13 Aralık 1946 tarihinde İran ordusu Azerbaycan’ın başkenti olan Tebriz’e girdi. Komünist kadrolardan birçoğu ülkeden kaçtı. Ordu, ilk gün resmen solcu avına çıkarak kıyıma başladı. Sovyet yanlısı Eğitim Bakanı Muhammed Beriya, bir kamyonun arkasına bağlanıp canlı şekilde sürüklenerek vahşice katledildi. Sokaklar komünistlerin cesetleriyle dolup taşırken, sayısızcası tutuklandı. Solcu avına ilişkin Sovyetler büyükelçi düzeyinde göstermelik bir girişimde bulunduysa da, İran Şah’ı, Sovyet büyükelçisinin lafını ağzına tıkayıp susturdu. Zaten Sovyet büyükelçisi susmak zorundaydı, çünkü Sovyetler için, bir litre petrol, bir komünistin ve bir Kürd’ün canından çok daha kıymetliydi.
Azerbaycan komünist iktidarının beklenmedik anda çökmesi ve tüm kadroların öldürülmesi, yada tutuklanması Mahabad Kürd Cumhuriyeti yöneticilerini şaşkına çevirmişti. Kürd cephesini terk etmiş olan Herki ve Şıkaki aşiretleri İran güçlerinin yanında yer alarak zaferden pay kapmak için çoktan Tebriz ve Rızaiye’nin üzerine yürüyordu.
Sovyetler’in kendi eliyle kurduğu Azerbaycan hükümetinin yıkılışına açıkça onay vermesi, Kadı Muhammed ve arkadaşlarının direncini kırmıştı. Devlet memurlarından ve savaşçı liderlerden birçoğu 14 Aralık akşamı Kadı Muhammed’in evine gelerek kendisiyle konuştuktan sonra, Mahabad’ı terk edeceklerini ve kendisinin de beraberlerinde gelmesini söylediler. Fakat Kadı Muhammed, halkını ve Kürd Cumhuriyeti’ni bırakıp gitmeyeceğini ve bu konuda sorumluluk sahibi olduğunu söyleyip teklifi reddetti. 14 Aralık günü bahsi geçen devlet memurları ve aşiret liderleri İran güçlerine teslim olmak için Meyanduvab’a giderek İran ordu komutanı General Humayuni’yle görüşmek istediler.
Mahabad’taki tek Sovyet yetkilisi olan Esedof da, 15 Aralık’ta Mahabad’ı terk ederek Rızaiye’deki Sovyet konsolosluğuna gitti. Böylece Mahabad şehri adeta ölüm sessizliğine gömüldü.
15 Aralık’ta ise, Cumhurbaşkanı Kadı Muhammed fikir değiştirerek, Başbakan Hacı Baba Şeyh, savaş bakanı Hüseyin Seyfi Kadı ve daha birçok kişiyle beraber Meyanduvab’da bulunan İran’lı General Hümayuni’ye teslim olmak için yola çıktı. 13 Aralık’ta ise, Mahabad milletvekili Sadri Kadı, General Hümayuni’yle bir görüşme yapmıştı. Görüşmede Mahabad halkı direniş göstermeden İran ordusunu karşılamaya hazır olduğunu bildirmişti. Muhammed Kadı’nın kardeşi olan Sadri Kadı’nın bu görüşmeyi kimin direktifiyle yaptığı bilinmemektedir. Kadı Muhammed, Generalle yaptığı görüşmede, statüsü ve duruşuyla örtüşmeyen bir söz sarf ederek: Barzaniler’in Mahabad’ı savunacaklarına dair şikayette bulunup, böylece İran ordusunun biran önce Mahabad’a girmesini önerdi. General Hümayuni ise, Barzaniler Mahabad’ı boşaltmadan ordusunu harekete geçirmeyeceğini söyledi. Buradan anlaşıldığına göre, eğer tüm Kürd aşiretleri birleşip Barzaniler gibi dirayet göstermiş olsalardı, İran ordusu Mahabad’a saldırmayı göze alamayacaktı.
Barzaniler’le ittifak içinde olan yerli Kürd aşiretleri 12 Aralık günü Bukan’a varan alay komutanı albay Gaffari’ye bağlılıklarını bildirerek Barzaniler’den ayrılmışlardı. 15 Aralık günü Barzani güçleri Mahabad’ı savunmak için sınırları tamamen kuşattı. Kadı Muhammed ve Hacı Baba Şeyh, General Hümayuni’yi uykudan uyandırarak Barzaniler’in Mahabad’ı kuşattığını ve durumun kontrolden çıkabileceğini, bu bakımdan en kısa sürede İran ordusunun Mahabad’a girmesini tekrar hatırlattılar. General Hümayuni ise, Kadı Muhamedd’in Mahabad’a gitmesini ve Barzaniler’in şehri terk etmesini sağlayıp uygun bir ortam oluşturduktan sonra İran ordusunun şehre girebileceğini tekrar söyledi. Kadı Muhammed 16 Aralık’ta Mahabad’a döndüğü günün akşamında, Mustafa Barzani kendisiyle görüşmek üzere Mahabad şehrinde diş tabibi olan ahbabı Mêrxas’la beraber Kadı Muhammed’in evinde bir görüşme yaptı. Mustafa Barzani, Kadı Muhammed’i Mahabad’ta kalmamasını ve Irak sınırına çekilmesini önerdiyse de, Kadı Muhammed’i ikna edemedi. Çünkü Kadı Muhammed Mustafa Barzani’nin kuşatmayı kaldırmasını isteyerek, İran’lılardan kendisine zara gelmeyeceğine inandırılmıştı. Kadı Muhammed’i ikna edemeyeceğini anlayan Mustafa Barzani, o gece silahlı adamlarıyla beraber Mahabad merkezinden ayrıldı.
Kadı Muhammed’in kafası tamamen karışık hale gelmişti. Bir yandan Cumhuriyeti terk etmeyeceğini söylerken, diğer yandan teslim olmak için İran’lılarla görüşüyor ve Cumhuriyet’in işgal edilmesini istiyordu. Kadı Muhammed ve diğer yetkililer 17 Aralık 1947 tarihinde 13 kilometre ötedeki Köytepe köyüne giderek İran ordusunu karşıladı. Dolayısıyla İran ordusu hiçbir direnişle karşılaşmadan aynı gün Mahabad’a girdi. Daha önce Barzani güçleriyle hareket eden Kürd aşiret güçleri, saf değiştirip Albay Gaffari’ye bağlı şekilde doğudan Mahabad şehrine girerek Kürd Cumhuriyeti’nin nefesini dramatik bir şekilde kestiler. Böylece bölge yeniden İran egemenliği altına girmiş oldu.
Kürd aşiretlerinin desteğini alarak, büyük bir orduyla Mahabad’a giren General Hümayuni’ye tek başına karşı koyamayacağını anlayan Barzaniler ise, Irak sınırına ulaşan Nexede yollarını kapatıp şehrin batısına çekildiler.
DEVAM EDECEK…
Not: Bu yazı, 8 bölümden oluşan kronolojik bir yazı dizisidir. Her bölüm, 2 gün arayla yayınlanacaktır.
KAYNAKÇA:
1-Kanlı Mahabad’tan Aras Kıyılarına-Avesta yayınları (Necefkuli Pısyan). 2-Kürdistan Cumhuriyeti-İran’da Kürd Kimliğinin Oluşumu-Avesta yayınları(Abbas Vali). 3-1946 Mehabad Kürt Cumhuriyrti-Koral yayınları(M.Emin Bozarslan). 4-Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi 1 ve 2, -Doz yayınları (Mesut Barzani). 5-Mahabad Kürt Cumhuriyeti-Kürt Araştırmaları-Makale, 18/4/2020 (Archie Roosvelt,jr). 6-İran’da Bir Kürt Cumhuriyeti-Mecra, -Makale-. 7-Kürt’lerin Azeri Santracında Son Büyük Direnişi, Mahabad Kürt Cumhuriyeti- 26/9/2021, makale- İndependent Türkçe (Mehmed Mazlum Çelik).
Mustafa Balbal
17/11/2021-ANKARA
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.