Çetin Çeko Son Makaleler

Türkiye, Kürtler için yaptığı kafesin mahkûmu

Kürdistan’ın her parçasındaki esaret zincirinin teker teker çatlaması ve parçalanması, esaret zincirinin devam ettiği parçalardaki devletleri korku ve paniğe sürüklemektedir. Her bir parçadaki Kürtlerin kazanımlarının kalıcı bir statüye dönüşmesi durumunda, statüsüz Kürtler ve Kürdistan siyaseti güden devletlerin sürdürdükleri siyaseti devam ettirmeyeceklerinden, sonun başlangıcına doğru yol aldıklarını söyleyebiliriz.
Türkiye, Kürtler için yaptığı kafesin mahkûmu
Makaleyi Paylaş

Türk devletinin yüz yıllık Kürt siyaseti, Kürtlerin ve Kürdistan’ın statüsüzlüğü üzerine inşa edilip günümüze geldi. Çok yakın bir zamana kadar bu yaklaşıma uluslararası kamuoyu göz yumdu. Göz yummalarının en önemli nedenlerinden biri Kürdistan’ın parçalanıp paylaşılmasında Batılı emperyalist devletlerin birincil derecede rollerinin olmasıydı.

Yalnız Türkiye değil, İran, Irak ve Suriye 1990 Körfez Savaşı’na kadar Kürtlerin aleyhine, kendilerinin lehine olan bu kirli ve haksız ‘avantajı’ kullandılar. Körfez Savaşıyla birlikte bir anda her şey alt üst oldu. Güney Kürdistan’ın Federal Irak içinde statüye kavuşmasıyla bu ‘avantajın’ kullanım süresi son bulmaya başladı.

Uluslararası kamuoyunun Körfez Savaşı sonrasında sadece Güney Kürdistan’a ilişkin siyasetlerinde değişiklikler meydana gelmedi. Diğer üç parçadaki Kürtlerin de statü taleplerine ve mücadelelerine ilişkin yakın bir takip dönemine girildi. Kürdistan’ın her parçasında yükselen ulusal demokratik muhalefet yanında, Kürt meselesinin uluslararası sorun kategorisine gelmesinde özellikle Güney Kürdistan önemli bir sıçrama tahtası görevi gördü.

Güney Kürdistan’daki statü Türkiye’nin tek başına karşı koyabileceği sürdürülebilir bir siyaset değildi. Türkiye, iradesi dışında Güney Kürdistan’daki statüyü kabullenmek zorunda kaldı. Daha açık bir ifadeyle kabullenmek zorunda bırakıldı. Buna rağmen Türkiye, kendisinin yüz yıllık statüsüz Kürtler ve Kürdistan siyasetiyle yüzleşme cesaretini gösteremedi. Bununla da kalmayarak, başta müttefikleri olmak üzere dünya kamuoyuna tarihsel ve sosyolojik zemini olmayan siyasetini kabul ettirmeye çalıştı, hala da çalışmaktadır.

Uluslararası kamuoyu ise Türkiye’den, üç parçanın toplamına yakın kendi siyasi sınırları içindeki Kürtlere karşı parametrelerini değiştirmesini, var olan yaklaşımın sürdürülebilirliğinin kalmadığını belirtiyorlar. Ankara’nın yetki devri ve güç paylaşımını hayata geçirerek, Kürtlerin kendi topraklarında kültürel ve coğrafik bir statüye kavuşmaları gerektiğini ve bunun zamanının da geçtiğini ifade ediyorlar.

Türkiye ise bu yaklaşımı ülkenin ve devletin parçalanması olarak kabul ediyor. Kürt meselesinin çözüldüğünü, mevcut sorunun sadece ‘terör’ olduğunu söyleyerek, gerekli adımları atmadığı gibi, hamasi bir siyaset ile kendi kamuoyuna karşı milliyetçi söylem geliştiriyor.

Bütün bu tepkilerin nedeni kendi Kürt sorunudur

Tarihi ve politik alt üst oluşun yaşandığı böylesi bir süreçte Türkiye’nin, Rojava Kürdistanı’ndaki kazanımlardan rahatsız olup, Kürt güçlerinin kendi denetimleri altındaki topraklara saldırmasının temelinde yatan en önemli neden çözemediği, çözmek istemediği yüz yıllık kendi Kürt sorunudur.

Kürdistan’ın her parçasındaki esaret zincirinin teker teker çatlaması ve parçalanması, esaret zincirinin devam ettiği parçalardaki devletleri korku ve paniğe sürüklemektedir. Her bir parçadaki Kürtlerin kazanımlarının kalıcı bir statüye dönüşmesi durumunda, statüsüz Kürtler ve Kürdistan siyaseti güden devletlerin sürdürdükleri siyaseti devam ettirmeyeceklerinden, sonun başlangıcına doğru yol aldıklarını söyleyebiliriz.

Eğer Türkiye’nin kendi Kürt sorunu olmasaydı veya söz konusu sorunu çözmüş olsaydı, Rojava Kürdistanı ve benzeri manevralara başvurma gereğini duymayacaktı. Kürt meselesinde İran, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile tek ulusa ve mezhebe dayalı devlet strüktürü var olan durumun devamlılığı açısından Türkiye için elzemdir. Tarihsel olarak Osmanlı ile İran imparatorluğu arasındaki mezhepsel çatışma ve rekabete Birinci Dünya Savaşı ardından Irak ve Suriye\'nin katılmasıyla rekabet dörde katlanmıştır. Bu açıdan Türkiye bölgede ne güçlü bir İran, ne bir Irak ne de bir Suriye istemektedir. Aynı şekilde İran, Irak ve Suriye de bölgede güçlü bir Türkiye istememektedirler.

Yeni Suriye veya birleşik Suriye ne anlama geliyor?

Kuşkusuz yeni bir Suriye’de Kürtlerin statüleri eskisi gibi olmayacaktır. Rojava Kürdistanı’ndaki etkin güç PYD olmak üzere Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve diğer Kürdistanlı siyasal güçler, federal bir Suriye’nin kalıcı çözüme katkı sunacağını savunmaktadırlar. Geçtiğimiz Mart ayında PYD, Suriye Demokratik Güçleriyle birlikte kendi denetimleri altındaki bölgelerde Kuzey Suriye Federasyonu’nu ilan ettiler. Diğer Kürdistanlı güçler de PYD’nin kendi dışındaki Kürt gruplara karşı anti demokratik tekçi anlayışa ve hatalarına rağmen buna destek verdiklerini açıkladılar.

Cenevre görüşmeleri ve iç savaşın devam ettiği bu süreçte uluslararası güçler federasyon ilanını tanımadılar. Zaten uluslararası kamuoyunun bu ilanı tanıması beklenmiyordu. Kürdistanlı güçlerin vermek istedikleri mesaj; yeni Suriye’nin yapılmasında Kürtlerin federal bir çözümden yana oldukları mesajıydı.

Türkiye, Suriye’nin federal modeli seçmesi durumunda, toprak bütünlüğünün korunamayacağını ve parçalanacağını savunarak şiddetle buna karşı çıktı. Karşı çıkışın altındaki fobi federal yapının önemli bileşenlerinden biri Kürtler ve Kürdistan coğrafyasının olması idi.

Türkiye, 21 cumhuriyetin toplamından oluşan Rusya Federasyonu’na federasyon sisteminin Suriye’yi parçalayacağını anlatmaya başladı. Aynı Türkiye, 48 eyaletin birleşmesinden meydana gelen ve federal cumhuriyetle yönetilen Amerika Birleşik Devletleri’ne ismindeki “Birleşik Devletler” tanımına bile bakmadan yine aynı argümanı dillendirdi.

Kısaca yeni Osmanlıcılık anlayışıyla bölgeye yaklaştığını söyleyen AK Parti hükümeti, sorun Kürtlere gelince Kemalist ve Türk-İslam sentezi anlayışıyla rotasına devam etmeye çalışmaktadır. Kürtlerin ulusal ve demokratik haklarını gasp eden, çokuluslu ve mezhepli devletlere de kendisi gibi statükocu ve tekçi ulus devletler olarak yollarına devam etmelerini istemektedir.

Oysa Türkiye’nin kendisi de çok iyi biliyor ki, yüz yıllık statüsüz Kürtler ve Kürdistan siyasetinin sürdürülebilir bir yanı kalmamıştır. Türkiye, Kürtler için yaptığı kafesin mahkûmu olmuştur. Türkiye’nin önündeki tek yol kendi Kürt sorunuyla yüzleşmesi, kalıcı ve adil bir çözüme Kürtlerle birlikte gitmesidir. Yoksa mesele ne Fırat’ın batısı ne de doğusudur.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Nerina Azad
Bu makale toplam: 13815 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:28:30

Son Makaleler

Trump kabinesinde Kürtlere yönelik politikaların şifreleri Trump'ın İkinci Döneminde Kürt Politikası: İsrail mi, Türkiye mi? Kürdistan seçimleri ardından olası senaryolar Netanyahu'nun İran’da rejim değişikliği vaadi, bölgede Kürt sorununun seyrini değiştirebilir mi? Güney Kürdistan’da Türk Askeri Varlığından PKK’nin Yanı Sıra KDP ve KYB de Sorumludur Futbol sahasında birleşen Kürt siyasetçiler Demirtaş ve arkadaşları ‘Türklük Sözleşmesi’ni ihlalden ceza aldılar ABD’nin İran siyasetinin Ortadoğu ve Kürtlere etkileri ‘Konuş! Sen nerelisin?’ KDP’nin Seçim Boykotu ve Irak Federal Kurumlarından Çekilme Olasılığı ABD’nin Irak’ı Terk Etmesi Durumunda Kürdistan’ın Ödeyeceği Bedel! KDP merkezinin bulunduğu Pirmam'a saldırı ne anlama geliyor? Irak Vilayet Seçimleri; Kürdistanlı güçler birlik olmazsa 'tartışmalı' bölgeler geri alınamaz! Jerusalem Post: ABD, PJAK’ı ‘terör’ listesinden çıkarmalı Peşmerge’nin ordulaşmasında fırsatlar ve engeller Macron'un Korsika’ya 'tam özerklik' vaadi Kürtler için neden önemli? ABD, Peşmerge'ye yardımı keseriz uyarısında bulundu! Kürdistan petrolünün Bağdat’ın kontrolüne geçmesinden Batı sorumludur! Gazeteci ve yazar Abit Gürses Stockholm’de anıldı 14 Mayıs seçimleri Kürt karşıtlığı üzerine kurgulandı! Güney Kürdistan’da seçimler neden zamanında yapılmıyor? HDP, savunduğu yanlış ve şaşı tarih anlayışıyla yüzleşmelidir. Olası yeni iktidarın Kürt sorununa bakışı, Güney ve Rojava Kürdistanı’na yaklaşımı 'Demokrasi' treninin son vagonu Kürtler! HDP ve 'Kürdistan seçim ittifakı' Roboski saldırısı istihbaratını ABD verdi, Türk F16’ları da vurdu! KYB, Erbil’de üst düzey terörle mücadele görevlisini öldürmekle suçlanıyor! Doğu Kürdistan ve İran’dan çıkaracağımız dersler Kürdistan tarihi, fırsatları yakalamanın ardından kaybetmenin tarihi olmamalıdır! Olası Ankara-Şam yakınlaşmasında Rojava Kürtleri kazanımlarını nasıl koruyabilir? İsveç ve Finlandiya’nın olası NATO üyeliğine sadece Kürt penceresinden bakmak yeterli mi? Erdoğan, NATO krizi ile Kürt sorununu uluslararası platforma taşıdı Abit Gürses’in anısına! Güney Kürdistan doğalgaz projesi yeni bir müzakere süreci başlatır mı? Biden, KDP ve KYB’yi uyardı! Güney Kürdistan’da ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri Dava adamı Şerafettin Kaya Bağdat, Kürdistan’ın federal statüsünü sorguluyor Çin, Kürt dosyasını açtı! Türkiye-İsrail yakınlaşması Kudüs’ün Kürt siyasetini nasıl etkiler Türkiye'nin ABD ve Rusya’ya Kobani rüşveti Bir sessizlik tarihi: Mele Mustafa Barzani’nin İsrail ziyaretleri Dünya’nın ilk kadın hahamı Kürdistanlı Osnat Barzani Batı, Güney Kürdistan’ın demokrasi notunu düşürdü! Geçmişle yüzleşmek, tartışma kültürü ve üslubu üzerine Kürdistan petrolünü dünyaya pazarlayan Pakistanlı Murtaza Lakhani 'Kürt Hâkim' kurşunla değil, iğneyle katledildi! ABD, Taliban ile olası barışı, Kürt sorununda Türkiye’ye emsal mi gösterecek? T.C Kürtçeyi yasaklamak için bütün devletlerin ikinci resmi dillerini yasakladı! Güney Kürdistan’da yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi! İsrail’in Rojava Kürdistanı siyaseti İbrahim Barış Anlaşması ve Kürdistan'a etkisi Rusya’nın Kürt kartı, kimin lehine kimin aleyhine? Rusya, S-400 alımı karşılığında Afrin'i Türkiye’ye mi verdi? KDP ve PKK düşmanlığı kime ne kazandırır? Rojava Kürtleri; birlikte başarıp tarih yazabilecekler mi? PYD-ENKS Anlaşmazlığında KDP-KYB Barış Süreci TC’nin Kürt ‘Afları’ Xelîl Ağa, İsmail Beşikçi, Fikret Otyam ve Can Yücel Erdoğan, Enver Paşa ve İttihat Terakki’nin ayak izinden gidiyor ABD, İran, Irak üçgeninde Kürtler Irak’ı Bu Kez Kürtler Değil, Araplar Parçalayabilir Erdoğan’ın Kobani planı Rojava Kürtleri, hem aranan hem de terk edilen aktör oldular 'Barış Koridoru' yazılır, işgal okunur Seçimin bir diğer kaybedeni Öcalan oldu! Olası Basra federasyonu ve Kürdistan’a etkisi Yabancı Gözüyle 'Kürdistanilik' Türkiye modeli güvenli bölge: Kuzuyu kurda emanet etmek ABD’nin Suriye siyasetinde Kürtler ve Türkiye Suriye, siyasi süreç ve Kürtlerin temsili Kürt seçmen davranışı ve 24 Haziran Geçmişi Hatırlamak Kurtuluşun Sırrıdır! Türkiye, Afrin’i almak değil, Diyarbakır'ı kaybetmekten korkuyor! Kürdistan için yeni bir nefes: Rusya! Kürdistan’a yaptırımlar bağımsızlık sürecini hızlandırabilir Referandum ve Kerkük travması Kürdistan’a yaptırımlar Erdoğan’ı iktidardan edebilir Bağdat ikinci kez Kürtlerden kaçıyor Güney Kürdistan bağımsızlık referandumu ve sonrası Federalizmi Irak’a Kürtler getirdi Uluslararası toplum ve Kürtler Kürtlerin sistemi etkileme ve kilitleme gücü Güney ve Kuzey’de ‘Kürdistani’ kavramı Güney Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ve Olasılıklar AKP ve KDP Kürtlerde ‘Hayır’ ve ‘Boykot’ Güney Kürdistan’ın bağımsızlığında iki örnek Türkiye’nin YPG ile dolaylı ateşkesi Kürtlerin Seçilmişleri Mebus Değil Mahpus Uluslararası toplum, müttefiklerinin Kürt kamburunu taşımak istemiyor Türkiye’de darbe geleneğinin tarihsel kodları Rusya’nın 'Türkiye, IŞİD'i destekliyor' iddiası ne olacak? HDP, 23 Nisan 1920’yi savunacağına hesaplaşmalıdır AKP medyası Gülen Cemaati’nin asılsız bilgilerini Kürt sivil kurumlarına karşı kullanıyor Sri Lanka-Türkiye, Tamil Kaplanları-PKK benzerlikler ve farklılıklar Kürt sorunu ekseninde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Demokratik özerklik neden kalıcı çözüm olamaz?