ABD önderliğindeki koalisyon güçlerinin Irak ve Suriye'deki komutanı Tümgeneral Matthew McFarlane, görev süresinin dolması vesilesiyle 20 Ağustos’ta Erbil’de bir basın toplantısı düzenledi. McFarlane, Peşmerge bakanının görevinde olmaması, silahlı güçleri reform etme ve birleştirme çabalarını durdurduğunu, eğer ilerleme kaydedilmezse Washington'un Peşmerge bakanlığına yardım sağlamayı durdurabileceği uyarısında bulundu.
Peşmerge Bakanı Şoreş İsmail, siyasi partilerin bakanlığın işlerine sürekli müdahalede bulunduklarını gerekçe göstererek, geçen yılın sonlarında görevinden istifa etmişti. İstifası henüz Bakanlar Kurulu tarafından resmi olarak kabul edilmemiş olmasına rağmen Şoreş İsmail, artık bu görevi yerine getirmiyor.
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) silahlı güçlerinin Peşmerge Bakanlığı komutanlığında birleştirilmeleri için şu ana kadar 26 proje yapıldı. Fakat söz konusu projeler başarıya ulaşmadı.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ile Kürdistan Bölgesi Peşmerge Bakanlığı arasından IŞİD’i yenilgiye uğratmak ve canlanmasını önlemek için 2016’dan bu yana her yıl yenilenen bir anlaşma imzalanıyor. Söz konusu anlaşma 21 Eylül 2022’de tekrardan yenilendi. Anlaşmanın maddeleri arasında, ABD’nin Peşmerge güçlerinin IŞİD'i yenilgiye uğratma operasyonlarına katkılarını destekleme dışında, Kürdistan Bölgesi Yönetimi de Peşmerge güçlerinin birleştirilmesi, profesyonelleşmenin ilerletilmesi ve ek reformlar yapılmasını taahhüt ediyor.
Peşmerge maaşlarının bir kısmı ABD tarafından ödeniyor. ABD, muharip güçlerini Irak’tan önemli ölçüde Afganistan’dan da tümüyle çekti. Yeni ABD askeri stratejisi, müttefik silahlı yerel güçlerin sahada etkin muharip güç olduğu, ABD askeri personelinin de onlara danışmanlık, istihbarat ve teknik destek vermesi şeklinde değişime uğradı. Bu modelin siyasi, askeri ve ekonomik açıdan ABD’nin yükünü hafiflettiği düşünülüyor. Örneğin, Rojava Kürdistanı’ndaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) modeli bunun bir örneğidir.
Güney Kürdistan’daki silahlı güçlerin parçalı olması, bu nedenle ABD’nin yeni askeri stratejisiyle uyuşmuyor. Tabi bu sorunun sadece askeri boyutudur. Bunun yanında birçok siyasi ve jeopolitik sorun da buna eşlik ediyor.
24 Ağustos’ta Rudaw haber sitesinde Güney Kürdistanlı gazeteci ve yazar Arif Qurbani’nin “KDP ile KYB neden böyle yapıyor?” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Qurbani, Peşmerge güçlerinin bir parti gücü olmaktan çıkarılıp ulusal bir güç haline gelememesi, ABD ve müttefiklerinin Güney Kürdistan’a desteklerini olumsuz etkileyeceğini ifade etmektedir.
Yazıda önemli bulduğum tespit ve yorumları aktarıyorum.
(…) Kürtlerin söz konusu uyarıları görmezden geldiği aşikardır; bu nedenle geçtiğimiz günlerde IŞİD'e Karşı Uluslararası Koalisyon Güçlerinin Komutanı Matthew McFarlane, üst perdeden ve dünya kamuoyu önünde yüksek sesle şöyle bir açıklama yaptı: “Eğer Kürdistan Hükümeti imzalanan mutabakata ve reformlara uymayacaksa, ABD Savunma Bakanlığı askeri ve güvenlik yardımı sağlamaya devam edemeyecek.”
Koalisyon komutanı Peşmerge Bakanının görevinin başında olmamasının kurumu zayıflattığını ve Peşmerge güçlerinin birleşme sürecini sekteye uğrattığını söyledi. “Bu nedenle Kürdistan Bölgesi'ni iyi niyet göstergesi olarak bir an önce Peşmerge Bakanlığı'na bir bakan atamaya teşvik ediyoruz” dedi.
Bu akıllarda sadece soru işareti oluşturmuyor, aynı zamanda KDP ve KYB’nin neden bu şekilde davrandığına hayret ediyorum? ABD ve müttefikleri Peşmerge güçlerine silah veriyor, onları eğitiyor ve maaşlarının bir kısmını ödüyor. Bunun karşılığında da KYB ve KDP'den ağır bir talepte de bulunmuyorlar. Sahip oldukları ve parti organları ile yetkililerin gözetiminde olan silahlı güçlerin hükümet çatısı altında birleştirilmesini ve hükümet yetkililerinin denetiminde olmalarını talep ediyor. Ancak her iki parti de bunu yapmaya istekli değil.
KYB, Mam Celal'in partisi. Mam Celal'in oğlu KYB’nin hükümet içerisindeki ekibine başkanlık ediyor ve aynı zamanda başbakan yardımcısı. Ancak buna rağmen KYB, kendi silahlı güçlerini onun komutası altına alınmasına hazır değil. KDP’de Barzani'nin partisi ve Barzani'nin oğlu şu anda KDP'nin hükümetteki ekibinin başında, başbakan olarak görev yürütüyor. Ne var ki KDP de silahlı güçlerinin komutasını ona devretmeye yanaşmıyor.
Bu çıkmaz öyle bir hal aldık ki, ABD açık bir şekilde taraflara söz konusu talepleri yerine getirmedikleri takdirde verilen desteği keseceklerini ve onlara sırtlarını döneceklerini söylüyor. Buna rağmen KDP ve KYB uyarıları dikkate almıyor.
Böylesi bir tutumun arkasında gizli nedenlerin olması sadece dikkat çekici değil, aynı zamanda şüphe uyandırıcıdır. Her iki taraf da Peşmerge güçlerinin birden fazla ortak bölük veya tugay çatısı altında birleştirilmesinin silahlı güçlerin ellerinden alındığı anlamına gelmediğini biliyor. 1990'ların başında her iki taraf güçlerinin bir kısmını birleştirip ortak bir tugay oluşturdular, ancak birbirlerine karşı savaşmaya başladıkları anda bu birlik yarım saat içinde dağıldı. Hatta barış sürecinden sonra, koalisyonun gözetiminde birleşen ve IŞİD'e karşı silahlandırılan güçlerin de hükümetin birleşmesi ve aralarındaki stratejik anlaşma sonrasında 16 Ekim'de ne kadar çabuk dağıldığını gördük.
Şu anda bile herhangi bir baskı altında ve herhangi bir isim altında silahlı güçlerin birleştirilmesi kararlaştırılırsa, olası bir olumsuz durumda ve birbirlerine karşı tehlike hissettikleri anda birleşen güçler yeniden "babalarının evine" geri döner. Bunu neden sorun haline getirdiler ve Kürt dostların tepkisine yol açacak bir soruna dönüştürdüler anlamıyorum. Bu öyle bir sorun ki dost ve müttefiklerin sırtını Kürt meselesine tamamen dönmesiyle de sonuçlanabilir. ABD'yi ve Kürdistan'daki müttefikleri giderek hayal kırıklığına uğratan böylesi bir sorundan şüphe duymak sizce de mantıklı değil mi?
Peşmerge Bakanı ne istifa etti ne de görevinden alındı ancak iki yıldır görev yapmıyor. Söylentilere göre görevinin başına geçmesine müsaade edilmiyor. Geçtiğimiz hafta medyaya yansıyan haberlere göre Goran Hareketi'nin hükümetteki Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı üç haftalığına izne çıktı. Aynı gün yine Goran Hareketi'nin Maliye Bakanı üyesinin yerine vekaleten biri atandı. Peşmerge Bakanlığı’na da vekaleten bir bakan atayıp Kürdistan Bölgesi'ndeki müttefiklerin endişeleri giderilemez miydi?
(…) Müttefikler, söz konusu güçlerin parti nezdinden çıkarılıp hükümetin kontrolüne verilmesi için IŞİD'e karşı mücadelenin başlangıcından bu yana Peşmerge güçlerini resmi olarak silah, eğitim ve hatta mali desteğini devam ettirmişti. Ancak çabaları karşılıksız kaldı. Diyelim ki, onların gönlü olsun diye güçlerini birleştirseler dahi herhangi bir parti mensubunun yapacağı bir telefon görüşmesiyle dağılır ve yeniden parti güdümünde hareket etmeye başlarlar.
Eğer müttefikler, Kürdistan Bölgesi'nde partisiz bir güce sahip olmak isteselerdi, ABD'nin sağladığı mali yardım, silah ve askeri malzemeleriyle bu iki partili gücün dışında bir ulusal güç oluşturmaya yetecekti. Ancak bunu yapmadılar. Aksine KYB ve KDP'nin güçlenmesi için değirmenlerine su taşımaya devam ettiler. Her ayrıntısına kadar biliyorlar, verdikleri silah ve askeri teçhizatın ne kadarının taraflarca aralarında bölüşüldüğünü ve müşterek kuvvetlerin arasında dağıtıldığını biliyorlar, ama bunu görmezden gelerek Peşmerge güçlerine destek vermeye devam ediyorlar.
Kürdistan Bölgesi iki gerçek tehditle karşı karşıya kalmıştır. Ensar el-İslam ve IŞİD. Söz konusu çatışmalar sırasında ABD ve müttefiklerinin yardımı ve desteği olmasaydı, Peşmerge güçleri bu tehditlerle tek başına mücadele edemezdi. Şu anda bile bölgesel güçler ABD ve müttefiklerinin korkusu olmasa, Kürdistan'a karşı her gün yeni güç ve gruplar oluşturup üzerimize gönderebilirler. Yani Kürdistan'ın istikrarını ve barışını koruyanlar hâlâ ABD ve müttefikleridir. Dolayısıyla hangi sebeple olursa olsun Kürt dostlarının halkımıza sırtlarını çevirmesine mahal vermemeliyiz.
Arif Qurbani’nin yazdıklarına şunları ekleyebilirim. Hiçbir mücadele parçalana parçalana kazanılamaz! Güney Kürdistan’ın diş ve tırnakla elde ettiği kazanımların düşmanları tarafından değil de kendileri tarafından heba edilmesi büyük bir trajedidir.
Güney Kürdistan özerkliğinin benzeri dünyada yoktur ve kendi gerçekliğine özgün bir modeldir. Örneğin, bağımsız bir devlet olan Kosova’nın ordu kurma hakkı yoktur, sadece polis gücü mevcuttur. Ama Güney Kürdistan’ın ordu kurma hakkı ve parçalı ordusu vardır. Ayrıca Güney Kürdistan, diğer üç parçanın elde etmeye çalıştığı kazanımlara önemli örnektir. Güney Kürdistan’da elde edilen kazanımların ortadan kaldırılması demek, diğer üç parçanın mücadele, elde edeceği olası statünün zayıflaması ve kazanım sürecinin uzamasına yol açabilir. Bu nedenle Güney Kürdistan’ın kazanımları ve kazanımları kalıcı kılacak hedefler parti, grup ve şahsi çıkarlar için feda edilmemelidir.
Twitter: @cetin_ceko
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.