Kürt tarihindeki başarısız savaş - isyanlardan sonra tüm suçu, günahı "dış güçlere", "emperyalistlere",şövenist veya miliyetçi, rejimlerin boynuna atıp akabinde ağıtlar yakmak gelenek olmuş Kürtlerde.
Okuyabildiğim hiç bir kürd isyanı üzerine yazılmış tarih kitaplarında "biz nerde hata yaptık" sorusu yada söylemi yoktur.
Bugün Efrîn’de de yok!
Herşeyin suçlusu "ONLAR"dır. Onlar deyip sorumluluktan kurtulmak nede rahatmış.
Hayır, son bir yıl içinde yaşanılan ve kazanılmış akabinde kaybedilen Kürdistan topraklarının tek sorumlusu biz , biz KÜRTLERİZ!
Bir yıl içinde feleğin altın tepsi üzerinde bize sunduğu Lübnan veya İsrail’den daha büyük toprakları sefaletimizin esaretinde kaybettik.
Dün Kerkük ve sorunlu bölgelerdi bugün yeşil Efrîn!
Dün Kerkük’tü sefaletimizin aynası bugün Efrîn!
Daha kaç ayna sunulacak ki ne kadar sefil olduğumuzu, nasıl bir sefalet içinde olduğumuz yerde kendi eksenimizde döndüğümüzü kavrayalım!?
Öyle gözüküyor ki Efrîn bile yetmeyecek içinde olduğumuz yahut içine düşürüldüğümüz, düşürülürken diretmediğimiz sefaleti kavrayıncaya kadar…
Daha yolda Şengal var, belki akabinde Kandil ve daha da akabinde herhalde Erbil’in ta kendisi!
40 milyonluk bir ulus, o ulusun siyasi partileri, hatta parlamentosu ve hatta Kürd ulusal kongresiyle, binlerce eli kalem tutanıyla, onbinlerce doktoru, mühendisi, peşmergeleri, gerillaları , diplomatları, dünyadaki temsilcilik ofisleriyle, gazeteleriyle, radioları, televizyonlarıyla dünyada artık hiç bir dostu kalmamış günümüz Türkiye’si gibi faşizan bir ülkeyi durduramıyorsa o bizim, evet bizim öz sefaletimizdir!
"Kürdistanı çöpe atmakla",bir yandan solcu geçinip diğer yandan solculuğun babalarından Lenin’in "Ulusların kendi kaderini tayin hakkının" pervazsızca modası geçti demekle, Türkiye’de 5 miliyondan fazla Kürdün bazen varlığını riske atarak oy verdiği, oy bulduğu partinin Erdoğan’ın kayyumla yönetimini bu mazlum halka acıma duygusundan bile yoksun kişilere veriliyorsa, o parti Efrîn’de yüzbinlerce soydaşımıza pogrom yaşatılan bu günlerde bile sesini çıkarmıyarak Erdoğan’a alkış tutuyorsa, Kürdistan parlamentosu dünya televizyonlarının Afrika’daki kör-sağırlara bile ulaştırdığı Efrîn faciasını sözüm ona "tespit için" 3 kez "parlamenterler" gönderip Arap usulü sorumluluktan, yardımdan kaçıyorsa, Köln’de protesto için çocuklarının nafakalarından kesip gelen 20 bin kişinin yürümemesi için bahane arayanlara illaki önderin posteri dalgalanacak deyip koz veriliyor, 20 bin kişinin protesto yürüyüşü postere feda edilebiliniyorsa bunlar bizim sefaletimizdir.
Hava sahasını açıp Erdoğan’a "git ne yaparsan yap" diyen Rusya'yken kalkıp ta Almanya’yı hedef alıp, "Almanya Türkiye'yle birlikte bu savaşta taraftır" diyenin çığırtkanlığını dünyaya taşımaktır sefalet.
Dünyanın gözleri önünde son anda Kobanê’ye yardım eli uzatan ve son anda düşmesini durduran akabinde 4000 bin tır ağır silah yardımında bulunan, Rojava’da üsler açıp gerillayı eğitenin Amerika Birleşik Devletleri olduğunu uzaydaki varlıklar bile artık bilirken, gerilla "yanlılarının" buna kendi yayın organlarında bile yer vermeyip saklanılacak hiç bir şeyi kalmamışı "saklamaktır" sefaletimiz.
Rojhılat’tan, Başur’dan, Bakur’dan peşmergeler, gerillalar gelip Efrîn’e sahip çıkmamışsa ( nedeni kim ve ne olursa olsun) bu bizim sefaletimizdir!
Tehlikenin yolda olduğunu hepimiz duyuyor, biliyorduk, ki Erdoğan’ın tehditler dolu sesi sağırın kulağına bile varmıştı. Bekledik! Sessiz kaldık! Ucuzdan aksionizmlerle(sokak eylemciliği) kendimizi tatmin ettik,yüzbinlerce yiğit,mazlum insanımızı çocuğu-çoluğuyla ejderhanın ağzına attık.
Efrîn trajedisi bizim hepimizin içinde olduğumuz ortak sefaletin aynasıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.