İşte şimdi hesap zamanımız geldi güzel hevalim, seni senden, bizden, hele hele o güzel canlardan evlatlarından ayıran ülke toprağımızı kirletenlerden intikamını istemenin zamanı geldi. Günlerden hangi gün olursa olsun o güzel ülke sevgini, güler yüzünden akan dost sıcaklığını hatırlamanın unutturmamanın zamanı geldi. Geride kalanlara sabrı değil, düşmana hıncı anlatmanın, birlikte yaratılan özgür Ülke toprağının acılarını, kavgasını anlatmanın zamanı geldi....
Kürdistan’ın nehirlerinde balık tutmuşluklarımız var hatırlarsın yoldaşım, gecelerin sessizliğinde bağıra bağıra türkü söylemişliklerimiz, özgür Ülke aşkını sazımıza sözümüze sığdırmışlıklarımız var... Biz yoktan var olan bir milletin, ıstırabını dindirmek için yola çıkanlar her seferinde aynı hüznü yaşamak zorunda kalmakla yükümlüyüz.
AYRILIK....
Veda etme zamanı bulamadan, sarılıp omzunda gözyaşları dökemeden, uzaklaşmak.
Şimdi senin yanı başındaki bir oda da, kırmızı bir sıralı koltuğun üzerinde sana yazıyorum bu çığlığı. İçerden ağlayan bir kadının sesi, derinden işliyor notasız çığlığı. Ben soğuktan sığındım bu kırmızı sıralı koltuklu odaya ama sen şimdi buz gibi bir yerde morgun kendisinde, sessiz sakin uzanıyorsun...
Ki sen yazları severdin, nehir başlarında oturup eskilerden bahsetmeyi.
Ki sen dağları severdin, seni her götürüşüm de kaybolmamıza rağmen, Hadi gidelim diyerekten.
Sen evlatlarını severdin ki ben mahcup isimlerini ağzıma almaktan utanır...
Daha geçen burada başka eski arkadaşların cenazelerini birlikte böyle bekledik, yan yana omuz omuza... Hep sorduk birbirimize neden?
Ne olacak geride kalan çocuklara?
Nasıl birşeyler yapabiliriz dedik hep...
Peki sence heval Berxwedan ben ne yapayım şimdi?
Biz ne yapalım?
Sen ki anlatılması gereken bir hikayenin neferi değilsin...
Sen yaşamınla, senden önceki bir çok Kürdistan sevdalısı peşmerge ve gerilla gibi Romanın kendisisin. Bugünün ülkesinde yaşayan bizlere kanıyla, vatanı armağan edenlerdensin. Dağların zorlu yaşamında hiç yılmadan ilerleyen, arkadaşlarına sahip çıkan, fedakârlıklarını bildiğimiz bizden birisiydin. Emek diğerini belki de hepimizden iyi sen bilirdin. Dağın görkeminde direnmeyi yaşamına felsefe edinmiş ismi ile değil yaşamı ile direnen nadir kahramanlardandın. Mütevaziliğini ne dağda nede peşmerge cephesinde hiç bir zaman elinden bırakmadın. Güler yüzlü güven veren can yoldaş duruşunu her zaman çevrene yayabildin. Zamanın ve maddiyatın insanı savurduğu kahpe şehirlerde, onurlu duruşunu satmadın.
Ne maddi nede manevi ihtiyacın, nede kendini ispat etme gerekliliğin olmadığı halde ilk gün silahını eline alıp savaşın kalbine gitmekten geri durmadın. Bazıları şehirlerini terk ederken, biz bunlara yurtseverliği hatırlatmaktan vazgeçmemeliyiz demeyi bırakmadın.
Dostum şimdi ortak sigaramızdan bir nefes almak için odadan çıktım bilirsin sen aynı sigarayı az tüttürmedik geceleri Duhok barajında, az gülmedik zava tepesinde... Sen beni zava olmaya ikna edemedin de dostum, peki ben seni nasıl toprağa yar edeyim... Nasıl bakayım Şahan\'ın gözlerine.. O evin sokağından hangi yüzle geçeyim... Benim evde ne bekleyen var, ne yemek kaynatan. Senin ise ağlayanın var hevalim, baban yola çıkmış geliyor haberin Olsun, birazdan kan akacak daha dün balık tuttuğumuz habur nehri, Şeranke gök mavisi olmaktan utanacak artık... Senin yıkanan bedeninin kızıl kanı karışacak, ülke toprağı çatlayacak... Vurdumduymazlara inat ülke seni içine alacak, kalbine sığdıracak hevalim.
Bizler seninle gittiğimiz yerlere gideceğiz seni yad edeceğiz ama hep eksik kalacağız, yokluğundan değil yanlış anlama, senin yanında yer alamayışımızdan...
Dostluk bu değilmiydi, hep yanında olmak...
Neden bizler gelemedik...
Mardin’den, Haftanin’den, Zap’tan, Zagros’lardan, Kandil’den, Şengal’den, Xazır’dan her karış ülke toprağında senin verdiğin bedelin hatırına yeniden çocuklar Dünya’ya gelecekler, o çocuklar senin ardılı olduğun kervanın emeği, kanı üzerinde yeşeren bu ülke toprağında top oynayacak, anadilinde ders görecek, belki sana yetişemeyen o ambulansta doktor olacaklar...
Özgür düşünce ve bilinç ile büyüyerek bizlerin yaşadığı ve yarattığı kısır siyasi krizlerimizi aşıp, birlik içinde gerçek bir Kürdistan ordusunun komutanları olacaklar...
Bizler ise seni hatırlayacağız, hatırlatacağız... Bilirsin eski gerilla alışkanlığıdır bisküvi yediğimiz noktaya bile bisküvi noktası deriz biz... Gittiğimiz, gezdiğimiz yerlere senin adınla sesleneceğiz, sanma ki unutturacağız...
Velhasıl heval Berxwedan sen giderken bilinmezliğe, bize gerillacılığın fedakârlığını ve yoldaşlığını, peşmergeliğin onurlu kahramanlığını tekrardan hatırlattın. Seyit Rıza ile Melle Mustafa\'yı, Qamışlo ile Alişer\'i ve daha nicelerini, bölge parça farkı olmaksızın büyük Kürdistan gerçekliğini bize göstererek noktayı gene sen koydun hevalim, can dostum....
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.