Berxo, hevalim kekem...
Bugün zor olanı başarmak için yola çıktık dağların arasından, vadilerin derinlerinden geçtik, Behdinan’dan Botan\'a Mem\'lerin diyarına uğurladık seni... Hoşçakal demedik biliyorsun, diyemedik yediremedik kendimize. Seni Botan halkının direngeç kollarına bıraktık. Oradan bayrağa sarılı seni, Qoser’e uğurlayacak dostlarımız, halkımız.
Gerisin geri dönüverdik sırasıyla Behdinan’ın vadisinden, dağlarından evlerimize... Hüzünlü, kırgın, kızgın...
Dirisinden korkulan olmaya alışmış akıllarımız, ölüsünden korkulanı görünce daha da kinlendi, bıçkınlaştı yüreklerimiz, küfrettik ustursuzca, üslupsuza... Sövdük alçalmış düşmana, hele hele ölü yiyiciliğine soyunan kürtçüklere, particiklere birleşemeyen ama kürdistanlaşmış vatan evladını bayrak yapmaya çalışanlara...
Evlerimize geldik, dedim ya hani az önce, gelmez olaydık Berxo, anam açtı kapıyı sarıldı boynuma, yemek yedin mi evladım diye sordu, berxemin dercesine....
Bilirsin az kavuşuruz biz analarımıza, yol uzaktır, tuzaktır... Yolcu zayıf, yaşlıdır hassastır...
Hele ki dün gece Berxemin diyen, inleyen, klamlar ile seni çağıran anamız, sessiz mağrur duran babamız. İçerde uzanmış beklerken anamızı, babamızı soğuk taş kesmiş morgda hatırlarmısın klamlardaki çığlıkları?
Peki içeriyi?
Berxo Berxo diye kendini Ölüme yatırmaya hazır, ama canından hayat verdiği sana kıyamayan, kefenini açtırmayan günahtır diyen yaşlı sakat görevlinin, dininden zorunlu utangaçlığını unutabilirmisin?
Seni kefende, seni kefenden, seni kefenle gören ama koklayamayan, ellerini son kez yüzünde gezdiremeyen o narin yaşlı elleri unutabilirmisin?
Peki babamızı biliyormusun? Hani gözlerin kapalı uzanırken, soğuk taş odada yerde, başın Sol yanına düşmüş kalbini gösterirmişcesine mağrur dururken, yere hafiften eğilen o yaşlı, çökmüş ama göstermemeye çalışan ama sana eğildikçe iki günlük sakalı dahada ağırlaşan sana çöken, evladım diye yüzünü yüzüne dayayan ve kutsal topraklara, ülkeye hayat verirmişcesine ab-ı hayattan gözyaşlarını yüzüne süren, öpen.... Hatırlıyor musun hevalim?
Biz,
Biz mi?
Unutamayacağız hevalim...
Ve bugünü hiç ama hiç unutamayacağız kekem , hele ki bizler ölümü kalbinde, aklında binlerce kez yaşamış olmamıza rağmen...
Bugün o Ana\'ki dağları inletti Kürdistan gençliğine seslenirken, bize yani eskilere yenilere Şehidi hatırlattı. Ülkeyi, sevdayı helâl savaşı hatırlattı. Dimdik duran başı, ileriyi sınırları parçalayan sesi yıktı, parçaladı düşmanı. And içmeye gelmiş gençler sıralanmıştı önümüzde sağlı sollu, hepsi bir nefer, hepsi birer fişek... Anamız, babamız yürüyerek ağır ağır ilerlediler ve anlattılar bütün Kürdistan\'a, kürdün şehidinin kudretini...
Ama bir kare vardı ki aklımdan çıkmayan, çıkartılamayan, nasıl anlatsam, nasıl dizsem kelimeleri ardı ardına yok yok yok...
Emiri gördüm hayatının başında, senin gibi umutla bakıyor hayata, gülüyor vatansız hayatına, kimliksiz savaşlara... Kızma sakın söylediklerime, alınma. Senki özgür Ülke için çıktın bu yola, senki dilini o kutsal ana babadan öğrendin ve öğrettin evlatlarına. Haddime değil seni kızdırmak ama bir pasaport, kimlik bile bulamadık bu kutsal babanın evladına... Savaşan yüzlerce yoldaştan biri olan sana....
Uğraştık hep resmiyet ile diplomasi ile kazandıkta inadına düşmanın...
Ama bizim emir, hani şahandan küçük olan bizden güçlü olan emir gülerken hayata, deklanşörüme takılıverdi bir anda...
Anamız ağlarken, berxosu koynunda uzanmışken bir fotoda, emir habersizdi başlayacağı yeni hayattan...
Vurdu beni bu kare hevalim, yıktı...
Şimdi bu yazıyı yazarken, de \"söyle lo\" dediğin Zana -Andok\'u dinliyorum, evden uzaklara gidiyorum, birbirini bırakmayan düşmana teslim olmayanlara katılıyorum, sonra bir anda şansamıdır yoksa sendenmidir bilinmez Qasımo parçası başlıyor çalmaya....
Qasımo lo hela lo lawo
Dile dayka te havare vi gaziye
........
Gulleki li nava meydane
Beri bedana Qasımo lawo meyro
Qasımo menal Berxo mênal....
Uzuyorda gidiyor klamın, bedenimi parçalayan notaları, anamızın sesi çınlıyor kulaklarımda, babamızın gözyaşları söndüremiyor bu amansız yangını, ve inceden inceden alıyor beni benden...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.