YAZIMA SN MESUT BARZANİYE TEŞEKKÜR VE MİNNET DUYGUSUYLA BAŞLAMAK İSTEDİM. IRAK KÜRT BÖLGE YÖNETİMİ SN.MESUT BARZANİNİN TALİMATIYLA HALEPÇE HALKI KATLİAMIN 26 YIL DÖNEMİNİ SEVİNÇLİ BİR HABERLE KARŞILADI.HALEPÇE ARTIK ACILIDA OLSA İL OLMUŞTU.HALEPÇE HALKI TÜM YAŞANMIŞLIKLARA RAĞMEN İL OLMA SEVİNÇİNİ.HALAYLARLA KUTLADI. HALEPÇE KATLİAMININ DÜNYA TARİHNE BİR SOYKIRIM KARA LEKESİ OLARAK GEÇMESİNİ İSTİYORUM….
Dünya da Tarihe kara gün olarak geçti 16 Mart. Halepçe \'de 5 bin Kürt kimyasal gazlarla katliama uğratılmıştı. Dünya uzun süre sessiz kalmıştı bu katliama. Katliamın sorumlusu olarak bilinen Diktatör Saddam Hüseyin, rejimi ile birlikte yıkıldı Halepçe içinde yargılandı, Ama halen yarası sarılamadı Halepçe\'nin. Hala kan ağlıyor Halepçe Katliamın 26. yılında Halepçeliler, 16 Mart 1988\'i anlattı. Uçaklar yüreksiz bir insanını andırıyordu.ilk etapta kıyamet koptu sandım.Belli belirsiz sis yükseldi,kehribar hareleri halinde bulutlar yükseldi,gözlerimiz yandı,bedenimiz tutuştu.Her yer karardı pusa kesti.Hardal kokulu yağmurda başıboş hayvan sürüsüydük. Derin bir kuyuya düşmüştük.Çığlıklar O KADAR ÇILGINDI Kİ ,BİRBİRİMİZİN ÇIĞLIĞINI BASTIRIYORDUK.ZAMAN İLERLEDİKÇE,Kesik çığlıklar,böğürtüler ve sessizlik hakim oluyordu.Ana çocuğunu,kedi yavrusunu,koyun kuzusunu terk ermişti.Ölülerimize basıp geçtik aç susuz kimsesiz sınıra doğru.Dağların eteğine varınca evler,acımızın karanlığında birer leke gibi gözüküyordu.Koynumuza yapışan korkuyu taşıyorduk.Dağların suskunluğu korkutucuydu.Bizi sanki içine çekmişti.Taşlar,dağlar,dereler kan ağlıyordu.Fırat ve Dicle nin kıyısı ölü kuş yığını;üç beş kuşun ölüme çırpınışı içler acısıydı.Yaşananlar tufandı.Duymak istemediğimiz bir tufan.Etten şerit oluşturmuştuk.Çamurlu yollarda sürünerek yürüdükçe,yaralarımız saatler geçtikçe açılıyordu.gözyaşlarımız safran sarısıydı.Bir kadın”AVUÇLARIMA DÖKÜYORDU SAÇLARIM”diye boğuk,boğuk haykırıyordu.Tıpkı beraberimdekiler gibi.Birbirimize çok benziyorlardı.Galiba,Cehennem dedikleri buydu.!!!Tel örgülerin ötesinde kan bağıyla birbirimize bağlı olduğumuzun sınırıydı.Çetvele çizilmişti.Ilık bir sevgiyle kuşatılmıştık.Yinede kuşkuya kapıldık.Çadırlardaydık.Geceleri hiç bitmeyen inleyişler,yağmur sesleri.Sanki, bilinmeyen iklimden gelen dilsizlerdik.Ama insanların gözlerinde acıyı bilmenin yardım etmenin hazı titriyordu.Karamış bedenler,morarmış yarı aralık korkunç suratlarımız Belirsizdi.
Tüm bunları dinler ve izlerken,O DÖNEMDE Kürt milletvekillerinin girişimleri insani olmanın ötesinde.Yurtseverlik de hakim olmuştu.Benim de içinde bulunduğum bir grup kürt gencçi;cidi bir baskı grubu oluşturmuştuk.Ben Hakkari M.vekili SEVGİLİ Büyüğüm.Mikail İlçinle koordine olmuştum.DÜNYAYI AYAĞA KALDIRMAYA ÇALIŞIYORDUK.HER YERE ANCAK MEKMEKTUPLA ULAŞABİLMİŞTİK.
Dünya önce sesiz kalmıştı.Ama Kızılhaç en insani duruşunu sergilemişti.Bu arada Kürtlerin hasassiyeti ve yardımı kelimelerle anlatılacak gibi değildi.Her fert kendi çapında yardımcıydı.
Dünya yardım kuruluşları geçte olsa devreye girmişlerdi.Özellikle yanıkların insanların yüzündeki görüntüsü korkunçtu,burada da ciddi yardımlar almıştık.Kürtler kimyasal silahların hedefi olmaktan kurtulamadılar.Bunu söylerken kürt olmanın acısınıda çok iyi biliyorum.Umuyorum ve diliyorum 21 y.y.da dilimizi seçmeli değilde ,Özgür bir statüye kavuşur haliyle konuşuruz.Kimyaci Ali lerin Dünyasında yaşamı paylaşmak kaderimiz olmaktan çıkmalı...Umutla,Sevgiyle Çoğalalım.
YÜKSEL AVŞAR
SİYASİ AKTİVİST. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.