Otuz dört yıl aradan sonra sıkıyönetim ve darbe günlerini yazmak çok kabul edilebilir bir durum değil!
Tüm Eylül mağdurlarının bir hikâyesi var. Kendi hikâyemi anlatmayacağım.
12 Eylül\' darbesi; her birimizi bir yerlere atmıştır Ateşten günler yaşanıyordu. Varlığımızı kişiliğimizi koruyabilmek inanılmaz bir beceri gerektiriyordu. Arkadaşlarımızın ve yakınlarımızın; gözaltı, işkence, tutuklanma ve ölüm haberleri ardı ardına geliyordu. Şehirlerde, kasabalarda, dağlarda sürek avları başlamıştı. Herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda bırakılmıştı.
İktidar olanlarda 12 Eylül yasalarını kullanarak, bize yapılanları hakkımız ve ödediğimiz bedel olarak hayatımızın bir parçası olarak kaldı. Yüreğimizi ve beynimizi rahatlatmadı. Temizlemedi. Hepimiz yarım kalmış, örselenmiş yaşamımızla baş başa kaldık hata biz mağdurlar daha da mağdur olduk. Ailelerimiz cezalı bir hayat yaşadı. Onlarsa Bakan ve Vali bile oldular.
Kürt sorunu da, barışın arkasında bekleme modunda. Yeni bir anayasa beklemede. Umarım 2015 seçimlerine kurban edilmez. 12 Eylül darbesini yapan cuntanın yaşayan işkenceci iki ferdi yargılandı mahkûm edildi. Ancak devam eden her Eylülü 12 Eylül cuntanın yasaları devam ediyor. 12 Eylül faşizminin sorumlusu olduğu acıların her birimizin ruhunda, hafızasında unutulmaz izler bırakarak devamı yürürlüktedir. Eylül cuntasının yaşayan iki yaşlı şefinin mahkûm edilmesi, onların devlet zihniyetinin başka şekliyle işbaşında olduğu gerçeğini değiştirmemiştir. Neden değişmemiş?
Hala sokakta işkencecilerle karşılaşıyoruz…
Mevcut iktidar, 12 Eylül düzeninin sağladığı imkânlarla ülkeyi yönetmenin, arkasına sığınarak tekçiliği keskinleştiriyor. 12 Eylül’ün kurumları, yasaları tamamı olmasa da önemli bir kısmı yerli yerinde duruyor.
12 Eylül yasaları emekçilerin sendikalarda “örgütlü” olmasından, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarından çok rahatsızdır Bu bağlamda işçi haklarını yasaklarla kuşanmış. SGK’ya kayıtlı yaklaşık 10 milyon işçi içerisinde sendikalı olanların sayısı bir milyon bile değil. AKP döneminde petrol, bankacılık, şehir içi ulaşım gibi alanlardaki grev yasakları genişletildi… Emeklilik yaşı kademeli olarak 65’e yükseltilirken prim gün sayısı 7.200’e çıkartıldı.
12 Eylül yönetimi ilaçta yüzde 20 katkı bedeli getirirken AKP muayene ve tedavi ücretlerini yüzde 30 ila yüzde 70 oranında artırdı. Taşeronlaşma ve kiralık işçilik yasalaştırıldı. Güvencesiz çalışma ve stajyer çalıştırma yaygınlaştırıldı. Fazla mesai ücretleri işçiler aleyhine değiştirildi. Cuntanın getirdiği hak grevi yasağı, işyeri ve işkolu barajları, memura grev yasağı, sendikacılık yaparken milletvekilli seçilememe yasağı gibi çeşitli yasaklar geçerliğini korudu. Hakkında kapatma davası açılan sendikaların çoğu kapatıldı.
Ölümlü iş kazaları sıralamasında dünya üçüncüsü ve Avrupa birincisi olması da geçmişten bugüne taşınan gerçeklerden biri. Çünkü İşçi Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili uluslararası anlaşmalar ve standartlar bizden çok “uzak” tır. Bu kazalar işin fıtratında var.
Yüksel AVŞAR
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.