Silahla çok güçlü olunmaz, silahla çok büyük terörist ve zorba olunur. Tarihte en çok silahı olanlar, büyük orduları olanlar, kendilerini dünyanın Kralı tek sahibi, hata yeryüzünün Tanrısı ilan ettiler.
Hitler; Musoloni, Franco, Saddam en çarpıcı örnektir. Dünyayı kana boğdular. Ülkeler işgal edildi, insanlar toplu katliamlar yaşadı.
Faşizm, umutsuzluk, korku, şiddet, yoksulluk, hastalıklar ve ölüm kokuyordu. Faşizm tek tip, renksiz, soğuk, karanlık ve çirkin yüzü ile sadece ölüm kusar. Yaşama düşman, barışa düşman, düşünen insana düşmandır. Tek amacı hakimiyettir. Dikta rejimlerini yönetenler, yaşamlarında kendi güç ve iradeleriyle birşey başaramamış, ruhsal dengesi yerinde olmayan egosantrik kişiler tarafından yönetilmiştir. Acıma duygularını yitirmiş bu korkak ve kimseye güvenmeyen despotlar, en yakınındakini hatta çocuklarını bile çok kolay harcarlar.
En büyük terör, devlet terörüdür, dolayısıyla en büyük teröristler devletleri yönetenlerdir.
Bunlar yıkılmaz görünüyordu. Yıllarca insanları, baskı, zulüm ve korku imparatorluğuyla teslim almıştı. Kitlesel faşizm dönemlerinde, muktedirlere baş kaldırmak, nerdeyse imkansızdır. Bundan dolayıdır ki başkaldıranlar itiraz edenler, hatta sessiz kalanlar ağır bedel ödedi.
Faşizm kaostan beslenir, savaş bir ganimettir, yağma ve talan olmadan bu kirli sistem ayakta duramaz. Sürekli toplumsal kargaşa yaratır, her zaman düşmanları olduğunu, ülke ve uluslarının tehdit altında olduğu algısıyla, ülke içinde bir ırkçı mutabakat oluşturur. Böylece hiç bir muhalif güç oluşmaz, oluşursa vatan haini damgasını yer, bunun bedeli ağır olduğundan boyun eğer, buda yetmez iktidardakilerin bütün söylemlerini tekrarlar ve uygular. Bu aşamadan sonra toplumda kitlesel bir faşizm hakim olur. Hitler Almanya'sında çocuklar kirli savaşın aracı olarak kullanılmadı mı? Yahudileri linç eden çocuklar vardı. Savaş, kin, nefret ve intikam üzerinden yürütülüyordu.
Tanımadığın insanları öldürmek nasıl bir ruh halidir?
Tanımadığın insanları, bebekleri öldürmek nasıl bir mutluluk, başarı veya zafer olabilir?
Başkalarının toprağını işgal etmek, zenginlik kaynaklarına hakim olmak yetmiyor, tüm savaşların en büyük ganimeti kadınlar ve çocuklardır. Kadınlara tecavüz etmek, köle olarak çalıştırmak veya seks kölesi olarak satmak tam bir vahşettir. Bu tur kirli savaşı savunmak en büyük insanlık suçu değil mi?
Tüm savaşların ön saflarında, hapishanelerde olan, hırsızlar, tecavüzcüler, psikopatlar serbest bırakılır ve savaştırılır. Bunlar ganimet elde etmek için yapamayacakları hiç birşey yoktur. Bu avare, çapulcu sürülerinin ölmesi bir kayıp değildir. Çünkü bu tür sistemler insan kanı ve cesetleri üzerinde yükselir. İnsanların yaşamının hiçbir değeri yoktur.
Hiç bir diktatörlük ebedi değildir. Hepsi zulüm ekti kendi ölümlerini kendi sonlarını kendileri hazırladı. Sonuçta hepsi ayni akıbeti yaşadı. Yıkılmaz görünen zulüm kaleleri, dev ordular, ölüm makinaları, kumdan şatolar gibi tek tek yıkıldı gitti.
İnsanlık tarihi bu kadar acı deneyimlere sahip iken, hala bir adım ileri gitmemiştir. Savaş yine devam ediyor, daha ustaca ve daha acımasızca.
Çağımızın emperyal güçleri savaşı daha teknik yürütmektedir. Dünyanın en büyük pazarı silah üretimidir. Kimin çok silahı varsa, teknik donanımlı orduya sahip ise O dünyanın süper gücü ve sahibidir. Öyle çok silah var ki, insanlığın ve doğanın sonunu getirecek boyuttadır.
Bütün devletler kendilerini korumak vede kendinden güçsüz olanları, işgal ve elimine etmek için canavarlaşmış durumdadırlar.
Dünyanın paylaşılmadık tek bir karış alanı kalmadığı halde, bölgesel savaşlar, etnik kimlik ve dini kimlikler üzerinden yürütülmektedir.
Çağımızın yeni tip savaşı vekalet savaşıdır. Küresel güçler dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda, danışıklı bir şekilde yönetmektedir.
Bunun en canlı örneğini 2011'den beri Suriye iç savaşında görüyoruz. Bu savaşın baş aktörleri, ABD, Rusya ve İran’dır. Orta-Doğu'da yeniden paylaşım ve hegemonya savaşı sürmektedir. Türkiye IŞİD'çi ve Cihatcı teröristlere her türlü yardımı yapmaktadır. IŞİD ve onlarca Cihatçı terör örgütü önce Şam rejimini yıkmak için kullandı. İç çelişkiler farklı biçim alınca savaş stratejisi değişti.
Tüm islamo fasist çeteler Güney ve Batı Kürdistan'da Kürdlere saldırmaya başladı.
Neden?
Çünkü Kürdlerin devleti yok, güçlü bir Milli orduları yok, kendi aralarında onlarca parçalara bölünmüş ve en önemlisi dört taraftan sömürgeci güçlerce kuşatılmıştır. Bu durum IŞİD'cilerin iştahını kabartıyordu, kolayca imha edip topraklarına el koyarak büyük bir stratejik üstünlük elde ederek şeriat devleti kuracaklardı.
Ancak bu durum yanıltıcıdır.
Kürdler var güçleriyle bu kara, çirkin, elinde kılıç insan kesen yamyamların üstüne üstüne gitti. Oysa Irak ve Suriye ordusu İŞİD yenilmişti ve acz içindeydi. Devleti olmayan, ordusu olmayan Kürdler, kısıtlı imkanlarla dünyanın gözü önünde, Anavatan savunması yaptı, kendilerini savunmak için savaştılar ve imkansızı başardılar, tüm terör odaklarını ve onlara destek veren efendilerini yendi. Bu başarı o kadar kolay olmadı, onbinlerce savaşçı yaşamını feda etti. Her bir savaşçı kahramanlık destanı yazdı.
Dünya kamuoyu « İŞİD'i yenen bu YİĞİTLER kim» demeye başladı. Uluslararası sömürge Kürdistan'ı ve Kürdleri tanımıyorlardı. Oysa bir asırdır dört taraftan sömürgecilerin kuşatması altındadır. İngiltere ve Fransa 1. dünya savaşından sonra, bu milletin başına öyle bir bella sardık ki, hala Türk, Iran, Irak ve Suriye zulmü altında inlemektedir. Kendi Bağımsızlıkları için çok savaştılar, defalarca toplu katliamlardan geçmiş bu direnişçi Milleti kimse tanımıyordu.
«Nerdeyse, iyi ki şu İŞİD denen sömürgecilerin piçleri var» diyesim geliyor. Dünya Kürdleri IŞİD'e karşı verilen savaşın başarısıyla tanıdı.
Uluslararası güçler, baktılar burda muazzam bir insan gücü var. İŞİD ve diğer Cihatçı çetelere karşı destek sundular. Uluslararası sömürge Kürdistan, uluslararası önemli bir figür oldu.
Bu gelişmeler Türkiye'yi rahatsız etti. Kürdleri içerde sindirmişken, hemen yanı başında bir Kürdistan'i Statü görmekten korkuyor ve bunun büyük bir tehlike olduğu argümanını kullanarak, sınır ötesi fetih hazırlığı yaptı. Her zaman olduğu gibi anti Kürd ırkçı ve nefret söylemler üzerinden algı operasyonuyla tüm zihinleri teslim aldı.
Türkler Kürdlere karşı savaş ilan etti. Neden? Soru şu, Kürdler Türkiye'ye mi saldırdı? Katliam ve işgal mi yaptı? Dilini, dinini, kültürünü mü yasakladı? Kadınlarına tecavüz mü etti? Hayır hiçbiri değil. Kürdofobi olan Terorist Reis bir tek Kürd kalmayacak diyor ve Türkler alkışlıyor. Bu kirli savaşa karşı çıkan vicdan sahibi kimse yok. Hitler Almanya'sının hortladığını görüyoruz. Hitler'e özenenlerin akıbetin de ayni olacaktır.
İktidara güce tapanlar, onur, vicdan ve adalet duygusu olmayan sürülerdir. Bir tek sözü tüm silahlardan daha güçlü olan, bilim insanları, yazar, çizer, düşünen yürekli insan kalmadı. Var olanlar zindanlarda veya sürgündedir. Bu tablo bu sistemin çürüdüğünü, kokuştuğunu, ölüm saçan bir aygıt olduğunu fazlasıyla ortaya koymaktadır.
Bu durum üzerinde çok düşünmek lazım. Türklerin bu çıldırmış, Kürd soykırımını kim durduracak?
Diplomasız kabadayı Türkiye'nin aptal Reisi T. Erdoğan iktidara geldiği dönemde, mağdur ve iyi insan, dindar, pasif ve liberal bir politikayla popüler lider oldu. Türkiye'nin en önemli sorunu Kürd sorunudur. CHP, 1938'de Dersim'de katliam yaptı dedi ve eleşetirdi. Bununla kalmadı, Kürdlerin tüm haklarını legal zeminde çözmek için, Kürd savaşçıları dağdan ovaya indireceğiz, savaşa son vereceğiz artık analar ağlamayacak, askeri vesayeti kaldırmak ve daha demokratik bir Türkiye diyordu. Bu söylemler toplumda muazzam bir karşılık buluyordu.
Oysa bu söylemler sadece savaş hazırlığı tamamlanıncaya dek yapılan demagojiden ibarettir. Meğer savaşa hazırlanan her diktatör gibi barış adı altında korkunç bir savaş hazırlığı yapıyordu.
Önce toplumsal algı oluşturdu, Kürd sorunu yoktur, Kürdistan diyenler defolsun Barzani'nin yanına gitsin dedi. Bunlar teröristtir, ülkeyi bölmek istiyorlar, vatan hainleridir vs. vs. Bunlara haddini bildireceğim anti-Kürd söylemleriyle, Türk ırkçılığı şahlandı.
Başkan olamayan Diplomasız Reis, şuursuzca, intikam almak için, Kürdlere karşı büyük bir savaş başlattı. Öylesine bir zulüm uyguladı ki tam onbir Kürd yerleşim yeri yerle bir oldu, 10 binden fazla insanımız bombalanarak, yakılarak, işkenceyle ve diri diri yakılarak katledildi. Yüz binlerce Kürdün evi başına yıkıldı, kadınlarımıza tecavüz edildi; sonra öldürüldü ve çıplak cesetleri sokak ortasına atarak hem teşhir ediliyor, hemde korku yaratıyordu.
Vicdanı olanlara soruyorum, şu yapılanların IŞİD'in yaptıklarından bir tek farkı var mı? Türkler Osmanlı geleneğindeki barbarlığı günümüzde IŞİD'le birlikte yürütmektedir.
Savaş, kandır, zulümdür, yokluk ve yoksulluktur, tecavüzdür, talandır, göç-sürgün ve ölümdür.
En kötü barış bile savaştan iyidir.
Eski dönem savaşlarında rakipler karşı karşıya gelirdi. Savaşı yönetenler en ön cephede yer alırdı ve göğüs göğüse savaşırdı.
Günümüzde modern olduğunu söyleyen, muktedirler ve güçlü olanlar, çok daha korkunç ve barbardırlar. Kendileri savaşın en arka cephesinden yönetirler
Dünya öylesine bir hal aldı ki, dev güçler dünyayı istedikleri gibi yönetiyor. Hiçbir devlet bağımsız değil. Dolayısıyla Küreselleşen dünya, bir piramit gibi yukardan aşağıya doğru yönetilmekte ve hükmedilmektedir. En üstekiler iplerini elinde tutuyor, istediğini, istediği şekilde kukla oynatır gibi gibi oynatmaktadır.
Güçlüler güçlü olanı desteklemektedir, güçsüz olanlar üzerinden ticaret yapanlar, şunu unutmayın, Kürdistan eninde sonunda işgalcilere mezar olacak. Bu topraklar mutlaka kendi sahiplerinin olacaktır.
Kürdlerin soykırımına seyirci kalanlar, hepsi lanetli ve katildir. Kimse Kürdlerin kanı üzerinden zafer kazanamaz!
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.