Irak Yüksek Federal Mahkemesi, Kürdistan Bölgesi’nin 2007'de kabul ettiği gaz ve petrol yasasını, Irak anayasasına ‘aykırı’ olduğu ve ihraç gelirlerinin Bağdat’a iade edilmesi kararını aldı. Söz konusu karar sonrası politik tansiyon bölgede yükseldi. Erbil ve Bağdat'ta birçok fay hattı tekrardan hareketlendi.
Irak Anayasası 'Madde 140' ile kararlaştırılan ve Kürdistan’ın coğrafi sınırları içinde kalan, ama Kürdistan Bölgesi Yönetimi'ne (KBY) verilmeyen, Kerkük, Ninova ve Hanekin başta olmak üzere, bu bölgelerin statüsü en geç 2007 sonuna kadar yapılacak referandumla belirlenecekti.
Anayasanın ihlal edilen 140. Maddesi konusunda Federal Mahkeme yıllardır bir adım atmadı. Fakat, on yıl önce açılan bir davanın hükümet kurma çalışmaları sırasında karara bağlanması, zamanlama açısından manidardır. Söz konusu hüküm ortadan kalkmadığı müddetçe, konjonktüre göre bu karar, Demokles'in kılıcı gibi federal Kürdistan’ın üzerinde sallanacaktır.
Mahkeme kararı, KDP’nin Mukteda es-Sadr bloku ve Sünni Taqadum grubu ile sürdürdüğü koalisyon görüşmelerini cezalandırma girişimidir. Kararda eski Başbakan Nuri el-Maliki ile İran’ın parmak izleri mevcuttur. Federal Mahkeme’nin ‘hukuki’ kararının birçok siyasi ve ekonomik yansıması ve etkisi olasıdır. En önemlisi söz konusu karar, Kürdistan Bölgesinin federal statüsünün sorgulanması ve kuşatılması anlamına gelir.
Erbil ile Bağdat arasında krizin çözülmemesi durumunda taraflar arasındaki ilişkiler 2014-19 dönemine dönebilir. Şimdiden bunun işaret fişekleri atılmaktadır.
Irak Yüksek Federal Mahkemesi’nin Kürdistan Bölgesi’nin gaz ve petrol yasasının ‘anayasaya aykırı’ kararından önce Bağdat, Kürdistan Bölgesi’nin bütçedeki payını göndermeyi geciktirmeye başladı. Kürdistan Bölgesi Maliye Bakanlığı 17 Şubat’ta yaptığı açıklamada, Bağdat'ın bölgenin federal bütçedeki payını göndermeyi geciktirmesi nedeniyle, Ocak maaşlarını ödemek için Şubat petrol gelirini kullanmak zorunda kaldığını açıkladı.
Bağdat'ın Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ne (KBY) yönelik elinde iki önemli koz var. Birincisi KBY’nin bütçedeki payını göndermeyerek, Kürdistan’da ekonomik kriz ve toplumsal protestolara zemin hazırlamak.
İkincisi; söz konusu karar ile petrol ve gaz endüstrisindeki yabancı yatırımcıları ürkütmek ve uluslararası ticari mahkemelerde tahkim davaları açarak, şirketlerin Kürdistan’daki faaliyetlerine son vermeye çalışmak. Böylece yabancı yatırımcıları ve sermayeyi Kürdistan’dan uzak tutmak.
Irak Yüksek Mahkemesi’nin kararından iki hafta önce Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani arasında bir görüşme gerçekleşti. Görüşmeye ilişkin birçok yorum yapıldı. Yorumlar arasında, Erdoğan’ın Türkiye’de yapılacak genel seçimlere ilişkin Kürt aktörlerin nabzını tutmaya çalıştığı, PKK ile olası bir müzakere sürecinin tekrardan olabileceği başta olmak üzere farklı değerlendirmeler gündeme geldi.
Sonuçta Erdoğan: “Neçirvan Barzani ile Irak doğal gazını konuştuk, Türkiye’ye doğal gaz arzı olabilir” açıklamasını yaptı. Erdoğan’ın Bağdat’ı bypass ederek Erbil üzerinden bu açıklamayı yapması, başta İran yanlısı aktörler olmak üzere birçok Iraklı çevrenin tepkisine yol açmış olabilir. Erdoğan’ın açıklamasını mahkemenin kararına etki eden etmenlerden biri olarak göz önünde tutabiliriz.
2021 rakamlarına göre KBY, günde yaklaşık 430.000 varil ham petrolü, boru hattı ile Ceyhan’a pompaladı. Kürdistan petrolünün dünya pazarlarına satılmasına destek verdiği gerekçesiyle Bağdat, 2014’de Ankara ve Türk enerji şirketi BOTAŞ aleyhine Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesine 26 milyar dolarlık tahkim (hakemlik) davası açtı. Dava hala devam etmekte ve büyük bir olasılıkla bu yıl içinde sonuçlanması bekleniyor. Bu açıdan Irak Yüksek Federal Mahkemesi kararının, Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nin vereceği kararda Türkiye ve Kürtler aleyhine etkisi olabilir.
Bahis mevzusu davanın KBY açısından birçok önemi ve tesiri vardır. Kürdistan petrolü dünyaya Türkiye’nin Ceyhan limanı üzerinden ulaşmaktadır. Ankara, Erbil ve Washington birlikte Bağdat'ı tahkimden vazgeçirmeye iknaya çalıştılar. Ancak çabalar şu ana kadar başarısız oldu ve Bağdat davayı kazanacağını tahmin ediyor. Bağdat’ın asıl amacı Türkiye’den tazminat almaktan ziyade, Kürdistan petrolünün dünya pazarlarına satışını bloke ederek, enerji kaynaklarının kontrolü ile satışını denetim altına almak, Kürdistan Bölgesi’nin federal statüsünü törpülemek ve Kürtleri ‘terbiye’ etmektir.
Federal Mahkeme’nin kararı ardından Kürdistan’da iş yapan uluslararası enerji firmaları ile finans çevrelerinin tavrı kısa sürede ortaya çıkacaktır. ABD ve uluslararası toplum, soruna Irak’ın iç meselesi diyerek Erbil ile Bağdat arasında arabulucu veya fazla müdahaleci olmayabilirler. Bu yaklaşım, Kürtlerin aleyhine olur.
KDP-KYB anlaşmazlığı Kürtlerin kazanımlarını tehlikeye sokuyor
10 Ekim Irak genel seçimleri ardından Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Bağdat’ta Kürdistani blok olarak ortak hareket etme kararı aldı. Kararın amacı, Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin (KBY) genel bütçedeki payı, petrol ve doğalgaz yasası, Anayasa’nın 140. Maddesi ve Federal Konsey konuları başta olmak üzere Bağdat’ta ortak hareket ederek, Kürdistan’ın kazanımlarını koruma ve ilerletmeydi.
KDP ile KYB arasında uzlaşı ve eşgüdüm yolunda giderken, Irak cumhurbaşkanlığı seçiminde KYB mevcut Cumhurbaşkanı Berham Salih’i, KDP ise kendi adayı Hoşyar Zebari’yi aday gösterdi. Ardından Irak Cumhurbaşkanlığı seçimine iki hafta kala iki parti birbirlerini suçlamaya başladılar. KDP ve KYB arasında ilişkiler tekrardan bozuldu. KYB milletvekilleri, KDP Irak cumhurbaşkanı adayı Hoşyar Zebari’nin ‘iyi itibar’ şartlarını yerine getirmediği gerekçesiyle Irak Yüksek Federal Mahkemesi’ne başvuruda bulundu ve Zebari’nin adaylığı düştü.
Irak Cumhurbaşkanı adayı kim olacak tartışması merkeze oturduğundan, hükümet kurma çalışmaları için Mukteda es-Sadr bloku ve Sünni grup Taqadum Koalisyonu ile sürdürülen görüşmelerden KYB’nin çekilmesi gözden kaçtı.
KYB sözcüsü Amin Baba Şeyh, Sadr blokunun kendileriyle şeffaf olmayan bir anlaşma yapmak istediğini, bu yüzden KDP, Sadr bloku ve Sünni Taqadum Koalisyonu’nun olası ittifakının Irak'taki siyasi sürece ve Kürdistan Bölgesi'nin anayasal haklarına hiçbir şekilde hizmet etmeyeceğinden koalisyon çalışmalarından çekildiklerini açıkladı. Bu KDP için ciddi bir itham ve eleştiridir.
KDP, Sadr bloku ve Sünni Taqadum Koalisyonu ile KBY’nin genel bütçedeki payı, petrol ve doğalgaz yasası, Anayasa’nın 140. Maddesi ve Federal Konsey konularında nasıl bir mutabakata vardığı, vardıysa içeriği, varmadıysa neden varamadığı konusunda kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir.
2005'den günümüze kadar Kürtler, Bağdat’ta kurulan hükümetlere genelde destek verdi. Kurulan hükümetler, süreç içinde Kürdistan'ın kazanımlarını hedef alınca destek çekildi. Bu klasik Erbil-Bağdat döngüsünün tekrarlanmaması için derslerin çıkarılmış olması gerekir.
Erbil’de bir an önce suların durulması gerekiyor. Kürdistanlı siyasi aktörlerin Bağdat’a karşı parçalı olmaları sadece kendi ellerini zayıflatmakla kalmıyor, mevcut kazanımları da tehdit altına sokuyor. Öncelikle KDP-KYB ihtilafının son bulması, idari, siyasi, ekonomik ve askeri iki başlılık, su istimal ve yolsuzluk konularında defalarca alınan kararların ve atılmayan adımların acilen atılması beklenmektedir.
Birlikte hareket etme, sağduyu ve sorumluluk mevcut gidişatın çözüm anahtarlarıdır.
Tiwitter: @cetin_ceko
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.