne koymuştur. Her ne kadar farklı iddialar gündeme gelse de, Kürtlerin kazanımı açısından büyük bir fırsat vardır. Önemli olan bunu zamanında görüp değerlendirmektir.

Düşünceler farklı olsa da kazanımlar Kürt halkınındır, bunu unutmamak gerekir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale toplam: 14896 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:04:57