Barzaniler kendilerini hem Sovyetler’e ve hem de Mahabad Cumhuriyeti’ne kabul ettirmişti. Kürd aşiretlerin büyük bir felaketle başbaşa bıraktıkları Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin boşalan mevzilerini Barzaniler sahip çıkıp doldurmaya başladı. Görüldüğü üzere, Mahabad Kürd Cumhuriyeti’nin emrine verilen silahlı güçlerin içinde en yararlı, savaşkan, dinamik ve ulusal nitelikli güç Barzani güçleriydi.
Tüm bu olup bitenlere karşın, Mahabad’ta eğitim, ekonomi ve sosyal yaşamda ulusal nitelikli değişimler sürdürülmeğe devam ediyordu. Sovyetler’in ve Kürd aşiretlerinin Mahabad Cumhuriyeti’ne yaptıkları ihanetin yarattığı yalnızlık ve burukluk İran’a hissettirilmemeye çalışılıyordu. Cumhuriyet askerleri (serbaz) şehir merkezlerinde asayişi sağlamaya devam ediyordu. Sovyetler’den alınan matbaayla devlete ait belgeler, resmi kırtasiye ve para gibi değerli matbu materyaller ile “Kürdistan” isimli gazete, “Hawar”, “Agır” ve “Hılale” isimli haftalık ve aylık dergiler basılıp yayınlanmaya devam ediliyordu. Kürdçe kitaplar basılıp okullarda okutulmaya devam ederken, radyoda gün boyu Kürdçe marşlar söylenip Mahabad Kürd Cumhuriyeti ve Stalin başta olmak üzere, radyoda Sovyet öncülerini ve rejimini de yücelten abartılı yayınlara aralıksız şekilde devam ediliyordu.
Kadı Muhammed, bu kez İran merkezi yönetimine bağlı bir özerk Kürdistan ümidiyle Sovyetler’in güvenliği eşliğinde Tahran’a gitti. Sovyet yöneticilerinin de hazır bulunduğu toplantıda İran Başbakanı Ahmed Kıvamussaltana ve Genelkurmay Başkanı General Razmara’yla bu konuda birkaç görüşme yaptı. Görüşmede Kadı Muhammed’in talebine olumlu bir cevap veren İran Başbakanının bu tavrı Sovyet yetkililerini şaşırttı ve rahatsız etti. Toplantı sonrasında, Sovyet yetkilileri bu konuda Kadı Muhammed’e rahatsızlıklarını ileterek; olası bir Kürd-İran yakınlaşması ve anlaşması doğrudan doğruya Azerbaycan’lılara ihanet sayılacağını ve dolayısıyla Sovyetlerin de buna muvafakat etmeyeceğini söyledi. Sovyetler’in politik etiksizliğini gören Kadı Muhammed, Sovyetler’le ilişkileri kesmeyi göğüsleyemeyeceğini anladı ve tekrar İran’la ilişkileri keserek Mahabad’a döndü.
Sovyetler’in bilgisi dışında hiçbir şeyin olması mümkün değilken, 1946 yılının sonbaharı ortalarında İran ordusu Azerbaycan’ın büyük kentlerinden biri olan Zencan şehir merkezine girdi. İşgalin hemen akabinde İran Genelkurmay Başkanı Razmara, albay Ali Asgar Firuzi’yi Kürdistan’ın yeniden İran hudutları içerisine alınması ve Bane-Sakız çatışmalarında Barzani güçlerince el konulan İran silahlarının geri verilmesi için Mahabad Kürd Cumhuriyeti’ne gönderdi. Ancak albayın Kürd’lerle yaptığı tüm müzakerelerde ilerleme sağlanamadı. Albayın ikinci bir görevi ise, istihbari bilgi toplamaktı. Olası bir İran-Kürd çatışmasında İran ordusuna karşı koyabilecek güçlerinin olup olmadığını öğrenmekti. Kürd’lerin politik tutumları sayesinde, albay Firuzi bu bilgileri alamadan eli boş bir şekilde Zencan’a geri döndü.
Eylül 1946’da Amerikalı yüzbaşı Archi Roosevelt, Mahabad’ı ziyaret etti. Bu ziyaret batılılar tarafından yapılan nadir ziyaretlerden biriydi. Roosevelt Mahabad’ta gördüğü asayiş ve özgürlüklerin karşısında hayretler içinde kalmıştı. Ziyaret süresince Mahabad yönetimi, Sovyetler’i çağrıştıracak tüm emareleri gizleyerek politik bir ussal manevra yapmıştı. Kadı Muhammed, tıpkı demokratik ilkelerin egemen olduğu Amerika Birleşik Devletlerinin eyaletlerine benzer bir federal bölge kurmak istediğini söyleyerek, ABD’li yüzbaşıyı ikna etmeğe çalıştı. Konuşmasını sürdürerek: “eğer ABD Kürd özlemlerini destekleyecek durumda değilse, Kürd özlemlerine karşı çıkması için ortada hiçbir haklı neden de yoktur” dedi.
ABD’li yüzbaşının ziyaretinden iki ay sonra, ABD Tahran büyükelçisi George V. Allen 27 Kasım 1946 tarihinde vahim bir açıklama yaparak “İran devletinin ülkenin her parçasına asker göndermesini tabii görüyoruz” dedi. Burada kastedilen parça “Azerbaycan” ve “Kürdistan” topraklarıydı. ABD’nin bu çıkışına Sovyetler sessiz kaldı. Aynı gün, Kadı Muhammed İran Başbakanı Ahmet Kıvamussaltana’ya bir telgraf çekerek durumu protesto etti. Bu protesto İran tarafından dikkate alınmadı. Çünkü İran bir yandan ABD’nin desteğini alırken, diğer yandan da Sovyetler’in sessizliğinden oldukça cesaret almıştı.
Kadı Muhammed, İran’ın bu tutumuna karşılık, savaş konseyini Abbas ağa camiinde toplayarak savaş kararı almak istedi. İran ordusuna karşı Kürdistan ordusu ile Cumhuriyete bağlılığı olan bazı aşiretlerin direnişe geçmeleri kararlaştırıldı. Sadri Kadı, uzun süre Tahran’da kaldığından İran ordusunun mukavemetini çok iyi biliyordu. Az sayıda kalan Kürd aşiretlerinin bile ortak güç oluşturması durumunda, İran ordusunun asla başarı elde edemeyeceğini söyledi. Ne var ki, bazı aşiret liderlerinin direnişe katılmayacağını yüksek sesle dile getirmeleri nedeniyle, direniş kararı alınamadan toplantı dağıldı. Aşiretleri ürküten asıl faktör, Azerbaycan’ın başkenti Tebriz’de Azeri direnişinin olmaması yönünde bir kararın çıkmış olmasıydı.
DEVAM EDECEK…
Not: Bu yazı, 8 bölümden oluşan kronolojik bir yazı dizisidir. Her bölüm, 2 gün arayla yayınlanacaktır.
KAYNAKÇA:
1-Kanlı Mahabad’tan Aras Kıyılarına-Avesta yayınları (Necefkuli Pısyan). 2-Kürdistan Cumhuriyeti-İran’da Kürd Kimliğinin Oluşumu-Avesta yayınları(Abbas Vali). 3-1946 Mehabad Kürt Cumhuriyrti-Koral yayınları(M.Emin Bozarslan). 4-Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi 1 ve 2, -Doz yayınları (Mesut Barzani). 5-Mahabad Kürt Cumhuriyeti-Kürt Araştırmaları-Makale, 18/4/2020 (Archie Roosvelt,jr). 6-İran’da Bir Kürt Cumhuriyeti-Mecra, -Makale-. 7-Kürt’lerin Azeri Santracında Son Büyük Direnişi, Mahabad Kürt Cumhuriyeti- 26/9/2021, makale- İndependent Türkçe (Mehmed Mazlum Çelik).
Mustafa Balbal
16/11/2021-ANKARA
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.