Abit Gürses Son Makaleler

Kardeş Kavgası mı, Kobani Ruhu mu?

Kardeş Kavgası mı, Kobani Ruhu mu?
Makaleyi Paylaş

Kürt milletinin kendi yurdunda insanca ve özgürce yaşaması için mücadele veren en değerli evlatları siyasi liderler, siyasi kadrolar, pêşmergeler, gerillalar, militanlar, yurtsever halkımız; son aylarda

Güney ve Güneybatı Kurdistan her zamankinden daha tehlikeli bir tuzakla karşı karşıya bulunuyor.

Son aylarda Güneybatı (Suriye) Kurdistan'lı siyasi ve askeri güçler arasında ABD gözetiminde atılmaya çalışılan ittifak adımını engellemek ve Irak Kurdistanı'nda Mesrur Barzani koalisyon hükümetini bozmak, iç çatışmalarla boğmak gayretleri devam ediyor.

Iran ve Türkiye kaynaklı bu hamleler kimseye sır değil.

Türkiye açıkça ENKS'yi böyle bir ittifaktan uzak tutmaya çalıştı, başaramadı.

Iran kaynaklı hamleler özellikle ABD başkanlık seçim süreciyle birlikte yoğunlaşarak had safhaya varmış durumda.

Bilindiği gibi, Güney Kurdistan ekonomik, siyasi ve askeri olarak çok kritik, kırılgan dengeler üzerinde ayakta durmaya çalışıyor. Bir tarafta İran’ın doğrudan ve dolaylı müdahaleleri, engellemeleri,

sabotajları.

Diğer taraftan PKK'ye yönelik Türk saldırıları ve daha iç bölgelerde PKK hedeflerine yönelik suikastların yaratmış olduğu ortam Mesrur Barzani hükümetini oldukça zorluyor.

Neçirvan ve Mesrur Barzani şu ana kadar YNK'nın köstekli desteğine, Goran'ın silik ortaklığına rağmen hükümeti selametle götürdüler. Ama Iran ve Türkiye’nin zorlamaları, çelmeleri, komploları böyle devam ederse, Irak merkezi hükümeti, Iran tarafından yönlendirilen Şia siyasi güçleri, Haşdi Şabi, Hizbullah ve de YNK ila PKK içinde İran’ın emrinde olan kesimler her an Kürdistan hükümetini çatışmalı bir ortama çekebilirler.

Zaten Iran bunu amaçlamış durumda. İran’ı bundan vazgeçirebilecek iki kuvvet mevcuttur. Biri Türk devleti, diğeri ise ABD'dir.

Türk devleti İran’ı tam engellemez. Başta bu gün yaptığı gibi seyreder, Güney Kurdistan ağır darbeler alıp hırpalandıktan sonra, daha doğrusu mecburiyetlerin bir sonucu olarak Türkiye’ye daha da

yaklaşmak zorunda kaldıktan sonra, İran’a, ne oluyoruz, dur diyebilir. Ve İran’ı belli bir düzeyde durdurabilir.

ABD, son 40 yılda olduğu gibi İran’a karşı siyasetinde hiçbir zaman belli bir dengeyi tutturamadı. Ortadoğu'da ABD siyasetine sürekli çomak sokan İran rejimi bu çabalarını özellikle Irak ve Suriye'de yoğunlaştırmış durumda. Böylelikle hem çatışmaları Iran dışında tutmayı hem de ABD'nin bu iki ülkedeki siyasetini akamete uğratmayı başarıyor.

Konumuz Irak ve Suriye Kurdistanı olduğu için, İran'ın diğer bölgelerdeki faaliyetlerini bir yana koyup, Irak ve Suriye'ye bakmamız lazım.

ABD Saddam sonrası dönemde maalesef Irak merkezi hükümetleri üzerinde İran kadar etkili olamadı. Olamıyor. Bunun sebepleri üzerinde uzun uzadıya durmak bu yazının sınırlarını aşar.

Aynı şekilde İran devleti Suriye'de de ABD'nin izlediği siyaseti boşa çıkarmaya çalışıyor.

İran, Bağdat hükümetleri eliyle Kurdistan'ı ekonomik açıdan sürekli olarak zor durumda bıraktı.Kurdistan'dan koparılmış bölgeler için çözüm maddesi olan Irak anayasasının 140. Maddesini

uygulatmadı. YNK içindeki bir grup eliyle hem Kerkük ihanetini gerçekleştirdi hem de Süleymaniye ve çevresini askeri, idari ve hissiyat olarak Hewlêr hükümetlerinin egemenliği dışında tutmaya çalıştı. Ve Iran bu konularda başarılı oldu.

ABD'nin yeni bir yöntem olarak başvurduğu Qasım Süleymani suikastı ile bazı Iraklı ve Kurdistanlı İran yanlısı güçlere gözdağı vermekle beraber belli ki çok etkili olmamış. Olsaydı, İran'ın güdümündeki silahlı örgütlerin Irak'taki ABD hedeflerine ve Irak Kurdistanı'na yönelik saldırıları cevapsız bırakılmaz ve söz konusu güçlerin saldırılarından dolayı Bağdat Elçiliğinin kapatılması gündeme gelmezdi.

Irak'ta bunları yapan Iran, Kurdistan da ise PKK eliyle 'Kürtler arası çatışma' çıkarmakla meşgul.

İran’ın Irak Kurdistanı ile Suriye Kurdistanı'na karşı düşmanca siyasetini engelleme gücü olmakla beraber ABD'nin bunu yapıp yapamayacağı hususu pek net değil. Bu tespit Türkiye için de geçerlidir.

PKK'nin son aylarda Güney Kurdistan'da yaptıkları ile (Boru hattını tahrip edip üstlenmek, Pêşmergeye saldırıda bulunmak, son haftalarda göstericiler arasına karışıp provokasyon ve çatışma ortamı yaratmak ve buna 'serhıldan' deyip, Güney hükümetini yıkılması gereken bir düşman olarak görmek ve göstermek gibi) PKK medyasının Irak Kurdistan hükümetine karşı düşmanca kampanyaları maalesef İran hesabına bu kirli görevi üstlenmiş olduğunu gösteriyor. Bu ne kadar gönüllü ne kadar zorunlu bir üstlenmedir, onu biz bilemeyiz, Allah bilir!

Oysa Iran güdümündeki kadrolar ve onların emir komutasında olan PKK, KCK unsurları için çok önemli tarihi bir fırsat ortaya çıkmış bulunuyordu. Suriye Kurdistanı’nda PYD, DSG üzerinden ABD ile sahada askeri müttefik konumuna gelmiş olmak, bu alandaki dirsek teması PKK'nin Qendil kadrosunu İran'la ABD arasında bir tercih yapmak zorunda bırakmış durumdadır. Herhalde bu durum ila nihayet devam etmez. PKK ya İran’ın güdümünde kalacak, kaldıkça da, Iran tarafından Kürtlere karşı kullanılacak. Veya İran’ın güdümünden çıkmaya karar verecek. Tabi verebilirse. Bunun ortası yoktur.

Yukarıdaki tespitlerin PKK hayranları tarafından hoş karşılanmayacağını tahmin ediyorum. Ama PKK hayranları İran’dan ne PKK'ye ne de Kürtlere bir hayır gelmeyeceğini görmeyecek kadar kör

olmamalıdırlar. Bu konuda İran’la en uzun tecrübeye sahip olan örgüt Irak KDP'dir. İsterlerse İran’la ilişkiler konusunda onların tecrübelerini dinleyebilirler.

Peki Irak Kurdistanı’nda PKK'nin Kurdistan hükümetinin otoritesini takmayıp, Pêşmergeye yönelik saldırganlığı çatışma ile sonuçlanırsa (dileriz ki çatışma boyutuna varmadan sorunlar çözülür) ne olur?

- Kürt gençlerinin kanı dökülür, düşmanlar sevindirilir, halkın morali bozulur.

- PKK İran ve Iran yanlısı güçlerin daha çok güdümüne girer.

-Suriye Kurdistanı’nda DSG ile ENKS ittifakı bozulur.

- ABD'nin PYD ve DSG ile olan ilişkileri olumsuz etkilenir.

- Türkiye ve Kuzey'de HDP ile diğer Kürt örgütleri arasındaki yakınlaşma bozulur.

-PKK'nin Irak Kurdistanı’nda barınma koşulları zorlaşır.

- Güney Kurdistan hükümeti ve toplumu yıpranır.

- Kürtlere destek veren önemli güçlerin genelde Kürtlere karşı sempatisi zayıflar, güveni sarsılır.

- En önemlisi de yurtsever Kürt kitlelerinde, 'Kürt kendi kavminin düşmanıdır' kanısı biraz daha

derinleşir, bilinçaltlarına işler.

Bu sonuçları aktif siyasetin dışında bir kişi olarak ben görüyorum da, PKK merkez kadroları Cemil Bayık, Murat Karayılan ve diğerleri görmüyorlar mı? Mutlaka onlar da görüyordur ama bazen mecbur

kalınan ilişkiler bir yapıyı rehin alır ve yanlış ideoloji gözleri kör ederek insanın görmesini ve doğru düşünmesini engeller!

Bugüne kadar hep öyle olmadı mı? Güney Kurdistan hükümetini 'yıkılması gereken emperyalizmin uşağı, ikinci Israil' olarak düşman ilan edip saldırılmadı mı? PKK, 'Botan Behdinan Cumhuriyeti' , 'Zap Cumhuriyeti' bilmem ne hükümetleri ilan etmedi mi? Ne oldu? Bu çatışmalarda yüzlerce pêşmerge, binlerce gerilla ölmedi mi? Bu ortamda Türkiye KDP, Iran da PKK üzerinde etkinliklerini pekiştirmediler mi?

Iran, PKK ilişkilerini bir kenara koyup, Türkiye'nin son aylarda Irak Kurdistanında yaptıklarına bakalım.

PKK'nin eskiden olduğu gibi askeri açıdan Irak Kurdistanını kullanarak Türkiye Kurdistanında silahlı bir faaliyeti hemen hemen yok seviyede. Buna rağmen iki yıla yakın bir süredir PKK'nin üstlendiği alanlar diyerek Türk uçakları Irak Kurdistanı'nı bombalıyor. Hatta bu bombardımanlarda bugüne kadar siviller de öldürüldü. Bundan dolayı Kurdistan hükümeti, parlamentosu, Irak hükümeti Türkiye'yi eleştirdi. Türkiye kimseyi dinlemiyor ve Irak Kurdistanı'nı peyder pey işgal ediyor.

Bunun dışında nokta atışlarıyla PKK hedeflerini vuruyor. Ve her defasında da göze batırırcasına "alınan istihbarata göre" vurduklarının altını çiziyor. Böylece zımnen Güney'den istihbarat desteği alındığını ima ederek, PKK ve Irak KDP arasında düşmanlığı körüklüyor. PKK basını da bunun üzerine benzinle gitmeyi hiç ihmal etmiyor!

Böylece PKK basını kendi tabanını ve etkileyebildiği kesimleri Güney Kurdistan hükümetine, kurumlarına, karşı düşmanlık temelinde biçimlendiriyor.

Dünya yüzünde Kürtlerin kazanılmış tek yasal, meşru statüsü ve kurumları PKK basınına göre yıkılması gereken düşman hedefleri olarak gösteriliyor.

PKK, Kurdistan hükümetinin ve kurumlarının otoritesini tanımıyor!

PKK, Kurdistan bayrağını tanımıyor!

PKK, Kurdistan Parlamentosunu tanımıyor!

PKK, Irak Kurdistanı'nda istediği alanda, istediği şekilde silahlı ve silahsız olarak faaliyet gösteriyor!

PKK, yıllardır Şıngal'e kanton kurup Irak'a bağlanmasına çabalıyor!

Peki Irak Kurdistanı dingonun ahırı mıdır?

Hewlêr'de 30 yakın devletin konsoloslukları mevcut. Türkiye, Iran, ABD, Rusya bunlardan bazıları. Ve herkes bilir ki bu tür kurumlarda istihbarat elemanları da bulunur. Bunların güvenliğinden kim sorumludur? Kurdistan hükümeti.

PKK, Komela, veya başka bir örgüt herhangi bir devletin konsolosluk elemanını öldürmekle -velev ki istihbarat elemanı olsun- ne yapmış oluyor?

ABD, Vashington'daki, Rusya Moskova'daki KGB ve CIA elemanlarını öldürüyor mu? Iran Tahran'daki, Türkiye Ankara'daki Iran ve Türk istihbaratçılarını öldürüyor mu?

PKK veya herhangi başka bir örgüt Irak Kurdistanlı örgütleri, hükümeti, siyasetini eleştirebilirler ama onların egemenlik haklarına müdahale edemez.

Kısacası Irak Kurdistanı’nda bulunan PKK de, Komela da, Iran KDP de, PAK da, ENKS de bütün yapılar Kurdistan hükümetinin egemenliğini tanımak, yasalarına riayet etmek zorundadır.

Irak Kurdistanı güvenlik güçlerine saldırmak, petrol boru hattını patlatmak, göstericiler içine karışarak provakasyon yaratmak suçtur.

Hangi hükümet olursa olsun bu suçlara karşı gerekli tedbirleri almak zorundadır.

Kurdistan hükümeti ve güvenlik güçleri bu tür suçları işleyen kim olursa olsun ve arkasında hangi devlet bulunuyorsa bulunsun, gerekli işlemleri ve uygulamaları yapmakla yükümlüdür. Yoksa kendi

toprakları üzerinde egemenlik haklarını kullanamıyor demektir.

Zaten biraz da sorun buradan kaynaklanıyor desek abartmış olmayız. Kısacası Güney Kurdistan hükümeti bir hükümet gibi davranacağına, halen dağda silahlı mücadele zamanından kalma

reflekslerle hareket ediyor. PKK ile YNK ve KDP ilişkileri 40 yıllık bir geçmişe sahiptir. Dağda silahlı mücadele zamanında kurulmuş bir geçmişe sahiptir.

Ama artık KDP ve YNK 15 yıl önce halkoyu ile kabul edilmiş olan Irak anayasasına göre oluşmuş bulunan Federal bir bölge hükümetini ve kurumlarını oluşturan iktidar partileridir. Halkına ve komşu

devletlere karşı yasal sorumlulukları olan bir hükümet gibi hareket etmeyi öğrenmelerinin zamanı çoktan geçti.

Irak, Suriye, Türkiye ve İran’daki Kürt hareketleri söz konusu devletlerin özellikle de Türkiye ve İran’ın yörüngesinden, güdümünden çıkmadıkları/çıkamadıkları müddetçe bir arpa boyu yol alamazlar.

Güney Kurdistan, Kürtlerin dünyada kazanılmış tek meşru, yasal mevziisidir. Orayı gözümüzün nuru gibi koruyacağız. Ama aynı zamanda orada yanlış gördüğümüz her şeyi de eleştireceğiz.

PKK Güney Kurdistan hükümeti ve kurumlarına düşmanlık yapmaktan vaz geçmeli ve kararlarına uymalıdır.

Güney Kurdistanın kaybetmesi demek, bütün Kürtlerin kaybetmesi demektir.

Güney Kurdistan ile Güneybatı Kurdistan üzerine oynanan oyunlar boşa çıkarılmalıdır.

Kürtler de bütün diğer milletler gibi aralarındaki sorunları konuşarak, görüşerek, tartışarak çözmeyi öğrenmelidir.

Şu veya bu devletin çıkarına, siyasetine alet olunmamalı, Kurdistan'ın çıkarları esas alınmalıdır.

Kurdistan hükümetinin kendi sınırları içinde emniyeti, güvenliği sağlaması 'kardeş kavgası' olarak nitelendirilemez.

PKK içindeki yurtsever demokrat kadrolar Iran hesabına Güney Kurdistan'a karşı savaşmaya hayır demelidirler.

Irak ve Suriye Kurdistanı'na yönelik komplolar, tuzaklar boşa çıkarılmalıdır.

2014'de Maxmur'da yakalanan Gerilla Pêşmerge dayanışması, Kobani'de gerçekleşen Pêşmerge, Gerilla dayanışması ve direniş ruhu tekrar egemen kılınmalıdır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu makale toplam: 6093 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:01:07:41