Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) bağlı Terörle Mücadele Grubunda (TMG) albay rütbesiyle görev yapmış Hawkar Jaff Abdullah Rasoul, 7 Ekim’de arabasına yerleştirilen bombanın infilak etmesi sonucu, Erbil’in Park mahallesinde öldürüldü. Rasoul ile aynı araçta bulunan karısı, iki çocuğu ve kız kardeşi ise patlamadan yaralı olarak kurtuldular.
Geçtiğimiz yıl KYB Eş Başkanları Bafel ve Lahur Talabani arasındaki parti içi sorunlardan dolayı Hawkar Jaff Abdullah Rasoul, görevinden alındı. Rasoul, daha sonra Süleymaniye’yi terk ederek Erbil’e yerleşti.
Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyi (KBGK) yaptığı soruşturma sonucu, eylemin failleri olduğu ileri sürülen altı kişinin tutuklandığını ve olaya ilişkin şüphelilerin itiraf videosunu paylaştı. KBGK, soruşturma sonucu saldırının, KYB’ye bağlı Terörle Mücadele Grubu (TMG) Başkanı Vahab Halepçeyi ve İstihbarat Başkanı Karzan Muhammad Rashedd’in doğrudan emirleriyle bir ekip tarafından işlendiği açıklamasını yaptı.
KYB’ye bağlı Terörle Mücadele Grubu (TMG) ise Rasoul’un öldürülmesindeki tüm ithamları ret ederek, videonun yayınlanmasının siyasi bir senaryo olduğunu iddia ediyor. “KYB’ye yıkılmak istenen eylemin, Parastin [Kürdistan Demokrat Partisi'ne bağlı güvenlik gücü] tarafından tasarlandığı” iddiasında bulunuyor. KYB’li yetkililer, tutuklananların aynı zamanda Terörle Mücadele Grubu üyeleri oldukları, tutuklanma biçimlerinin Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyi’nin itibarına zarar verdiği açıklamasında bulundular.
KYB yetkilileri, Lahur Talabani’nin kendi siyasi ve kişisel çıkarları için partiyi ele geçirmeye çalıştığı, bu yüzden yetkili organlardaki istihbarat ve terörle mücadele birimleri başkanlarının değiştirilmek mecburiyetinde kalındığını belirtiyorlar.
Süleymaniye’den Erbil’e sığınanlar
Reuters haber ajansına açıklamada bulunan üst düzey bir KYB yetkilisi, parti içindeki iktidar kavgasından dolayı, aralarında güvenlikçi ve siyasi sekiz önemli profilin Süleymaniye’den Erbil’e sığındığı bilgisini paylaştı. Söz konusu profiller arasında, KYB eski istihbarat başkanı Selam Amin’i de bulunuyor. Amin’in beraberinde birçok gizli belgeyi de Erbil’e KDP’ye götürdüğü belirtiliyor.
Kürdistan Başbakanı Mesrur Barzani, Süleyman Amin’in Erbil’e sığınması ardından kendisine üst düzeyde bir güvenlik görevi verdiği, bunun da KYB içinde ciddi anlamda rahatsızlığa neden olduğu ifade ediliyor. Konu hakkında gerek Mesrur Barzani’nin ofisi gerekse Selam Amin herhangi bir yorumda bulunmak istemiyorlar.
Öte yandan KDP’ye sığınan KYB’li üst düzey güvenlik yetkililerinin, Lahur Talabani ile olan ilişkileri ve Kerkük ihanetindeki rolleri konusunda kamuoyu ile paylaşılmış bir bilgi yok.
Bir türlü KDP ile KYB arasında sonlanamayan ekonomik, siyasi ve güvenlik alanlarında yetki ve güç paylaşımı anlaşmazlıkları, maalesef Bağdat, Tahran ve Ankara kıskacındaki Güney Kürdistan’ın kazanımlarını da riske ediyor. Her iki parti arasındaki ihtilaflar, hükümet organları, parlamento ve peşmergenin karar alma ve uygulama süreçlerini kilitliyor. KYB’li bakanların uzun zamandır hükümet toplantılarını boykot etmeleri, buna en bariz örneği teşkil ediyor.
İran ve Türkiye’nin hava saldırıları ve işgaline maruz kalan Güney Kürdistan, ayrıca iç kaotik ortamın da buna eklenmesiyle başta Washington olmak üzere, Batılı müttefikleri endişelendiriyor. Reuters'a konuşan ABD'li bir yetkili, Washington'un KYB ile KDP arasındaki gerilimlerden son derece endişe duyduğunu söyledi. Yetkili, "Ortaklarımıza şunu açıklamaya çalışıyoruz. Göstermelik birlik istemiyoruz! Bizim çıkarımıza, aynı zamanda sizin çıkarınıza olan konularda birbirinizle iş birliği yapabilmeniz için sizlere ihtiyacımız var."
ABD ve Batılı müttefiklerin, Kürdistanlı siyaset yapıcılardan beklenti ve girişimleri, maalesef şu ana kadar sonuç alıcı bir durum ortaya çıkaramadı. Güney Kürdistan'da kayıt dışı ekonomi ve yolsuzluk kontrol altına alınamadıkça, şeffaflık ve hesap verebilirlik hayata geçirilmedikçe, iki başlı idari, ekonomik, askeri ve oligarşik yapı da son bulmayacaktır. Hawkar Jaff Abdullah Rasoul’un öldürülmesi olayı, KDP ve KYB arasındaki sorunların devam ettiği, tünelin ucunda uzlaşı ve anlaşmaya dair ise herhangi bir ışığın gözükmediği anlamına geliyor.
Çetin Çeko
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.