Şeyhmus Özzengin Son Makaleler

İran, Neden Yok Edilmesi Gereken Bir Devlet?

İran, yurt dışında insan kaçırmak, muhaliflerini öldürmek, terör örgütleri kanalıyla bölge devletlerini tehdit etmek, Kürdler ve Belûciler de dahil bir çok millete karşı katliam organize etmek, devlet olarak uyuşturucu ticareti yapmak, suçsuz -sırf Kürd ve Beluc olduğu için- günde onlarca insanı idam etme gibi binlerce suça imza atmış bir terör devletidir.
İran, Neden Yok Edilmesi Gereken Bir Devlet?
Makaleyi Paylaş

İran İslam devleti iktidarı kurulduğu andan itibaren, dünya çapında terörü inşa eden ve yürüten bir terör devleti olarak iş görmeye başladı. İran’ın örgütlemek istediği bu terör sistemi, uluslararası düzeyde ilk başta; ‘’David Belfield'ı, namı diğer Dawud Salahuddin'i, eski İranlı diplomat Ali Ekber Tabatabai'yi“ öldürme startı ile başladı.

Bu terör olayından sonra İran, binlerce Suikast, öldürme, muhalifleri kaçırma ve bombalama eylemlerine katıldı. İran, diplomatik olanağı bir maske olarak kullanarak, dikkati çeker düzeyde, eylemler düzenler. Bunun üzerine başta ABD olmak üzere, bir çok ülke, İran ataşelerini, konsolosluklarını ve diplomatlarını mercek altına aldı. Bunlar hakkında raporlar düzenlendiler ve içyüzleri, esas amaçları rapor edildi, planladıkları eylemler belgelendi.

İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) Genel Sekreteri Abdurrahman Qasımlo, 13 Temmuz 1989’da İranlı Hükümet yetkilileri ile görüşme yapmak üzere gittiği Avusturya’nın başkenti Viyana’da, İran ajanları tarafından barış görüşmeleri masasında öldürüldü.

Bu terör eyleminden 3 yıl sonra; İran Kürdistan Demokrat Partisi (İPDK) Genel Sekreteri Dr. Sadık Şerefkendi ve 3 arkadaşı 17 Eylül 1992 günü Berlin'deki Mykonos restoranında İranlı muhaliflerle görüştükleri esnada İran istihbarat elemanlarının saldırısına uğradı ve öldürüldüler.

Bunlar ve daha binlerce cinayet İran ajanları ve kiralık katilleri tarafından işlendi. Bir çok devlet, bu cinayetlerin İran ajanları ve diplomatik kimlikli terörist uzmanlar tarafından işlendikleri belgeli olmasına rağmen, devletlerin çıkar ilişkilerinden dolayı gerekenler yapılmadı, yapılamadı.

İran İslam devleti, ‘’İslam devrimi stratejisi“ münasebetiyle Kurulduğu 1979 yılından bu yana, işlediği terör eylemleri, suikastlar ve bombalamalar sonucu ortaya çıkardığı bilanço çok yüksek bir düzeyde. Dünyayı tehdit eden bir bilanço ile karşı karşıyayız.

Bir de, İran’ın bu terör eylemleri ile bölgede ve dünyada ağ kurmuş haliyle; atom bombasını ele geçirdiğini düşünün. Bu denli barbar bir devletin eline böyle bir imkan geçtiği andan itibaren, nasıl bir canavara dönüşeceğini tahmin bile etmek istemiyor.

1997'deki bir brifingde, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın terörle mücadele koordinatörü Büyükelçi Philip Wilcox, "1990'dan beri tahmin ediyoruz ve aslında sağlam bilgilerimiz var, İran yurtdışındaki 50'den fazla siyasi muhalif ve diğerinin öldürülmesinden sorumlu." Belirlemesi, aslında önemli bir belge olmasına rağmen, 34 yıldır askıda kalan bir tespit ve bugüne kadar ‘’ambargo“ ve benzeri tedbirler dışında bu tehlikeli İslam terör rejimine karşı bir tedbir alınamadı.

Bunun yanı sıra, kurduğu terör örgütleri kanalıyla hem terör, hem ‘’İslam devrimi“ propagandası ve hem de bu stratejiye uygun bu terör örgütleri yönlendirme bazında, hem bölge için ve hem de uluslararası camia için ciddi bir tehdit durumuna gelmiştir.

Bizzat İran'ın İslam Devrimi Muhafızları Ordusu (IRGC) tarafından eğitildiğini, yönetildiğini ve sulandırıldıklarını bildiğimiz en belirgin örgütler; Hamas, Hizbullah, Yemen’deki Husiler, Suriye’ye yerleşen İran silahlı milisleri, Suriye Hizbullah’ı, Irak'taki Hizbullah Tugayları (Kataib Hizbullah) ve Irak milisleri olarak sayabiliriz. Bu örgütlerin hepsi bölgede, İran İslam Devrimi Muhafızları Ordusu tarafından eğitiliyor ve silahlandırılmış, bölgeyi ve dünyayı tehdit eden güçlerdir. Bu güçler ağır silahlarla donatılmış 650-700 bin civarında bölgeyi ve dünyayı tehdit eder durumundadır!

İran İslam Devrimi Muhafızları Ordusu komutanları tarafından eğitildiklerinin onlarca belgesi mevcuttur. Son dönemde, İsrail’in Husilere, Hamas’a ve Hizbullah’a, Irak’ta Haşdi Şabi diye bilinen Hizbullah Tugayları (Kataib Hizbullah) ve Irak milisleri ’ne yönelik saldırılarda onlarca İran subayı ve paramiliter uzman öldürüldü. Bu İran’ın bu örgütlerle ilişkisinin açık kanıtıdır.

İran’ın diplomatları ‘’ölümcül diplomatlar“ olarak yıllardır faaliyet yürüttükleri, bu islamist terör örgütlerinin yurt dışındaki eğitim ve lojistik destekleri üstlendikleri; Hollanda, Fransa, Almanya, Arnavut ve başka bir çok ülkede açılan davalar ve yakalanan İran ajanlarından elde edilen bilgilerle belgelenmiş. İran'ın bu tür saldırıları gerçekleştirme konusundaki uzun geçmişini ve İranlı diplomatların, istihbarat ajanlarının oynadığı rolleri belgelenmesine rağmen bunca zamandır İran’a karşı sessiz kalındı!

Bugün Ortadoğu ve Dünya’da bir çok ülkeyi tehdit eden bir rejim haline geldiği çok açık. Bu faaliyetler haydut bir grubun eylemler değil, uluslararası yasaları hiçe sayan, çiğneyen yasadışı bir rejimin eylemleri olduğu çok açık.

İran, Neden Yok edilmesi Gereken Bir Rejim?

İran, yurt dışında insan kaçırmak, muhaliflerini öldürmek, terör örgütleri kanalıyla bölge devletlerini tehdit etmek, Kürdler ve Belûciler de dahil bir çok millete karşı katliam organize etmek, devlet olarak uyuşturucu ticareti yapmak, suçsuz -sırf Kürd ve Beluc olduğu için- günde onlarca insanı idam etme gibi binlerce suça imza atmış bir terör devletidir.

Bu rejimin ciddi şekilde din-mezhep çatışmalarını insanlığa dayatarak, hegemonya kurmak istediği çok net olarak önümüzde duruyor. Bu nedenlerle yok edilmesi gereken bir rejimdir.

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale toplam: 16573 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:29:50