Yasak sekiz yıl sürdü.
Yasaklı diller arasında dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden Rusça hariç Azerice, Gürcüce, Kazakça, Estonca, Letonca, Yugoslavya Federasyonu içinde Hırvatça, Boşnakça ve benzer yüzlerce ikinci resmi dil vardı.
Yasanın yürürlükte kaldığı sekiz yıl boyunca ne Azeriler ne Kazaklar ne Hırvatlar ne de Boşnaklar yasa hükümlerini çiğnemekten dolayı Türkiye’de yargılanmadılar. Yargılananların tümünü T.C vatandaşı Kürtler oluşturdu.
Bu yasayı formüle etmek için günlerce, haftalarca “entelektüel” mesai harcayan 12 Eylül Cuntası anayasa ve hukuk profesörlerinin kafalarındaki asli düşünce; diktatör Saddam Hüseyin’in Irak Anayasası’nda yer alan, ikinci resmi dil Kürtçeyi bir şekilde Türkiye siyasi sınırları içinde baypas etmekti.
Kürtçenin Irak’ın resmi dilleri arasında yer alması, Türkiye’de Kürtçe dilinde düşünce açıklanması ve yayın yapılmasının yolunu açıyordu. Sırf bu yüzden Kürtçeyi yasaklamak için yüzlerce devletin ikinci resmi dili Ankara’daki darbeci generaller tarafından yasaklandı.
Saddam'ın bütün vahşeti Güney Kürtleri üzerinde devam ettiği dönemde; Irak Anayasası’nda Kürtlerle ilgili kısmi haklar ve gerçek olmayan otonomi bile, kendi Kürt sorunundan dolayı, Türkiye için kabul edilmez örnekler oluşturuyordu.
Bu emsali görünmez kılmanın yolu, ulusal hukuk yoluyla uluslararası hukuku ve kuralları ortadan kaldırmakla yapıldı.
Sonuçta 2932 Sayılı Yasa ile Türkiye’de Kürtçe, özel hayatta bile yasaklandı.
Facebook hesabımda 21 Şubat Dünya Ana Dil Günü vesilesiyle paylaştığım bu bilgiye Sayın Hüseyin Turhallı şu notu düştü.
“Ve bu yasayı Saliha Şener ilga etti. Diyarbakır Belediye seçimlerinde SHP'li Turgut Atalay'ın seçim çalışmalarında Kürdçe konuşan Saliha Şener'e 2932 Sayılı Yasaya göre bir yıl ceza verilmişti. Bu durum hem uluslararası alanda hem de TBMM'de büyük tartışmalara neden olmuştu. Turgut Özal son noktayı koydu. ‘Bu utanç yasası ilga edilecek’ dedi ve ilga edildi......”
Turhallı’nın da ifade ettiği gibi Özal döneminde 1991 yılında çıkartılan Terörle Mücadele Kanunu'na konan bir hüküm ile 2932 sayılı yasa tümüyle yürürlükten kaldırıldı. Şu an yasalara göre Türkiye’de yasaklı bir dil “yok”!
Ama her şeyi bilen devletin bilemediği tek şey, kendi parlamentosunda zaman zaman bilinmeyen bir dille konuşulması ve meclis tutanaklarına nokta nokta geçilmesi.
TBMM’de “bilinmeyen dil” diye tutanaklara geçen dil, devletin kendi vatandaşı Kürtleri bir yana koyalım, Irak anayasasında yer alan ve uluslararası resmi statüsü olan Kürtçedir.
Hele birçok ulusun alfabesinde yer alan “W, X, Q, Δ harflerinin Kürtçeden dolayı başlarına gelenler mizah, zekâ ve siyaset ilişkisi bakımından faciadır.
“Türkler ile Kürtleri birbirinden ayıran en önemli fark ne dinleri ne de renkleridir. DİLLERİDİR!”
Kürtçenin resmi dil olması için Kürt siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının 21 Şubat Ana Dil Günü vesilesiyle başlatmış oldukları ortak imza kampanyası bu açıdan anlamlı ve mühimdir.
Kürtçeyi resmi dil kabul ettirme mücadelesi, Kürtlerin statü elde etmelerinin önünü açacak en önemli atılımlardan biri olabilir.
Twitter: @cetin_ceko
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.