İşgal meşru, Kanımız ucuz ve kiralık kalemlerin hedef şaşırtan naraları...
PKK değil, özgür topraklar saldırı altındadır. Kışkırtıcı kiralık kalemler; yenilmiş savaş metotları ile Kuzey Kurdistan ‘da bütün direnme dinamiklerimizi tükettiler. Şimdi savaş naraları ile Güney Kurdistan’ı da tüketmek istiyorlar. Buna izin vermemek lazım.
Türk devletinin işgal hareketine karşı çıkmak için, Güneyi suçlamak gerekmiyor. Eğer siz dostları çoğaltmak ve düşmanları azaltmak istiyorsanız bunu yapmamanız gerekir. Demek ki bu işte kötü niyetli ve kiralıksınız, kurdlere hizmet etmiyorsunuz. Ama PKK ‘nin bu kiralık kalemleri bunu yapıyor.
Neden?
Çünkü Türkiye’yi ve İran’ı derinlemesine Özgür topraklara çekmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken de PDK ve Barzanî ailesini „işbirlikçi “olarak gösterip, Türk devletinin işgalini Kurd halkının nezdinde meşru göstermek istiyorlar. Oyun çok açık ve net.
Evet Türk devleti Güney Kurdistan’ı işgal ediyor! Bu işgale karşı durmamız ve oyunu bozmamız lazım. Her Kurdperwerin görevi bu.
Bu işgali sağlayan PKK’dir. Türk ve İran davetlerine davetiye çıkaran PKK’dir. Buna zemin hazırlayıcıları da bu kiralık kalemlerdir. Derinlemesine İran ve Türkiye’nin bölgeye yerleşmesini ve Kurdlerin elinde kalmış bir avuç özgür toprakları da yok etmesini istiyorlar. Bunun için PDK ve Barzanî ailesine saldırıyorlar. Çünkü hedeflerinde bu ulusal damarı yok etmek var ve bütün güçleriyle bu ulusal ve direngen damara yükleniyorlar.
Bakın PKK’nin kiralık kalemleri, Türk devleti özgür topraklara saldırırken, işgal ederken neler yazıyorlar. Nasıl da hedef şaşırtıyorlar!
Selim Fırat adında kiralık bir kalem, sanki Türkiye ve PDK arasındaki ilişkilere şahitmiş gibi, „emin“ ama düşmanca bir dille; „Türkiye’nin başlattığı saldırıların, özellikle de KDP’nin onayıyla gerçekleştiği biliniyor.“(!) (özgün politika) diyor.
Açık bir yalan ve ters algı metoduyla hedefi Türkiye değil, PDK olarak gösteriliyor. Çünkü Güney Kurdistan‘ın bir hükûmeti olduğunu, bir parlamentosu olduğunu, hukuk ve sağlıklı işleyen sistemiyle özgür toprak olduğunu kabul etmiyor, kabullenmiyorlar. Kendilerine yukardan gelen emir böyle.
Kiralık kalem Selim Fırat, Varto Tarihi yazarı, ajan ve ucuz işbirlikçi Mehmet Fırat’ın yeğeni.
Adı ile kahraman olmuş, 40 yıllık Türk devletine hizmetiyle nam salmış, „kahraman “olmuş, sonra atanmayla PKK kiralık kalemleri arasında yer almaya terfi edilmiş diğer bir zat ise, Ahmet Kahraman. Her fırsatta PDK ve Barzanilere saldıran bir zat. Kaleminde, Celal Talabani’nin oğlu, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (YNK) lideri Lahor Şeyh Cengi Talabani’den alıntılarla başlıyor. İşbirlikçi ve hainler birbirlerini tanır ve bilirler, kollarlar. Lahor Şeyh Cengi, Süleymaniye çetesinin başı, İran’la işbirliği, Kerkûk ihanetçisi olarak Kurd dünyasında lanetli bir isim. Ama kalemini oynatmak için bu isme sığınıyor Bay „kahreman.“ Diyor ki:
„O nedenle, Celal Talabani’nin oğlu, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (YNK) lideri Lahor Şeyh Cengi Talabani’nin bir sözünden hareketle, Başûr bir ailenin veya aşiretin değil herkesin, bütün Kürtlerin yurdudur. Tıpkı Bakur, Rojava ve Rojhilat gibi…“ (özgün politika)
Ahmet Kahraman burada Lahor Şêx Cengî ihanet çetesini referans göstererek, „Kurdistan toprakları, Barzani Aşireti’nin malı değildir“(!) diyor. Ama unutuyor.
Barzani ailesi; 200 yıllık Kurdistan tarihinin en kutsal, en değerli ve sürekli kendilerini yenileyerek, geliştirerek, şanlı ulusal direniş tarihimizin yüz akı olduğunu unutuyor. Kurdistan ulusal-milliyetçi damarın temsilcisi ve mirasçısı bir aile. Ulusçu ve milliyetçi olmadan hiçbir ulus devletleşmemiştir. Bu aile bu bilinçle „bu topraklarım bizim “diyor.
Ahmet Kahraman, bilinçli bir saldırı ile, kendi işbirlikçi ve kiralık kalem tarihini gizlemeye çalışıyor. Oysa Ahmet Kahraman tarihi boyunca kiralık bir kalem olarak iş gördü. 45 yılı Türk devletine hizmetle geçmiş, geri kalanında ise PKK medyasında kiralık kalem olarak atanmıştır.
Bunları saymakla bitmezler. Bir merkezden düğmeye basılıyor ve hepsi bir arada PDK ve Barzani ailesine saldırmaya başlıyorlar.
Harekete geçirilmiş bir başka kalem ise Sara Aktaş’tır. O da ömründe bir Barzani’yi tanımamış, görmemiş, bir satır demeçlerini dinlememiş, ama kadın edasıyla görmediği, tanımadığı Barzanilere düşman olmayı marifet bellemiş. Çünkü bu yazar kadrosu içinde başka ne öğrenilir ki?
Kiralık kalem ve ısmarlama yazılar olduğu, kullandıkları dillerinden net bir şekilde anlaşılıyor. Sara Aktaş ’da diğerlerinden geri kalır mı? Bakın ne diyor:
„KDP ve Türk devletinin iş birliği ile 15 Haziran 2020’de bir kez daha Mexmûr, Şengal, Zap, Qendîl ve Xakurkê’ye hava saldırıları gerçekleşti. “ (özgür politika)
Bir başka kiralık ve görevli kalem, PKK stratejisi, akıl hocası Ferda Çetin. Türk Özel Harp Dairesi gibi çalışan kiralık bir kalem. Türk devleti Güney Kurdistan’a saldırmadan üç hafta önce, Ferda Çetin, Güney Kurdistan, PDK ve Barzani ailesini hedef göstermeye başladı. Senaryolar üretti ve basına verdi. Yaratmak istediği ters algıyı kendi medyalarındaki okuyucuya sundu. Türk devletinin işgal hareketinde, hedef olarak Güney Kurdistan ve Barzani ailesi olduğunu ilan etti. Saldırı başlayınca da o da pêş pêşe şu cümlelerle saldırıyı yoğunlaştırdı;
"Hava saldırıları ve katliamların ardından Türk üslerinin kapatılmasını isteyen Güney Kürdistanlılar sokaklara çıkmaya hazırlanırken, KDP Türk üslerini korumak için 3 bin peşmerge gönderdi. Peşmergeler Şeladizê, Bamernê ve Amediye’deki Türk üslerinin etrafına konuşlandırıldı. (ANF)"
Yani düşman Türk devleti değil, PDK’dir demek istiyor. Bütün bu saldırılara rağmen, Kurd kamuoyuna PDK ve Barzaniler neden bizim için savaşmıyorlar gibi bir de serzeniş var. Peki daha Türk devlet saldırıları başlamadan işbirlikçi ilan ettiğiniz, düşman ilan ettiğiniz bir güç neden sizi savunsun?
Güney Kurdistan sadece kendi halkı, kendi topraklarını savunmakla mükelleftir. PKK’de bağlı olduğu Kuzey Kurdistan topraklarında savaşmakla mükelleftir ve Diğer parçalardaki Kurd siyasi-askeri güçlerine, hak ve hukukuna saygı duymak durumundadır.
29.06.2020
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.