Dil canlı bir varlıktır. Bazen yüreğinizde biriken sözcükleri; dillinize dökemezsiniz, dikkat etmek gibi mecburiyetiniz olabilir. Bir Ülkeyi yüz de elli gibi bir oyla yönetiyorsanız daha da sorumluluk yükünüz var ve ağır. Kürtlerden aldığınız oyların hiç mi hatırı yok. İnsanlarımız acılı, köyleri yakılmış, dağda evlatları var. Umut diye sizi görmüşler, dertlerine derman olursunuz, acıları hafifler derdiyle yanınızdalar. Bu coğrafya kadim,100\'lerce yıllın birikmiş acıları var.
Yönetmek, talip olmak, kefil olmak, üvey evlat görmemek sorumluluk ister. Konuşmalar insanları sokağa taşıyor. Hep söylerdik Kürtlerini sorununu ana istekleri doğrultusunda çözerseniz. Ülkenin Azizi olursunuz. Bu. Dil kullanımı;
Tokat’taki linç girişimini meşrulaştıran bir yaklaşım sergilenebilir “Tokat’taki vatandaşın ortaya koyduğu tavrı aynı şekilde herkesin ortaya koymasını söylüyorum” diye bir belirlemede bulunur mu bu dil?
Dert nedir? çocuk değil, hatta binlerce, on binlerce çocuğun ölümü bu dilin sahibine dert değil!!!
Bu sözcükler bazen kan olur etrafa saçılır, bazen nefret, bazen miski amber olur umutlar, güzellikler yayar.
Ve dil, sizin sınırlarınızı da belirler.
Wittgenstein’in şu ünlü “Dünyamın sınırları dilimin sınırlarıdır”
Yapmayın, Bütün Liderlerin dilinde Kürtler konu olunca, Kan dökülüyor…Bunu BIRAKINKİ ,BARIŞA SUSAMIŞ KÜRTLER RAHAT NEFES ALSIN….DOSTLARA SEVGİLER..
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.