Maalesef Suriye Kürtleri cellatları arasında seçim yapmak zorunda. İşin kötüsü cellatları Kürtlere seçim yapabilecek uygun bir ortam da sunmuyor.
Bugünkü koşullarda Suriye Kurdistanı’nda olmaması gereken olay, engellenmesi gereken adım Türk işgalidir.
Türk işgalini önlemenin en görünür yolu, Kürdlerin içine sinmese de, hiç istenmeyen çok kötü ve zor bir seçenek de olsa, alanda etkin olan güçlerin Suriye rejimi ve ordusuyla anlaşarak, Türk işgalini boşa çıkarmaktır.
Kürtleri bu mecburi ve pek de övünülmeyecek olan seçeneğe yönelmekten vazgeçirecek tek alternatif, bölgesel veya küresel bir gücün veya güçlerin TC'ye askeri olarak dur, demesidir.
Koalisyonun başını çeken ABD'nin duruşunu dengesiz tavırlarıyla güvenilmez kılan Trump'ın yaptıklarından sonra, özellikle Efrin'de TC askeri ve cihadist çapulcuların uygulamalarından sonra, DSG, ‘’Türk işgaline karşı direneceğiz’’ gibi doğru, haklı ama aynı zamanda gerçeklikten uzak sloganlarla hareket edip, Suriye Kurdistanı’nı Türklere altın tepside sunmamalı!..
Burada direnişin haksızlığı veya haklılığı değil, getireceği sonucun Kürt milletinin yararaına olup olmadığı iyi hasaplanmak zorundadır.
Her ne kadar işgal harekatının başlamasından bu yana Avrupa Birliği, Arap Birliği, ABD Senatosu, dünya basını ve demokratik kamuoyu ve hatta dengesiz Trump’tan TC’ye yönelik eleştiriler veya yaptırım tehditleri gelse de, sonuçta TC’nin anladığı dil ‘’ZOR’’dur. TC’ye zorla, kuvvetle dur diyen olmadıkça, bu işgal, talan ve yalan harekatından vaz geçmeyecektir.
Kıyaslanması mümkün olmayan orantısız güçlerin savaşı olacak olan DSG ve TSK ile onun emrindeki çapulcu cihadist Kürt düşmalarının savaşını uzun vadede hiçbir devlet ve ordu desteğine sahip olmayan DSG'nin kazanması mümkün değildir.
DSG ve alanda etkinligi olan siyasi ve askeri güçlerin maalesef Şam rejimi ile anlaşıp Suriye ordusunu bu alanlara geri getirtmekten başka bir çareleri yoktur.
Suriye rejimi, Türk devletine Suriye Kurdistanının strüktürünü, demografik yapısını alt üst ettirtip, kürtlerden arındırılmış haliyle bu alanlara konma hesabı içinde olamaz mı? Olabilir.
Rejim Kürtlerin bu sıkışık halini suistimal ederek, Kürd siyasi taleplerini görmezden gelmek için bir fırsata çevirmeye çalışmaz mı? Çalışabilir. Ve nitekim bu yönde açıklamalar yapılıyor.
Benzeri her türlü kötü anti-Kurd tavır Suriye rejiminden beklenebilir. Ama aynı zamanda Suriye rejiminin, ordusunun, kolluk kuvvetlerinin, hava kuvvetlerinin bulunduğu alanlara Türk ordusu elini kolunu sallayarak çapulcu cihadistlerle beraber giremez!
Girmeye kalkarsa mesele farklı bir uluslararası boyut kazanır. O zaman da Efrin’i TC ye satarak tekrar uluslararası arenada oyun kurucu bir aktör olduğunu Kürtlerin sırtından ispatlamış olan Rusya’nın Suriye Kurdistanı’nın geriye kalan kısmını da Türkiye’ye satıp satmadığı ortaya çıkar.
Gönül isterdi ki Suriye Kürtleri ve bu alanlarda Kürtlerle birlikte yaşayan Ermeni, Suryani, Arap topluluklar Türk işgaline karşı koyabilecek güçte, kapasitede ve yetenekte olabilseydiler, ama maalesef öyle bir konuma sahip degiller.
'Denize düşen yılana sarılır' misali, Suriye Kurdistanı'nın işgal, talan ve ilhaka uğraması istenmiyorsa, en hızlı şekilde rejimle anlaşılmalı ve Suriye ordusunun bu alanlara dönmesi sağlanmalıdır
Ancak o şekilde Suriye Kurdistanı'nın Türk işgali altına girmesinin önüne geçilebilinir.
Böylesi bir adım, Kürtlerin cellatları arasında kendi rızalarına rağmen, bir seçim yapmaları anlamına gelmektedir. Bu kolay bir şey değil ama başka da bir yol görünmüyor.
Türk devletinin amacı Suriye Kurdistanının toplumsal strüktürünü bozmak, demografik yapısını degiştirmek, coğrafi bütünlüğünü bölmek ve bir daha kendisine gelemeyecek şekilde tarumar etmektir.
Kürt düşmanlığıyla biçimlenmiş ırkçı Türklerle, kökünden, aslından, kürtlüğünden koparak Türkten çok Türk kesilmiş olan dönme Kürtlere yönelik TC propagandası bu harekatın PKK ve ona bağlı örgütlere yönelik olduğu yönündedir. Bu yalan bazı dangalak çevrelerde de karşılık bulmaktadır.
Oysa bütün dünya Türk işgalinin Suriye Kürtlerinin herhangi bir hak veya statü elde etmesine yönelik olduğunu çok iyi biliyor. Ve dünya kamuoyu hükümetlerinin, devletlerinin aksine Kürtlerden yana güçlü bir duruş sergiliyor.
Suriye Kurdlerinin Türk devletinin bu düşmanca emelini boşa çıkaracak her türlü ilişkiye, manevraya, siyasete, taktige baş vurmaları sadece mübah degil, zorunlu ve gereklidir de.
DSG ve ENKS'nin bu koşullarda bile birlikte hareket edecek kabiliyet, kapasite ve yetenekte olduklarını gösterememeleri Kurd ittifaksızlığının en son ve utanç verici örneği olarak kara bir sayfa olarak siyasi tarihe geçecektir…
Bu işgal girişiminde Erdoğan faktörü işin bir yanı olsa da, asıl olarak Türk devletinin siyasetini belirleyen kompozisyon dün işgal tezkeresini onaylayan Türk Parlamentosunun sunduğu manzaradır. A'dan Z'ye bütün Türk partileri (AKP, CHP, MHP, IYIP) işgalden yana oy kullanmıştır. Bu işgal girişimi salt Erdoğan ve Bahçeli’ye yüklenerek Türk devleti ve toplumunun işgalci Kürt düşmanlığı aklanamaz!
Suriye Kürtleri yıllar önce üzerine anlaştıkları ve bir türlü gerçekleştiremedikleri Hewlêr ve Duhok anlaşmasına dönmeli; PYD artık PKK bayrağı, Abdullah Öcalan posterleri sallamaktan vazgeçerek Iran'ın, ENKS ise Türkiye güdümündeki İxvancı bloktan uzaklaşıp, Türkiye'nin yörüngesinden çıkıp, birbirleriyle anlaşarak, Suriye Kurdistanının menfaatleri ve geleceği temelinde uluslararası güçlerle daha sağlam ve kalıcı ittifaklar geliştirmelidirler.
Bugün Suriye Kurdistanında Kurdi duruş, Türk işgalini önlemekdir…
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.