Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), 18 Mart Pazartesi günü yaptığı açıklamada, 10 Haziran'da yapılması planlanan Kürdistan Bölgesi parlamento seçimlerini boykot edeceğini duyurdu. KDP'nin bu beklenmedik hamlesi, bölgede ve uluslararası siyasi arenada şok etkisi yarattı.
KDP sözcüsünün seçimi boykot etme kararını açıklamasının ardından, Irak Bağımsız Seçim Yüksek Komisyonu (IHEC), seçim hazırlıklarının planlandığı şekilde devam ettiğini ve KDP'den seçimden çekildiklerine dair bildirim veya seçimlerin ertelenmesine dair resmi bir başvuru almadıklarını belirtti.
Başta ABD olmak üzere, Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI), Erbil ve Bağdat'taki yabancı misyon temsilcileri konuya ilişkin tavır ve açıklamalarını geciktirmediler. Irak ve Kürdistan Bölgesi'ndeki siyasi durum hakkındaki endişelerini dile getiren yabancı misyon temsilcileri, KDP'nin kendi rolünü üstlenmesi ve seçimle ilgili sorunları ve endişeleri federal kurumlar ve diğer partilerle birlikte çözme çağrısında bulundular.
ABD'nin Irak Büyükelçisi Alina Romanowski, KDP Lideri Mesud Barzani ile bir araya geldi. Görüşmede Barzani, KDP'nin seçimleri ‘boykot’ etmediğini, ancak temiz, şeffaf, güvenli ve dış müdahalelerden uzak bir seçim istediklerini vurguladı. Barzani, seçmenlerin oy kullanma hakkının korunması, demokratik sürecin değersizleştirilmemesi ve bölge yasalarının ihlal edilmemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Irak Federal Yüksek Mahkemesi, 2022'den bu yana Kürdistan Bölgesi'nin federal haklarını sınırlayan bir dizi karar verdi. Son kararda, Kürdistan Parlamentosu'nda kota sistemiyle temsil edilen Türkmenler (5), Süryaniler, Asuriler, Keldaniler (5) ve Ermenilere (1) ayrılan 11 milletvekilliğinin anayasaya aykırı olduğuna hükmedildi. Bu kararla Kürdistan Parlamentosu'ndaki sandalye sayısı 111'den 100'e düşürüldü. Mahkeme söz konusu kararda Kürdistan’ı Erbil, Duhok, Süleymaniye ve Halepçe olmak üzere dört seçim bölgesine böldü. Ayrıca seçimleri yerel gözlemciler değil, Bağdat'ın gözlemcileri denetleyecek kararını aldı.
Son genel seçimlerde 111 (şimdi 100) sandalyeli Kürdistan Parlamentosu'nda KDP 45, KYB ise 21 sandalyeye sahipler. KDP, parlamentoda Süryani, Asuri, Keldani, Türkmenler ve Ermenilere ayrılan 11 kotanın tamamının desteğini alıyordu.
Kürdistan Bölgesi Parlamentosu'ndaki kotaların kaldırılması, Türkmen, Süryani, Asuri, Keldani ve Ermeni siyasi partilerin tepkisini çekti. Bu partilerin çoğu, 10 Haziran'da yapılacak seçimleri boykot edeceklerini açıklayarak Federal Mahkemenin kararını protesto ettiler. KDP de bu partileri takip ederek "boykot" kararı aldığını duyurdu.
KYB’nin tavrı
KDP'nin seçimleri boykot etme kararı sonrası, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) nasıl bir tavır alacağı merakla bekleniyordu. KYB Polit Bürosu yaptığı açıklamada, gerekçesi ne olursa olsun, seçimlerin ertelenmesinin demokrasiyi zayıflatacağını ve Kürdistan Bölgesi'ndeki kurumların meşruiyetini zedeleyeceğini vurguladı.
Kürdistan Bölgesi seçim yasasının değişmesi için Federal Yüksek Mahkeme'ye dava açan parti Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)'dir. KYB'nin dava açma gerekçesi, Kürdistan meclisinde bileşenlere ayrılan 11 milletvekili kotasının Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) tarafından istismar edildiğidir.
Federal Mahkeme, 21 Şubat tarihinde KYB lehine karar vererek, Kürdistan meclisinde bileşenlere ayrılan 11 milletvekili kotasının anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Ancak, mahkemenin kararının arkasında yatan gerçek, KDP'nin parlamentodaki çoğunluğunu yargı yoluyla KYB lehine değiştirmek olduğu aşikardır.
KYB, KDP ile rekabet için Bağdat'a yaslanırken, bu durum Kürdistan'ın federal haklarını tehdit ediyor. Bağdat ve Tahran'a Kürdistan'ın federal haklarını ortadan kaldırma ve Irak'ı merkeziyetçi bir sisteme geri döndürme şartları sunuyor. Böylece Kürdistan Bölgesi'nin statüsü ve siyasi geleceği tehdit altına giriyor.
KYB'nin Bağdat'ın desteğini alarak KDP'yi zayıflatması pek olası değil. KYB'nin Bağdat ile yakınlaşması, KDP'yi zayıflatmak yerine Kürdistan'da bir bölünmeye yol açabilir. Bu durum, Kürtlerin ortak çıkarlarına ve kazanımlarına zarar verir.
KDP’nin Irak federal kurumlarından çekilmesinin işaretleri
KDP'nin Irak federal kurumlarından çekilmesinin ilk işareti 12 Mart'ta gerçekleşti. KDP'ye yakınlığıyla bilinen Federal Yüksek Mahkeme üyesi Hakim Abdurrahman Süleyman Zebari, görevinden ayrıldı. Zebari, 2022'den bu yana Federal Mahkeme'nin aldığı kararların Kürdistan'ın özerkliğini ortadan kaldırmaya yönelik, anayasayı ve federal hakları ihlal eden bir tavır içinde olduğunu gerekçe göstererek istifa ettiğini açıkladı. Zebari, daha önce Duhok Ceza Mahkemesi başkanlığı görevini yürütüyordu. Son üç yıldır da Federal Yüksek Mahkeme üyeliği görevinde bulunuyordu.
KDP ve bazı Kürdistanlı siyasi güçler, Irak Federal Yüksek Mahkemesi'nin anayasaya aykırı bir kurum olduğunu ve lağvedilmesi gerektiğini savunuyor.
Mahkeme, etnik ve dini gruplara ayrılan 11 kota, Kürdistan'ın dört seçim bölgesine bölünmesi ve seçimlerin Bağdat tarafından denetlenmesi kararlarını geri çekmezse, KDP Irak federal kurumlarından aşamalı olarak çekilebilir.
KDP'nin Soran şubesi Başkanı Rebwar Babkayi, basına yaptığı açıklamada, partisinin boykot kararının tüm sonuçlarını göz önünde bulundurduğunu ve gelecekte daha fazla adım atılacağını söyledi. Babkayı: “Kesinlikle, sonraki birkaç adımımızı analiz ettik, ancak gerektiğinde bu adımlar sırasıyla açıklanacak" dedi.
Bu adımlardan birincisi, Federal Yüksek Mahkeme üyesi Kürt hakim Süleyman Zebari'nin istifası, ikincisi ise KDP'nin seçimleri boykot edeceğini açıklaması oldu.
Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani'nin Özel Kalem Müdür Yardımcısı Aziz Ahmed, X’de (Twitter) yaptığı paylaşımda, "KDP'nin seçimi boykot etmesi ve Irak'taki siyasi süreçten çekilme ihtimali Irak için bir dönüm noktası olur, 2003'te gönüllü kabul ettiğimiz federal Irak modelini tehlikeye atabilir" dedi.
KDP'nin bundan sonra atacağı adımlar ve bu adımların KDP ve Kürdistan'a etkileri neler olabilir?
KDP'nin üçüncü hamlesi, Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'ndaki (IHEC) temsilcisini geri çekmesi olabilir. Bu adım, 10 Haziran'da yapılacak Kürdistan Parlamentosu seçimlerini zorlaştırabilir ve seçimlerin bir kez daha ertelenmesini gündeme getirebilir. KDP'nin seçim boykotunu sürdürmesi ve seçimlerin gerçekleşmesi durumunda ise Erbil ve Duhok'ta katılım düşük olabilir, bu da seçimlerin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açabilir.
Irak parlamentosunda 329 sandalye bulunmaktadır ve KDP, 31 milletvekiliyle temsil edilmektedir. KDP, hükümet ortağıdır ve Dışişleri Bakanlığı, Yasama Meclisi Başkan Yardımcılığı gibi üst düzey pozisyonlarda temsil yetkisi KDP'nin elindedir. Ayrıca Irak parlamentosundaki en büyük Kürt partisi olan KDP'nin, Irak parlamentosundan olası çekilmesi, en önemli ve stratejik hamle olarak değerlendirilmektedir.
KDP, 1991'den beri yapılan tüm Kürdistan Bölgesi seçimlerinden birinci parti olarak çıkmıştır. Federal Mahkeme'nin kararlarını kabul etmediğini açıklayan KDP, Kürdistan Bölgesi seçimlerine katılarak meşruiyetini bir kez daha teyit etmelidir. Bu sayede Bağdat'ın Federal Mahkeme aracılığıyla Kürdistan'ın federal haklarını ortadan kaldırma girişimlerine karşı KDP, kitle desteği alarak daha güçlü bir tavır ortaya koyabilir. Irak federal kurumlarından çekilme ise bu aşamadan sonra gündeme gelebilir. Tersi bir tavır, KDP'nin elini zayıflatabilir
KDP, Federal Mahkeme'nin kararlarının İran ve Bağdat'taki müttefikleri tarafından yönetilen kolektif bir komplo olduğuna inanmakta ve bunu açıkça dile getirmektedir. KDP'nin Irak parlamentosu ve hükümetten çekilmesi, Irak siyasi sisteminin istikrarsızlaşmasına ve Kürdistan Bölgesi ile Irak arasındaki siyasi makasın daha da açılmasına neden olacaktır.
Son Irak genel seçimlerinde popülist Şii lider Mukteda es-Sadr'ın grubu seçimlerden birinci parti olarak çıktı ve parlamentoda en fazla milletvekilliğine sahip oldu. Fakat hükümeti kurma çabaları başarısız olunca, es-Sadr'ın grubu parlamentodan ve federal kurumlardan çekildi. Bu durum, İran yanlısı Şii Koordinasyon Çerçevesi için bulunmaz bir fırsat yaratarak İran yanlısı bir hükümet kurmalarına imkan tanıdı.
Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) 10 Haziran seçimlerini boykot etmesi durumunda, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) Kürdistan parlamentosunda birinci parti olması ve Kürdistan Bölgesi Başkanlığı ve Başbakanlık başta olmak üzere tüm temsil ve yürütme kurumlarını ağırlıklı olarak ele geçirmesi olasıdır.
KDP'nin bu duruma sessiz kalması beklenmez. 2015 yılında KDP ile Goran Hareketi arasında çıkan krizde, Parlamento Meclis Başkanı ve Goran Hareketi Milletvekili Yusuf Muhammed'in Erbil'e girişine KDP tarafından iki yıl boyunca izin verilmedi. Bu durum Kürdistan Parlamentosu'nun işleyişini felç etti. Benzer gelişmelerin 10 Haziran seçimlerinden sonra yaşanması mümkündür.
KDP'nin 10 Haziran seçimlerini boykot etmesi halinde Kürdistan'daki durum 1991 sonrası parçalanmışlığa benzeyebilir. KDP'nin seçimlere katılıp sadece Irak federal kurumlarındaki temsilcilerini çekmesi ise ikinci bir bağımsızlık referandum sürecine yol açabilir. Bu durum gasp edilen federal hakların geri alınması için Erbil-Bağdat arasında gergin bir mücadeleye neden olabilir.
Uluslararası toplum, Kürdistan'ın federal özerklik haklarının gasp edilmemesi ve Irak'ın katı merkezi mezhepçi bir devlete dönüşmemesi için Bağdat'a baskı uyguluyor. Bu girişimin ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecek. Mevcut gidişat, Erbil ve Bağdat arasındaki makasın daha da açılacağını ve bu açığın uluslararası toplum ve yerel arabulucu aktörler tarafından kapatılamayacağını işaret ediyor.
Kürdistan ve halkını zorlu bir dönem bekliyor. Kürdistan'daki memurların Ekim ayından bu yana maaşları ödenemiyor. Kürdistan halkının bu zorlu süreci nasıl göğüsleyeceği üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.
Tahran ve Bağdat, Erbil'i abluka altına almaya çalışırken, Ankara da KYB-PKK ilişkisi nedeniyle Süleymaniye üzerinde baskı ve saldırılarını artırıyor. Sonuç olarak Kürdistan hareketinin üç ana aktörü KDP, KYB ve PKK farklı cephelerden, farklı saikler, amaçlar ve hedeflerle Tahran, Bağdat ve Ankara'nın saldırılarına maruz kalmaya başladılar.
KDP, KYB ve PKK arasındaki çekişme, bu üç devletin siyasetine sessiz kalmaları veya yeşil ışık yakmaları ile daha da alevleniyor. Bu durum, Kürdistan'ın kazanımlarını ve elde ettiği statüyü zayıflatıyor.
Kürdistanlı partilerin halkın oylarıyla kazandıkları ve milletvekili çıkardıkları sayıya dayanarak, Kürdistan toplumu ve uluslararası toplum nezdinde meşruiyetlerini yenilemeleri sadece seçim yoluyla mümkündür. Bu yüzden, 10 Haziran 2024'te planlanan seçimlerin şeffaf ve adil bir şekilde gerçekleştirilmesi son derece önemlidir.
KDP'nin "seçimleri boykot" kararı, partinin tüm kanatlarının tam bir uzlaşması ile alınmış gibi görünmemektedir. KDP'nin 10 Haziran seçimlerine katılması gerektiğini savunan parti içi ve dışı çevreler mevcuttur. Bu çevreler, KDP'nin seçimlere katılarak halkın çoğunluğunun desteğini almış birinci parti olarak çıkmasını ve meşruiyetini yeniden tescil etmesini savunmaktadırlar.
KDP'nin önde gelen isimlerinden Hoşyar Zebari, 3 Mart'ta yaptığı açıklamada 10 Haziran seçimlerini "kurumlarımızı yeniden meşrulaştırmanın ve Bağdat'ın Kürtlerin haklarını ihlal ettiği iddialarına karşı koymanın bir yolu" olarak nitelemiştir. Bu açıklama akılcı, gerçekçi ve yapılması gerekeni özetlemektedir.
X: @cetin_ceko
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.