Pers İmparatorluğunun devamı olan İran’ın tarihi derinliklerine girmenin bir anlamı yoktur. Siyaseti büyük olan bir devlettir. Kendilerine göre hazırladıkları kirli planlarla rakiplerini tuzağa düşürerek öldürmüşler. Şahlık döneminde İranlı General, Şikaki Aşireti Reisi Sımko Ağa ile barışmak amacıyla gönderdiği adamına diyor yemin ederim ki yeryüzünde sana dokunmayacağım. İranlı general randevu saatinde gidiyor yol kenarında çukur kazıyor. Sımko geldiği zaman kazdığı çukurda bekleyen sahtekâr general kurşun sıkarak Sımko’yu öldürüyor.
1887 yılından Doğu Kürdistan’ın Urmiye kentinde dünyaya gelen Sımko Şıkaki (Smayil Axayê Şikakî), 21 Temmuz 1930’da Rojhılat’ın Şino kentinde dönemin İran Şahı Rıza Pehlevi’nin talimatıyla kurulan pusuda Sımayil’i vurarak öldürüyor. Doğunun Kürt lider Şikakili Sımko Ağa İran tarafından pusuya şehit edilmesinin üzerinden 93 yıl geçti. Şıkaki Aşireti Reisi Muhammed Ağa'nın oğlu olan Sımko’nın ağabeyi Cafer’in İran tarafından 1905'te Tebriz de öldürülmesinin ardından aşiretin başına geçmişti.
Amerikan New York Times gazetesi 1922 yılındaki bir haberinde Sımko Şıkaki’nin ayaklanmasına ilişkin, “Sınırları Urmiye, Salmas, Kirmaşan ve Erdelan olan Kürdistan Hükümeti kuruldu.
Yönetim merkezi olarak kullandığı kalede, bilim alanında eğitim veren Cihanbani Medresesi'ni açtı. Medresede Kürtçe ve Farsçanın yanı sıra Rusça ve Türkçe dillerini öğretildi. Urmiye’de “Kürdistan” gazetesini çıkarıyordu.
Fransız tarihçi ve yazar Chris Kutschera, Şıkaki’nin Rus ve İngiliz yetkililere yazdığı mektuplarda açık bir şekilde Kürtlerin ulusal haklarına ve Kürdistan’ın bağımsızlığına değindiğini belirtiyor. Chris Kutschera, çalışmalarından ötürü Şıkaki’yi “Kürt Nasyonalizminin Babası” olarak tanımlıyor.
İranlıların kirli oyunları bitmiyor. İran Kürdistan Demokrat Partisi Genel Sekreteri Dr. Abdurrahman Kasımlo, 13 Temmuz 1989 yılında İranlı Hükümet yetkilileri ile görüşmek için gittiği Avusturya’nın başkenti Viyana’da, İran ajanları tarafından iki arkadaşlarıyla beraber barış masasında öldürüldü. Buda gösteriyor ki, İran da Şahlık döneminde ve mollalar döneminde, İran’ın kirli politikaları değişmemiş ve halen devam ediyor.
İyi hatırlıyorum, arkadaşım Lütfü Baksi bana dedi, bizler dedik Dr. silahsız gitme, İranlılara güvenilmiyor. Kapıdan girerken silahını görevlilere teslim ediyor.
20. yüzyılın Orta Doğu'daki gelişmelerinden biri,1979'da İran'da Ayetullah Humeyni, İran’da ki halkların birliğini sağlayarak kendi ideolojisi doğrultusunda bir düzen değiştirdi. Şahlık rejimini kaldırarak yönetimi Mollalara devir etti. Ayakları yere basınca dedi Kürtleri öldürmek vaciptir. Bugün bakıyoruz sık sık Kürt gençlerini yargılayarak birer, ikişer ve üçer kişileri idam ediyorlar. Bazen de işkence tezgâhlarında öldürüyorlar. Mollalara göre Farslar hiç suç işlemiyorlar. Yalnız Kürtler suç işliyorlar.
Şahlık döneminde, Ayetullah Humeyni, İran’dan kaçarak, Türkiye de Bursa’ya yerleşti. Kısa bir süre sonra, Fransa’ya giderek, Başkent Paris’te oturdu. O günkü iletişim araçlarını kullanarak, İran da bulunana bütün halkları ikna ederek, Şahlık rejimine son noktayı koydu. Halkların ayaklanması üzerine, Şah Mehmet Rıza Pehlevi, Acem ülkesini terk etmek zorunda kaldı. ABD'ye giderek sığınmak istedi. Sığınma isteği kabul görmeyince ayrılarak Panama'ya giden Şah Mehmet Rıza Pehlevi, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ın çağrısı üzerine Kahire'ye giderek Mısır’a sığındı. Şahlıktan mülteci durumuna düşmesi zoruna gittiği için kahrından kansere yakalanarak bir sene sonra öldü.
1 Şubat 1979'da Paris'te yaşayan Ayetullah Humeyni sürgünden Tahran'a döndü. Yüz binlerce kişi arasında öğrenciler, memurlar, entelektüeller, tüccarlar, işçiler, esnaflar ve din adamları gibi farklı kesimlerden İranlılar vardı.
11 Şubat 1979'da Mollalar başkent Tahran'da yönetimi ele geçirmelerinin ardından, Mehdi Bezirgan geçici başbakan olarak göreve başladı.
Mollalar tamamen yönetime hâkim olunca geçen süre içinde İran'ın solcuları, direnişe katılarak Humeyni’nin ideolojisine büyük katkıda bulundular.
İranlı tarihçi Ervand Abrahamian, devrimde rol alan muhalif güçleri açıkladığı 4 Şubat 1979 tarihli makalesini şu sözlerle yazıyordu:
"Dini grupların işçi hareketi üzerindeki etkisini yakın zamanda kaybetmesi çok olası. Böylece sol, 2,5 milyon maaşlı çalışanı içeren ve çağdaş İran'da etkili olan en büyük ve tek şehirli sınıfın alanına çok daha kolay etki edebilecek."
Tarihçi Ervand Abrahamian’ın düşündüğü gibi olmadı. Mollaların emrine girdiler.
Tam 45 yıldır, mollalar Kürtleri öldürerek, İran da ki halkları yönetiyorlar. En basit olay. Aile bireylerin geçimini sağlamak için dağlarda sırtlarında taşıdıkları eşyalarla geçerken, devletin güvenlik güçleri tarafından öldürülen Kürtleri, internet ekranlarında çok görüyorum.
Kürtler konusunda, Saddam Hüseyin ile İranlı mollalar arasında hiçbir fark yoktur. Hiç unutmam: Saddam Hüseyin, merhum Turgut Özal’a haber gönderdi. Siz yukarıdan, biz aşağıdan vurarak Kürtleri bitirelim dedi. Turgut Özal bu vahşi öneriyi ret etti.
Bugünlerde internette gördüğüm bazı yazıları kısaltarak yazıyorum:
İngiltere’nin Bağdat Büyükelçisi Stephen Hitchen, Erbil’e düzenlenen saldırıların “düşmanca” olduğunu belirterek, saldırıların Irak'ın egemenliği ve Kürdistan Bölgesi'nin güvenliğini ihlal ettiğini söyledi.
İranlı mollalar Müslümanız diyorlar. Güney Kürdistan’daki Müslüman Kürtleri öldürmek için her türlü şeytani hareketleri yapıyorlar.
Gavur dedikleri insanlar nasıl düşünüyorlar, kendileri Müslümanız nasıl zalimce hareket ettiklerini görmüyorlar.
İran, Kerec Cezaevinde bulunan Kirmaşanlı 6 Kürd tutuklu hakkındaki idam cezasını infaz etti. İmam Hasanvend isimli Kürt genci, İran rejiminin cezaevlerinde yaklaşık 4 ay işkence gördükten sonra yaşamının yitirdi.
Zulüm edenin hakkında zalim gelir diye bir söz var. İranlı mollalar acımadan sağa sola saldırıyorlar. Şuna inanıyorum ki, Güney Kürdistan’ın üzerinde ABD’nin gölgesi olmasaydı çok değil 24 saat içinde İran mollaları, hiç acımadan Kürtleri katıl ederek taş üstüne taş bırakmayacaklardı.
ABD ve başta İngiltere olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri yakın tarihte gereken dersi İranlı mollalarına verecekler. Rusya, İranlı mollaların hatırı için ABD ve NATO ülkeleriyle savaşmayacak. Hepimiz iyi hatırlıyoruz, ABD boşuna büyük Ortadoğu projesini ortaya koymadı. Ortadoğu da, İran dışında çıbanbaşı olacak ülke yoktur.
Enfal Kuran da bir suredir. Diktatör Saddam Hüseyin, enfal suresini ileri sürerek yüz seksen iki bin Kürdü katıl etti. Çukur içinde nasıl yakalandığını televizyon ekranlarında hepimiz gördük. Gördüğüm kaderiyle İranlı mollaların sonu da canavar ruhlu Saddam Hüseyin’in kinden farklı olmayacak.
İran devleti, Ortadoğu da savaşa girmemek için başta Hizullah olmakla beraber birçok terör örgütlerine açıktan destek vererek vekâlet savaşını yönlendiriyor.
Şaban Aslan
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.