Irak-Şam İslam Devleti’ne bağlı silahlı güçler, dün geceden bu yana Musul şehir merkezinin tümünü ve havaalanını ele geçirmiş bulunmaktadır. Devlete bağlı polis ve askeri birliklerin kayda değer bir direniş göstermeden teslim oldukları, cezalandırılmaktan korkan büyük çoğunluğun ise kaçmayı tercih ettikleri görülmektedir. Havaalanında uçak ve çok sayıda helikopteri tahrip eden IŞİD militanlarının ayrıca kaçan askeri birliklerden ordu donatacak düzeyde tank, top, silah ve cephaneyi gasp ettikleri anlaşılmaktadır.
Irak’ın ikinci büyük şehri olan Musul vilayetinin nüfusunun üçte ikisine yakın bölümünü sunni Araplar, üçte birini Kürtler teşkil etmektedir. Türkmenler daha çok Telafer kazasında ve Süryaniler şehir merkezi ve kısmen Kürt kaza ve nahiyelerinde yaşamaktadır. Musul Kürtlerinin büyük çoğunluğunu Şengal mıntıkasında ikamet eden Yezidiler oluştururken ayrıca aslen Kürd olan, ancak ekseriyeti Arapça konuşan Şebek aşireti sunni değil, Şia mezhebine mensuptur.
Saddam döneminde BAAS partisinin bel kemiğini Musul Arapları oluşturmaktaydı. Irak devletinin en imtiyazlı kesimini temsil eden Musul, Amerikan müdahalesinin yapıldığı 2003 yılından bu yana, tamamen dışlanarak adeta cezalandırılacak tarzda tüm hizmetlerden mahrum bırakılmış ve viraneye çevrilerek her açıdan çökertilmiştir. Arap milliyetçiliğinin kalesi durumunda bulunan Musul mevcut durumda kelimenin gerçek anlamında tam bir batakhane görünümündedir. Zenginlerin ve imtiyazlı kesimlerin terk ettiği Musul, kaybedecek hiçbir şeyleri bulunmayan Arapların yaşadığı, öfke biriktirdikleri, gücü yetenin konuştuğu, gaspın, terörün egemen olduğu bir harabeye dönüşmüştür.
Musul; imtiyazlarını kaybetmenin ve alışık olmadıkları şiilerin otoritesi altında yaşamak zorunda bırakılmalarına duydukları öfkenin esiri olarak, bağrını dışardan gelen her güce açan çaresizler gibi, hiçbir direniş göstermeden teslim olma yolunu seçmiştir. Sunni Arap asker ve polislerinin büyük çoğunluğu firar ederek, direnmeden teslim olarak, ya da silahlarıyla birlikte IŞİD saflarına katılmayı tercih etmiştir.
Musul’un düşmesi merkezi Irak devletinin çöktüğü, daha doğrusu çökmeye başladığı anlamına gelmektedir. Maliki yönetimin müdahale amacıyla gönderdiği ordu birlikleri daha Musul’a yetişmeden firar etmeye başlamış ve halen Kürdistan’a sığınan askerlerin büyük çoğunluğunu bu firar eden askerler oluşturmaktadır. Maliki izlediği despot politika yüzünden Kürtlerin desteğini tamamen kaybetmişti. Şimdi sunni Arapların ve giderek mensubu bulunduğu şiilerin de desteğini hızla yitirmektedir.
Merkezi hükümeti zorla ayakta tutmaya çalışan İran İslam cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleridir. Çöken sadece Irak devleti değil, aynı zamanda ABD’nin izlediği politika da tamamen çökmüştür. Merkezi Irak devletini ayakta tutmak, artık başarılması mümkün olmayan zorlama bir desteğe dönüşmüştür. Amerika şayet bu çöküşü durdurmak istiyorsa, merkezi devlet yerine, ya üç bağımsız devlet ya da gevşek bir kon federal sisteme rıza göstermek zorundadır.
Amerika’yı içine düştüğü bu çıkmazdan kurtaracak tek güç, geçmişte olduğu gibi yine Kürtlerdir. Amerika’nın son yıllarda izlediği politika, Kürtleri yüz üstü bırakan, ihanete açık bir mahiyet taşımaktaydı. Musul’un El Kaide’nin eline geçmesi, Amerika’yı mevcut politikasından ne kadar caydıracağı tartışmalı bir konudur. Fakat geçmişte olduğu gibi Kürtleri yüz üstü bırakıp Maliki yönetimini, dolayısıyla merkezi yönetimi desteklemeye devam ederse, bundan en büyük darbeyi Amerika’nın alacağı kesindir.
Musul’un IŞİD tarafından işgal edilmesi, Kürdistan açısından ciddi bir güvenlik problemi yaratmıştır. Kürdistan El Kaide ile sınırdaş durumuna gelmiştir. Kürdistan’ın istikrarını bozacak olan bu işgale Kürtlerin uzun süre sessiz kalması mümkün değildir. Ancak Kürtler şimdi her zamankinden daha çok sağduyulu davranarak ve tüm olasılıkları hesaplayarak hareket etmek zorundadır. Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesi, basit bir El Kaide operasyonu değildir. Bunun arkasında Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Tarık Haşimi üzerinden Türkiye’nin dış desteği bulunmaktadır. Ayrıca Musul’a yönelik herhangi bir peşmerge müdahalesini sunni Arapların kendilerine dönük bir girişim olarak algılama ihtimali vardır. Kürtler şiiler ile değil, sunni Araplarla kapı komşudur. Komşuları değiştirmenin imkanı bulunmadığına göre Kürd - Arap düşmanlığının tohumlarını yeniden yeşertecek bir müdahalenin iyice hesaplanarak kararlaştırılmasına ihtiyaç vardır. Mevcut durumda Kürtlerin güvenliği dışında Peşmerge güçlerini harekete geçirecek hiçbir dayatma kabul edilmemelidir. Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesi, Kürtler açısından tarihi bir fırsat olacağı kadar, tuzağa düşürülme ihtimalini de bağrında taşımaktadır.
Kürtler açısından kırmızıçizgi Kürtlerin can ve mal güvenliğinin tehlikeye düşmesi, katliama uğramasıdır. Bunun dışında başta sunni Araplar olmak üzere tüm iç dış güçlerin tam mutabakatının sağlanması ve Musul’un Ninova kesimi, Şengal, Kerkük ve diğer problemli sahaların Kürdistan’a bağlanması, bunun merkezi hükümet tarafından garanti edilmesi karşılığında peşmerge güçlerinin müdahalede bulunması gündeme gelebilir. Bunun dışında, aceleye getirilmiş, başka güçlerin kışkırtma veya dayatmasıyla yapılacak her müdahalenin Kürtler açısından telafisi mümkün olmayacak düşmanlıklara yol açacağı bilinmek zorundadır.
10 Haziran 2014
Nizamettin TAŞ (Botan Ahmed)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.