5 Nisan 1991’de BM kararı ile Kürdistan’da 36. parelelin kuzeyi ve 32. parelelin güneyi uçuşa yasak bölge ilan edilince güney Kürtleri hava saldırılarına karşı güvence altına alındı.
30 Ocak 2005’te Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi kuruldu.
Kürdistan’da uçuşa yasak kararının arkasında ABD ve batılı güçler vardı.
ABD ve batılılar, 2017 bağımsızlık ilanına kadar Kürdistan hükümetine silah ve para yardımı yaptılar.
Kürdistan hükümeti bağımsızlık referandumu kararı alınca ABD, bağımsızlık referandum ilanını şimdilik erteleyin teklifini yaptı.
Kürt hükümeti, ABD ve batılı ülkeleri dinlemedi
25 Eylül 1987’de bağımsızlık referandumu yapıldı.
Bağımsızlık referandumu büyük çoğunlukla kabul edildi.
KDP, Türkiye’ye güveniyor, YNK ise İran’a çok güveniyordu.
Bağımsızlık kararına karşı olan Kürdistan’ı sömürgeleştiren ülkeler hemen harekete geçti.
İran, Türkiye, Irak devletleri birlikte referandumu boşa çıkarmak için ittifak kurdular.
Irak ordusu, Haşdi Şabi ve Kürt işbirlikçileri sayesinde başta Kerkük olmak üzere önemli petrol yataklarını ele geçirdi.
ABD ve batılılar kendilerini dinlemeyen Kürdistan hükümetine destek vermeyince büyük kayıplar yaşandı.
Sonuç, Kürtler, batılı ülkeler ile birlikte hareket ederse kazanıyor. Kendisini sömürgeleştiren ülkelere yanaşınca kaybediyordu.
Her bir parçadaki kurtuluş mucadelesi sonuç alma pozisiyonunda, karşısında bir ülke değil dört ülke görüyordu.
Dört ülkeye tek başına karşı koymak ve kazanmak mümkün değildir.
Kürtlerin başarılı olmasının tek bir yolu vardır. Kendi ulusal birliğini pekiştirmek.
ABD, Avrupa ve de İsrail’in desteğini alarak bu orantısız güç dengesini Kürtlerin lehine çevirebilmek.
Bağımsızlık referandumu sırasında tek resmî destegin İsrail tarafından geldiğini unutmamak gerekir.
Sömürgeciler yıllardır Kürtlerin batılı ülkeler ile işbirliğini önlemek için Kürt hareketlerini anti-emperyalizm söylemleri ile manipüle etmeye çalışıyorlar. Maalesef bunda da başarılı oluyorlar.
PKK yönetiminin ABD ile ilgili yaptığı açıklamaları akıl mantıkla izah etmek mümkün değildir.
ABD’ye karşı İran’ı savunmak doğru bir politaka olamaz.
İran’ın sicilinin çok kötü olduğunu unutmamak gerekir.
Kürtler, İran-Irak savaşı sürecinde, İran’ın ünlü Cezayir anlaşması ile Irak’la anlaşarak savaşa son vermesiyle Kürtleri satması sonucunda yaşananları unutmaması gerekir.
ABD ve batı karşıtı söylemler Kürtlerin genel çıkarına uygun değildir.
YPG yönetimi bu gibi yanlış politikalara sesiz kalmak yerine gerekli doğru tepkiyi gösterebilmelidir.
YPG’nin bugünkü konuma gelmesi, ordulaşması, silahlanması, batı ülkelerinin tamamında Kürtlerin meşru temsilcisi olması ABD ve batılı ülkeler sayesinde olmuştur.
Trump’ın Suriye’den çıkacağız söylemi gelecekte “Kürtlerin pozisyonu ne olabilir, ne olacak, ne yapılmalı?” tartışmalarını gündeme getirmiştir.
Sömürgeci ülkeler için birinci hedef Kürtlerin statü sahibi olmasını engellemektir. Engellemenin en kolay yolu da Kürtleri korumasız bırakmaktır.
YPG yönetimi bugüne kadar savaşı iyi yürütmüştür.
Eksikleri yok mudur? Tabii ki vardır. Kendi içinde demokrasi kanallarını açık tutabilir.
Kendisi dışındaki Kürt gruplarına çalışma imkânı tanıyarak ulusal birliği güçlendirebilir.
Roj Peşmergeleri’nin YPG çatısı altında birikte mücadeleye katılmasının yolunu açabilir.
Denetimi altındaki yerlerdeki petrol üretiminden kazandıkları ile idari alandaki kurumsallaşmasını modernleştirebilir ve güçlendirebilir.
Bu arada bazı Kürt gruplarının istihbarat örgütleri ile birlikte resim vermeleri, YPG’yi terörist olarak gösterme açıklamaları doğru değildir.
YPG, Kürdistan hükümeti ile ilişkilerini geliştirmelidir. Kürdistan hükümeti de Rojava’ya olası saldırılara karşı sağlam dik duruşunu ortaya koymalıdır.
Diaspora Kürtlerinin bu kaos ortamında gerekli tepkiyi ortaya koyamaması büyük eksikliktir.
ABD ve batı ülkelerinde Kürtlerin korumasız kalması durumunda yaşanabilecek felaketlerin neler olabileceği anlatılmalıdır.
Sosyal medya, demokratik kanallar, lobi faaliyetleri etkin kullanılarak ABD yönetimi etki altına alınabilir.
Her ne kadar ABD yönetiminin “Biz gitsek de Kürtlerin korunması için gerekli önlemleri alacağız” söylemi Kürtlerde rahatlama, bölge ülkelerinde tepkiye neden olsa da yine de akılcı politikalar üretmek gerekir.
En önemlisi de bir an önce Rojava’nın uçuşa yasak bölge ilan edilmesi için BM nezdinde girişimler yapılmalıdır.
Ortadoğu’yu yakın ve orta gelecekte büyük yıkımlar, alt üst oluşlar bekliyor.
Bu coğrafyada hiçbir devletin geleceği yoktur. Tüm ülkeleri büyük iç çatışmalar ve savaşlar bekliyor.
Bu coğrafyada demokrasi ve insan hakları yoktur.
Ülke yönetimlerinin tümü totaliter yapıları sonucu ırkçı, gerici ve saldırgandırlar.
IŞİD, El-Kaide, Haşdi Şabi gibi kelle kesmede yarışan cihadcı örgütlerin bu coğrafyada kolayca taraftar bulup gelişmeleri her zaman mümkündür.
Bu öyle bir coğrafya ki vahşette sınır tanımayan örgütler kitlelerinin desteğini ve sempatisini daha kolay kazanabilmektedirler.
Bir an için batılı ülkelerin bu coğrafyadan çıktıklarını varsayalım.
Bırakalım korumasız halkları, azınlıkları, mevcut ülke yönetimleri bile bu grupların vahşeti karşısında ayakta kalamaz.
Bu topraklarda farklı dillere, inançlara, düşüncelere tahamül yoktur.
Potansiyel olarak tümü katliamcı ve soykırımcıdırlar.
Bu barbarlara karşı koymak için en doğru yol, birlik olmak ve batılı ülkeler ile birlikte hareket etmektir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.