Savaş denilince akla şöyle bir şey geliyor, birbirine düşman iki devletin üniformalı orduları karşı karşıya gelir ve savaşır. Fakat Kürdlerin ülkesinde Türk devleti askerlerle, polislerle, özel harekâtçılarla, keskin nişancılarla, tanklarla, toplarla tüm gücüyle Amed, Cizre, Silopi, Nusaybin ve Kerboran’ı kuşatmış ve korkunç bir katliam yapmak için seferber olmuştur. Şu an halkımız ateş çemberinde, şehirler bombalanmış dumanlar yükseliyor, işgalci Türkler evlerin kapılarını kırıp kadın,
Yıllardır ülkemizde çok dengesiz ve kirli bir savaş yaşıyoruz. Kürdlerin tek suçu Kürd olmalarıdır. Ulusal haklarını elde etmek için legal, illegal, silahlı ve silahsız her türlü mücadele yöntemini denedi fakat sonuç değişmedi. Çocuk- yaşlı ayırmadan insanları kurşuna diziyorlar.
7 Haziran seçimleri sonucunda tırmanışa geçen ırkçılık, Kürd düşmanlığı kutuplaşma, savaş çığırtkanlığı bugün yaşanacak olan kirli savaşın devreye konulduğunun habercisiydi. Çünkü HDP’nin başarı hamlesi Şah ve Mat yaparak AKP ve R. T. Erdoğan’ın tek başına iktidar olmasını tersine çevirmişti.
1 Kasım 2015 seçimlerinde, HDP 59 Milletvekiliyle Meclise girmeyi başardı. Ancak AKP ve R.T Erdoğan bunu hazım edemedi, kendilerine oy vermeyen Kürdleri terbiye etmek için her zaman olduğu gibi savaşı en üst düzeyde tırmandırdılar. Kürdistan’da BDP Belediyelerinin “Özyönetim ilan” etmesi ne kadar anlamlıydı? Bunun doğru veya yanlışlığı ayrı bir konu. ” Özyönetim ilanı” yapan Belediyelere ve halka saldıran Türk işgalci katillerine karşı kendilerini savunmak için hendeklerle öz savunma taktikleri geliştirdiler. Kürdler Türk sömürgecilerinin vahşetini bir asırdır yaşamaktadır.
Kürdler ne zaman biraz örgütlenip, kendi iradelerini temsilden söz etse, büyük ölçekli savaş ve katliamlara mahkûm olmuştur. Hendekler barbar Türk ordusunun katliamlarını haklı çıkarmaz. Aylardır uygulanan sıkıyönetimlerle ülkemiz zindana çevrilmiştir. Toplu olarak teslim almak, halkımızın iradesini kırmak için, elektrikler kesik, sular yok, ulaşım yasak, yiyecek yok, hastalar ölüme terk edilmiştir. Kımıldayan her canlıyı keskin nişancılar vurarak katletmişlerdir. Türk devleti Diyarbakır zindanında uyguladığı zulmü, topyekûn halkımıza uygulamaktadır. Yiğit Kürdler bu sınavdan da başarıyla çıkacaktır.
Kürdler en örgütsüz oldukları zamanlarda, hiçbir sömürgeciye teslim olmamıştır, günümüzde ise Dört Parça Kürdistan’da örgütlü güçleri var? Dünyanın korktuğu İŞİD karanlık güçlerine karşı yiğitçe savaşan bir Millet olarak dünyada takdir görmektedir. Kürdlerden korkan İŞİD Türklerin türevidir. Dün İŞİD’i besleyen T.C. dansöz gibi kıvrak bir şekilde bugün İŞİD gerilemeye başlayınca saf değiştirmeye başlamıştır. Türk devleti uluslararası arenada yalnız kalmıştır, güvenilmeyen, yalancı, hırsız, entrikalarıyla ayyuka çıkmıştır. Ülke içinde ve dışında Kürdlere sarılmıştır, Kürdlerde kendi iradelerini teslim etmeyince ağır bir yenilgi ve moralsizlikle cinnet geçirmektedir. Yapılan zulmü, uygulanan vahşet, basit terör sorunuyla açıklanamaz. Bu Türk ve Kürd savaşıdır.
Irkçılık Kürd ulusunun tüm bireylerini hedef almaktadır. Türk devleti ve mevcut hükümet büyük bir acizlik içinde, uluslararası politikaları iflas etmiştir, her geçen zaman içinde dost bildiği devletlerle süper sorunlar yaşamakta ve yalnızlaşmaktadır. Özellikle Rusya ile yaşanan kriz ’de her yönüyle yenilmiştir. “Kurdun dişine kan değdi” diyen Esedullahçı Türk güçleri, Kürdlere kudurarak saldırıyor, ayni Türk devleti ve ordusu, Rusya karşısında kedi gibi sinmiştir. İŞİD’e karşı savaşmaya bir türlü cesaret edemeyen Türkleri uyaran koalisyon güçleri, haydi Kürdleri bırakın biraz İŞİD teröristlerine karşı atak yap diyerek uyarmaktadırlar. İŞİD terörüne karşı önlem olarak, Kürdistan sınırları arasına duvarlar örerek ve hendekler kazarak Kürdistan ve Kürdlerin bütünleşmesini engellemeyi hedeflemektedir Esedullahçılar.
Kürd kadının beyaz tülbenti, teslimiyetin değil barışın simgesidir! Ölülerini gömmek için Kürd Kadınları Beyaz Tülbentlerini bayrak gibi kaldırmışlardır. Oysa Kürdlerde Kadının, Beyaz Tülbenti Barışı simgeler, ne acıdır ki gelinen aşamada Türk ordusu ateş etmesin ve kadınlar cenazelerini gömmek için Beyaz Tülbenti kaldırmaktadır. Dost ve düşman şunu iyi bilsin Kürd Kadını teslimiyet göstermemiştir. Öldürülen çocuklarının cansız bedenlerine sarılıp yatmış, cesetleri derin dondurucuda günlerce saklamak zorunda kalan annelerin acısı dehşet vericidir. İnsan olan bir an düşünsün, bu yaşananlar sıradan olaylar değil, teröristler öldürülüyor denilerek gerçekler saklanamaz. Topyekûn bir soykırım yapılmaktadır.
Yakın zamanda bir Kürd kadını söyle demişti, “biz katledilirken, üstümüze bombalar yağarken, evlerimiz yıkılırken, kimse bizim yaşadığımız acıyı duymuyor, bu nasıl insanlık. Acılar bizim için mi yaratılmış. Bizim ağaç kadar kıymetimiz yok”
Yine Silopi’de sokaklara çıkmış bir kadın şöyle haykırıyor “ bizi Kürd olduğumuz için öldürüyorlar, biz terörist değiliz, biz devletimiz olsun diyoruz, anadilimizi özgürce konuşmak istiyoruz. Biz korkmuyoruz, bin defa bizi öldürseler de bizi yok edemezler, biz özgürleşinceye kadar direneceğiz, tank, top ölüm bizi yıldıramaz, biz ölümden korkmuyoruz”. Bu yiğit Kürd kadınları konuştukları yerden silah ve bomba sesleri geliyor ve hiç bir can güvenlikleri yok.
Türk medyası yıllar öncesinde olduğu gibi bilmem kaç terörist öldürdüklerini açıklıyorlar, Oysa öldürülenlerin çoğu çocuk, sivil ve savunmasız insanlardır. Bu hendekler Türk ordusunun sonunu gösteriyor. Kürd ve Türk kardeşliği bu hendeklere gömüldü, İslam kardeşliği yıkılan camilerle son buldu. Herkes kendi gerçek kardeşleriyle buluşuyor, Kardeşler zor günde yanında olandır, karşında olanlar ise düşmandır.
Uyan Türkiye halkı diyecem ama demiyorum, çünkü uyuyanlar uyanır, Türkler uyuyor gibi yapıyor, Kürdlere uygulanan baskı ve zulmü yıllardır görmezden geldiler. Ezen ulusun ezilenleri kendi işgalci devletinin yanında saf tutmuştur, bu nedenle bu savaş arzulanmasa da bir Kürd-Türk savaşıdır. Hani AKP’ye muhalefet edenler vardı ya, Kürdler katledilmeye başlayınca hepsinin sesi kesildi. Demokrasi insan hakları diyenlerin hepsi sinmiş haldeler. Kürdistan’da insanlar yaşam mücadelesi verirken, CNN’de Ahmet Hakan, habire tarihi Camii yandı Diyarbakır halkı ne düşünüyor, tepkisi ne diye sorup duruyor. Oysa halk ne cami ne tarihi mekân düşünecek durumda, yürekleri avuçlarında yaşayan insanların, can güvenlikleri yok, evleri yıkılmış, yakınlarını kaybetmiş, cenaze gömmekte, yaralarını sarmaya çalışıyorlar. İnsanlarımızı göçertip çetin kış aylarında, evsiz ve yurtsuz sefil bir yaşam dayatmaktadırlar.
Bu durumda ne yapılır? diye soruyoruz. Hiç bir Kürd Türk devletinin vahşetine sessiz kalmamalıdır. Dört Parça Kürdistan’da halk ulusal birlik bilinciyle tepkilerini göstermelidir. Bugün eleştiri yapmak, olanlara seyirci kalmak gibi bir lüksümüz olamaz. Kürd yapılanmaları şartları iyi değerlendirmelidir. Kürdler zor ama bir o kadar avantajlı konumdadırlar. Kürdler tarihlerinde sahip olmadıkları kadar büyük fırsatlara sahiptirler, tabii doğru kullanılırsa.
Bu kaos ortamından çıkacağız, her ülkenin bir Kürd kartı var, Yeni Orta-Doğu’nun en aktif gücü Kürdlerdir. Kürdlerinde büyük Kürdistan kartı var, doğru oynarsak bu coğrafyada en kazançlı çıkan Kürdler olacaktır. Kürdler bu ağır bedeli Özgür bir Kürdistan’la taçlandırmazsa, hiç bir zaman bu vahşetten kurtulamaz.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.