Basra Vilayet Meclisi federal statü elde etmek amacıyla geçtiğimiz nisan ayında Bağdat’a resmi başvuru kararı aldı. Suriye iç savaşı, IŞİD’e karşı operasyonlar, İran-ABD ve ABD-Türkiye gerilimi başta olmak üzere bölgedeki makro gelişmeler, söz konusu kararın Irak ve çevre ülkelerde olası etkilerini gündeme taşımadı.
Basra vilayetinin Irak içinde federal statü isteği ilk kez gündeme gelmedi. 2008’de yüksek sesle dillendirilmese de Basra’nın federasyon talebine, dönemin Irak Başbakanı Nuri El Maliki yanaşmadı. Ademi merkeziyetçiliği savunur görünen ve 2015’de iktidara gelen Haydar El Abadi ise, IŞİD işgali ve saldırılarını gerekçe göstererek selefi Maliki gibi Basra’nın federal statü adımını gündemden düşürdü. Basra halkı, yeni Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin ise federasyon talebine pozitif yaklaştığını düşünüyor.
2005’de kabul edilen Irak anayasası, Irak’ı bağımsız federal bir devlet olarak tanımladı. Federal Irak talebinin şiddetli savunucusu Kürtler idi. Irak anayasası federal bölgeyi sadece Kürdistan ile sınırlamadı. Yeterli sayıda çoğunluk sağlandığı takdirde, bir veya daha fazla sayıda vilayetten talep gelmesi durumunda, referandumla federal bölgeler oluşturulması anayasada mümkün kılındı.
Anayasa’nın kabul edilmesi ardından, birleşik demokratik federal Irak'ın inşası için Kürtler ellerinden gelen tüm özveriyi gösterdi. Fakat demokratik federal birleşik Irak inşa edilemedi. Sünniler ve Şiiler, iktidarı toplumsal mutabakata göre paylaşma yerine, gruplardan birinin tek başına iktidara egemen olma anlayışı ve hırsı, özellikle de Tahran’ın Bağdat üzerindeki etkisi, demokratik ve fonksiyonel bir yönetimin kurulmasını engelledi. Araplar arasındaki silahlı mezhep çatışmaları son bulmadı. Ayrıca Arapların kendi aralarındaki mezhepsel açmazı Kürtlerin çözmesi de mümkün değildi. Sonradan sürece dahil olan IŞİD ise bu çatlaktan yararlanarak Irak krizinin zirvesine oturdu.
Uluslararası koalisyon, Irak’ta etnik ve mezhepsel sorunların “çözümü” açısından, özellikle dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın yardımcısı Joe Biden tarafından gündeme getirilen ve “Biden Planı” diye ifade edilen, Irak’ın Kürtler, Şiiler ve Sünniler arasında üç federal bölgeye ayrılmasını açıktan tartıştı.
Fakat Şiiler ve Sünniler, başından itibaren federalizme mesafeli yaklaştılar. Federalizmi Irak’ın zayıflaması ve parçalanması olarak algıladılar. Bu talebi kendi bölgeleri için başlangıçta gündeme getirmediler. Halâ önemli ölçüde Şii ve Sünni siyasi çevre, benzer siyasi korku, tereddüt ve yaklaşımlarını korumaktadır. Bunun nedeni demokrasi kültürü ve anlayışının içselleştirilmemesi, en önemlisi de Saddam dönemi Baas’tan miras kalan iktidar erkini, tek merkezde tutma ve yetkiyi paylaşmama zihniyetinin yeni Irak siyasi elitinin düşünce ve davranışına hakim olmasıdır.
Bu anlayış, celladın kurbanına yaptığını, kurbanın başkasına yapmasına benzer. Güney Asya’da İngiliz sömürgecilerinin düne kadar Hindistan’da uyguladıkları baskı ve anlayışın, bugün Hindistan’ın yerli Keşmir halkına, Pakistan’ın Belucistan ve Gilgit-Baltistan’a, Sri Lanka’nın Tamil halkına uyguladığı anti demokratik baskıdan niteliksel bir farkı yoktur.
‘Bağdat’a yaptığımız katkının karşılığını alamıyoruz’
Irak’ın açık denizlere açılan tek kapısı olan Basra, Bağdat ve Musul’da sonra Irak’ın üçüncü büyük şehri ve resmi olmayan rakamlara göre 3 milyon nüfusa sahip. Doğusunda İran, güneyinde Kuveyt ve güneybatısında Suudi Arabistan ile komşu. Basra’nın Bağdat’ın bütçesine petrol alanında yaklaşık yüzde 60, genel kaynaklar alanlarında yüzde 70’e varan önemli katkısı söz konusu. Basra, aynı zamanda Şii siyasetinin de merkez üssü konumunda. Basra’nın, Irak bütçesine bu önemli ekonomik yardımı ve Irak siyasetindeki ağırlığına karşın, merkezi yönetimden aldığı kaynak verdiklerinden oldukça az.
Bu yüzden geçtiğimiz temmuz ayında Basra'da Bağdat’a yönelik ciddi protestolar gündeme geldi. Protestocular başta kamu hizmetlerinde suiistimal ve yolsuzluk olmak üzere, günlük yaşamı çekilmez hale getiren su ve elektrik kesintilerini protesto ettiler. İran’ın Basra konsolosluğunu ateşe verdiler. Başkaldıran Basralılar, “Kürdistan federal bölgesinden daha fazla petrol üretiyoruz. Üzerimizde ne ambargo ne de bütçemizde tahdit var. Ama onların refah düzeyi bizden iyi. Sebebi ise federal statüye sahip olmaları ve bölgelerini kendileri yönetmeleri. Özyönetimi, federal statüyü bu nedenle istiyoruz” diyorlar.
Basralıların öfke ve meşru şikâyetlerini dindirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik herhangi ciddi bir reform adımı şu ana kadar merkezi hükümetten gelmedi ve gelmesi de pek mümkün gözükmüyor. Basra halkı, Güney Kürdistan benzeri federal bir statü istiyor. Güney Kürdistan’ın federe niteliği, ulusal kimliklere ve toprağa dayalı olmasıdır. Olası Basra federasyonu ise toprağa dayalı olmakla birlikte, daha çok idari ve mali ağırlıklı bir federal özerkliği hedefliyor.
Benzerlik açısından İspanya’da 17 özerk bölgeden sadece üçü Katalan, Bask ve Galiçya ulusal kimliğe ve toprağa dayalı özerkliğe sahip iken, diğer 14 bölgenin özerklik karakterini belirleyen, idari ve mali alanlar olmuştur. Olası Basra federasyonu da kategorik olarak İspanya örneğinde olduğu gibi 14 özerk idari ve mali bölgeye denk gelmektedir.
Bağdat federalizmi güdükleştirdi
Bağdat, kağıt üzerinde yetki ve güç paylaşımı konularında ademi merkeziyetçi demokratik bir içeriğe sahip olan Irak anayasasını her zaman çiğnedi. Kürdistan'dan koparılan bölgelerin idari yönetiminin Erbil'e mi yoksa Bağdat'a mı bağlanacağına dair anayasanın 140. Maddesinde yer alan referandum hükmünü uygulamayarak yok saydı. Aynı şekilde Kürtlerin tüm ısrarlarına rağmen, Anayasanın 48. maddesinde “Federal Yasama organı Millet Meclisi ve Federal Meclis’ten oluşur” ifadesine rağmen, federal bölgelerin sorunlarının çözüm organı olan Federal Meclis’i hiçbir zaman oluşturmadı. Bunun yerine Millet Meclisi ikame edildi.
Petrol, doğalgaz anlaşmaları ve gelirlerinin paylaşımı gibi benzer tartışmalı konular, Federal Meclis’in çözmesi gereken mevzular iken, söz konusu problemler, yetkisi olmayan farklı organlara yönlendirildi. Irak’ta federalizmi koruyacak ve yaşatacak en önemli organın kurulmaması Bağdat’ın bilinçli bir siyaseti oldu. Böylece federal hakların ve federalizmin savunusu sadece Kürdistan ve Kürtlere kaldı. Oysa Irak’ta birden fazla federal bölge olsaydı, Bağdat'ın federal bölgelere yaptırım etkisi ve sonuçları bugünden daha farklı olabilirdi.
Bu nedenlerden dolayı Kürdistan Bölgesi yönetimi, Erbil ile Bağdat arasında tüm yolların kapanması sonucunda 25 Eylül 2017’de meşru hakkını kullanarak, bağımsızlık referandumuna gitti. Haksız ve orantısız bir şekilde referanduma tepki olarak Erbil, Ankara ve Tahran’ın ambargosuna Bağdat'ın da saldırısına maruz kaldı.
Dünya'da yaklaşık 200 ülkeden aralarında Kanada, Rusya, Brezilya, ABD, Hindistan, İspanya ve Almanya olmak üzere 25 devlet federal sistemle yönetiliyor. Bu 25 ülkenin
nüfusu, dünya nüfusunun yaklaşık %40'ını oluşturuyor. Ortadoğu coğrafyasında Irak hariç, özellikle Kürtlerin bulundukları devletlerde, federal veya özerk bölge geleneği ve yapılanması bulunmuyor. Bölgede cumhuriyet, emirlik ve krallık sıfatları altında yönetilen ülkeler, özerk, federal ve konfederal sistemleri devletin zayıflaması ve parçalanması olarak telakki ediyorlar. Güç ve yetki paylaşımına yönelik her türlü siyasi ve idari demokratik formata karşı çıkıyorlar. Dolayısıyla otokratik, diktatöryal, buyurgan ve anti demokratik bir anlayışa sahiptirler.
Bu yüzden Kürdistan dışında farklı etnik ve mezhepsel kimlikler temelinde veya sadece idari ve mali açıdan federal bölgelerin oluşması, federalizmin Irak'ta işlemesine ve bölgeye pozitif etkisi olacaktır.
Günümüz Ortadoğu coğrafyasında ‘özerklik’, ‘federasyon’, ‘konfederasyon’ ve ‘bağımsızlık’ kavramları, Kürdistan sorunu ve Kürtler ile özdeş duruma geldi. Bu nedenle Basra’nın federal bir yapıya sahip olması sadece Irak, Güney Kürdistan ve Kürtler açısından değil Ortadoğu, Arap dünyası, Türkiye ve İran’da müesses nizamların sorgulanmasına vesile olacağı için de desteklenmesi gereken bir adımdır. Hele Suriye’de statü isteyen Kürtlerin, Güney Kürdistan dışında referans olarak verecekleri Ortadoğu’da bir Arap özerk bölgesinin olması çok önemli bir emsal teşkil edebilir.
Tüm bu nedenlerden dolayı Kürdistan Bölgesi yönetimi ve Kürdistanlılar, Basra’nın federasyon talebini desteklemelidirler.
@cetin_ceko
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.