Tarihin derinliklerine bakıyoruz. Kürtler devlet kurdukları zaman, Osmanlı devleti yoktu. O kabile göçebe hayatının yaşıyorlardı. Çadır başkanı Ertuğrul öldükten sonra ekâbir takımı Ertuğrul’un küçük kardeşi Dündar’ı çadır başkanlığına getirmek istiyorlardı. Gençler, Ertuğrul’un küçük oğlu Osman’ı destekliyorlardı. Osman amcasının akınlarına karşı çıkamayacağını anlayınca pusu kurup ok atarak amcası Dündar’ı öldürür. Kendisini başkan olarak ilan eder. (Bu Mülkün Sultanları) isimli kitabın yazarı diyor Osmanlı da taht için akraba öldürmek vaciptir. Resmi kaynaklara göre 1299 yılında Osmanlı devleti kurulmuş. Ruslar Deli Petro döneminden hasretini çektikleri sıcak denizlere inmekti. Ancak Ortadoğu’da DAİŞ’in meydana çıkmasıyla, Rus devlet Başkanı Putin, eline altın geçen fırsatı kaçırmadan değerlendirerek, Beşar Esat’ın sayesinde, ellerini kollarını sallayarak Akdeniz’in sıcak sularına indi. Artık hiçbir güç Rusları sıcak denizlerden çıkaramaz. Ruslar, Suriye’de hava üssü ve deniz üssü kurdu. Son model teknolojik silahlarla üslerini donattılar. Nasıl ki nehirler sularını denizlere akıtarak bir daha geri alamıyorlarsa, dünyada ki bütün savaşlar ve barışlar yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları için yapılıyor.
Petrol Paylaşım Savaşın bitiminden sonra İngilizler ve Fransızlar masa başında kalem ve cetvelle çizdiği haritalarla 22.5 Arap devletçiklerini kurdular. Sykes- Picokt anlaşmasıyla Kürdistan’ı dört parçaya bölerek Kürtler’ı devletsiz bıraktılar. Dünyanın yetim çocukları olan Kürtler ayrı dört devlet’in egemenliğine terk ettiler. Devletsiz kalan Kürtler 1920’lerden bugüne kadar dört ayrı devlete karşı haklarını almak için belli aralıklarla bu dört devletle savaşa başladılar. Bu günkü şartlarda Dünya’nın hiçbir ülkesinde bir millet, devlete karşı savaş kazanamaz. Buna inanıyorum ki 16 Ekim gecesi ihanet olmasaydı Kerkük düşmeyecekti. Güney Kürdistan’daki Kürtler bağımsızlığını ilan edeceklerdi.
Ortadoğu’nun geri kalmış milletlerin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını talan etmek için, kan emici büyük devletler uzun, orta ve kısa vadeli planlarını aşamalı olarak uyguluyorlar. Kendi kan emici düşüncelerini kamufle etmek için birbirilerini suçlamaları da ihmal etmiyorlar. Tabii ki bu danışıklı bir düğüştür. Aklı başında olan hiçbir insan bu zalimlere inanmıyor ve inanmayacak. Denize düşen yılana sarılır hikâyesi gibi, Kürtler hangi devlete dostluk elini uzatıyorlarsa o devletin yöneticileri çok samimi bir şekilde Kürtlerin elini sıkıyor. Günü geldiği zaman, Kürtleri sırtından hançerliyorlar.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Afrin operasyonuna ilişkin yaptığı açıklamada, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi için çağrıda bulunuyor. Asırlardan beridir devamlı Ruslar, Kürtleri kandırarak arkadan hançerlemişler. Hiçbir Kürt, Rusların bu ihanetlerini af etmeyecek. Lavrov, Kürtlerin gözlerini boyamak için utanmadan yuvarlak cümlelerle kendini temize çıkarmaya çalışıyor. Aslında, Lavrov ve Lavrov gibi kişilerde utanacak yüz yoktur.
Rusya, Kürtlere ihanet ettiği gibi, ABD de, Kürtlere ihanet etti. Güney Kürdistan da bağımsızlık referandumu yapılırken, ABD Başkanı manyak Donald Tromp da karşı çıktı. Referandum zamanı bir hafta Hewler de kaldım. Referandum günü birkaç sandığı dolaştım. Sandık başındaki görevliler hiç kimseye müdahale etmiyorlardı. Vatandaş huzur içinde oyunu kullanıyordu. Tromp global cümlelerle kendini temize çıkarmaya çalışıyordu. Kürtler deli değiller, kör değiller. Kimin dost kimin düşman olduğunu çok iyi biliyorlar. Dünyada yalnız İsrail devleti Kürtlerin dostudur. Suudi Arabistan Kralı, Şii hilalin Arap çöllerine ulaşmasını engellemek için, Bağımsız Kürt devletinin kurulmasını istiyor. Hicretin 18. yılında Arapların Kürtlere yaktıkları zulmü çok iyi biliyorum. Hiçbir millet başka bir millete böyle zulüm yapmamış.
Ortadoğu’daki enerji kaynakların paylaşımı için ABD eski Başkanı Bush, Büyük Ortadoğu Projesini ortaya attı. Arkasında ABD’de ikiz kulelerin yolcu uçaklarıyla füze gibi vurulması da ABD’nin kendi planlarıydı. Bu olayı bilmeyene deli derim. ABD ikiz kulelerin vurulmasıyla dünya devletlerin desteğini arkasına alarak daha rahat hareket etmeye başladı. İkinci aşamada, Ortadoğu da Arap Baharını, Tunus’ta başlatarak hızlı bir şekilde yaygınlaştırdı. Geri kalmış ülkelerde bir çalkantı başladığı zaman hızlı bir şekilde dalga, dalga yayılıyordu. Bu da yetmedi. Şeytanın aklından geçmeyen, 85 ülkeden toplanan çapulcularla DAİŞ olayı ilk olarak Musul da boy göstermesi ile Irak ve Suriye topraklarında hızlı bir şekilde yayılmaya başlaması asla tesadüf olayı değil. Çok uzun vadeli hesapların yapıldığı sonuç olarak, Ortadoğu’da oynanan oyun bir tiyatro olarak sahneye konuldu.
Çok ilginçtir ki DAİŞ çeteleri Irak ve Suriye de, Kürtlerin yaşadıkları coğrafyada, Kürt milletine saldırması da tesadüf olamaz. Mutlaka birileri Kürt düşmanlığını DAİŞ çetelerine enjekte etmişlerdi. Bunu, iki kere iki dört eder gibi olduğunu görüyorum. Şuna inanıyorum ki, DAİŞ çeteleri, Kürtlere saldırmasalardı, Irak ve Suriye’deki Arapların topraklarının tümünü alacaklardı. Araplar savaşçı olmadıkları gibi, DAİŞ çetelerine karşı hiçbir şekilde savaşamayacaklarını çok iyi biliyorum. Bu senaryoyu hazırlayan veya hazırlayanlar, Kürtlere karşı resmen düşmanca hareket edenlerdir.
Güney Kürdistan da olsun, Rojava Kürdistan’ında olsun, Kürtlerin DAİŞ’e karşı nasıl kahramanca savaştıklarını dünya kamuoyu gördü. Dünyadaki devletlerin yöneticileri olsun, dünya medyası olsun çok sık aralıklarla Kürtlerin nasıl savaşçı bir millet olduğun ballandıra, ballandıra anlatılar. İhanetçilerin yardımıyla Kürtler Kerkük’ü kayıp ettikleri için bağımsızlığını ilan edemediler.
Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas’ta iki kongre yaptı. 23 Nisan 1920 de Ankara da Türkiye Büyük Millet Meclisi açtı. 20 Mayıs 1920 de Bekir Sami ve Yusuf Kemal Beyler Moskova’ya gönderildi. Lenin istenilen yardımı yaptı. Lenin toplam olarak 35 bin ton silah ve cephane verdi. Verdiği altınlar paralar ayrı. Kitaptaki aynı cümleyi yazıyorum: Hatta Moskova’ya giden Bekir Sami Bey’e “Ermenilere Bitlis. Van ve Muş’un verilmesini de önermişlerdi.” Kaynak: Cahit Kayra Sevr Dosyası sayfa 68 Boyut Kitapları
Kürmı darı jı darı nebı dar puçnabı…
Şaban Aslan
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.