Sarı Yeleklilerin mücadelesi 5. haftada devam ediyor, iktidarın tüm tehdit ve müdahalesine rağmen, biz Noël\'de ve hatta 31 Aralık\'ta kesintisiz mücadeleyi her alanda sürdüreceğiz şeklinde açıklama yapıyorlar. Sarı Yelekliler (Gilets Jaunes) Özgür birey olma niteliği ve topluma ön ayak olma sorumluluğu derslerle dolu, devrimci bir mücadele çıkışıdır. Fransa tarihte Devrimler ülkesi olarak bilinir.
21. Yüzyılda, yeni tipte bir örgütlenmeye gebe olan özelliği ile sokaklara çıkan isyancılar, hiçbir güce, kalıba sığmayan ve bütün provokasyonlara rağmen henüz şiddet içermeyen pozisyonu ile egemenler için tehdit olarak lanse edilmesi dikkat çekicidir. Sarı Yelekliler kimdir ? Hangi parti veya Sendika önderliğinde harekete geçtiler ? Liderleri kimdir ? Hangi sosyal sınıfı temsil ediyorlar ? Hangi ideoloji ile dünyaya bakıyorlar ? Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor, bunlar, sadece proletarya denilen sınıf değil, toplumun en yoksul kesimide değildir.
Gilets Jaunes\'ler: Vergi yükünden bıkmış orta ve ortanın altında gelir grubundan insanlar, emekliler, zanaatkarlar, küçük esnaf, çiftçiler, asgari ücretle çalışanlar bu isyanın bileşenleridir. Alım gücünün azalması, vergi ve prim borçlarını hesapladıktan sonra ayın sonuna birşey kalmadığını gören kitleler. Fransa\'nın her yerinde özelliklede Paris\'te öfke patlaması yaptılar. Aslında çağımızda Kapitalist sistem kokuşmuş yapısıyla, küresel çapta bir ekonomik-politik ve askeri krizin girdabına girmiştir. Bu kriz çeşitli ülkelerde farklı çelişki ve mücadele biçimleri ile gündeme damgasını vurmaktadır.
Sosyal bilimciler toplumun gelmiş olduğu aşamadaki yapısını çok ciddi bir şekilde analiz etmek zorundadır. En çok ezilen sınıflar, geri bırakılmış halklar ve ezilen uluslar, mücadele sahnesinde aktör rolünü oynamaktadır. Fransa\'da yeni tip bir mücadele yöntemiyle, ortak çıkarlar etrafında, bireysel olarak birleşen kitleler, şiddetsiz bir şekilde deprem etkisi yapıyor. Gilets Jaunes\'ler, homojen bir yapı değil. Çıkış itibarıyla mevcut parti, sendika ve kitle örgütlerinden bağımsız hareket ediyor ve toplumda büyük bir sempati ve destekle karşılanıyorlar.
İsyancıları bir araya getiren ortak çıkarlarıdır ve hepsinin kaybedecekleri birşeyleri vardır. Asıl mesele O birşeylerini kaybetmemek için mücadele ediyorlar. Birşeylerini kaybetmemek için yeni tip örgütlenmeyle Fransa\'yı öyle bir sarstı ki, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Hükümeti geri adım atmak zorunda kaldı. Macron öylesine sıkışmıştı ki, yoğun baskı sonucunda ulusa sesleniş konuşması yapmak mecburiyetinde kaldı. Fransa Cumhurbaskanı Emanuel Macron konuşmasında: 2019\'da, asgari ücrete ayda yüz avro zam ve aylığı 2 bin avro altında kalan emeklilerin sosyal güvenlik katkı vergisinin (CSG) artırılmaması. Ve tüm ülke genelinde başlayacak bir siyasal diyalogla sorunları çözeceğine vurgu yaptı.
Macron, haftalardır, olup bitenlere hala yukardan bakan bir kibirle, Elitlerin temsilcisi rolünü oynamaya devam ediyor. Yapılan anketlerde halkı değil, zenginleri değil, en zenginleri temsil ettiğini bir kez daha ispatlar niteliktedir. Macron\'nun Fransa\'ya hitaben konuşmasında ne yazık ki kimse aradığını bulamadı. Dolayısıyla isyancılar büyük tepki göstererek mücadeleye devam dediler. Fransa\'da Sarı Yelekliler isyanı, önümüzdeki dönem çok tartışılacaktır. Bunun en temel nedeni, emek-sermaye çelişkisi hala geçerli mi? Yoksa kapitalist toplumun, özel mülkiyet sahibi olan, küçük-burjuva, orta-burjuva ve üst burjuvalar arasındaki sınıf çelişkisi mi ön plana çıkmıştır? Veya klasik tip hedefler ve örgütlenmelerle mevcut sistemler değişebilir mi? Çağımızın yeni tip örgütlenmelere ihtiyaç duyduğu kaçınılmazdır.
Düzene entegre olmus, eski kalıplarla mücadele biçimleri toplumsal çelişkileri çözmeye muktedir değildir. Emperyalist buhran ve bunalıma son verecek yeni tip örgütlenmeler yaratmak gerekir. Kendimiz için, emeğimiz için, özgür irade ve özgür düşünce için, özgür birey ve özgür gelecek için gerekli ve zorunludur. Çağdaş bir gezegende insanca yaşamanın temel ögesi, birileri tarafından yönetilmek değil, tam aksine, kendi kendini yönetmek veya yönlendirmek bilincine sahip olmaktır.
Bireyselliğin, yalnızlığın, egoizmin hakim olduğu, mevcut sistemde psikolojik sorunlarla depresyonda olan toplumun önemli bir bölümünü, Üniversiteli Diplomalı jenerasyon oluşturmaktadır. Gilets Jaunes\'ler meydanlarda, tanımadıkları, çeşitli, yaşlarda, çesitli mesleklerden, inanç ve kimliklerden insanlarla bir arada çadırlarda Komün yaşamı paylaştılar. «Biz bir aile olduk, farklılıklarımız bize bilmediğimiz çokşeyler öğretti». Bu açıklamalar insanların yalnızlıktan bunaldığını, sosyal ilişkilere şiddetle ihtiyaç duyduğunun somut ifadesidir. Sosyal bilinç sıçramaları, toplumsal çelişkilerin sıkışıp patlamasının bir sonucudur.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.