Gerçekliği on yıllardır var olan fakat yazılı hâle yeni yeni gelen bir sorunu sürekli olarak gündemde tutmak amacı ile daha önce yazdığım yazı dizisine bir ek, devam niteliğini taşıyan bu dizide de gene bizlere ve sizlere değinmeye çalışarak, Kürdistani halkları ve duyarlı dostları bu kanayan yaraya odaklanmaya, dikkatlerini çekmeye çalışacağım. Yani arkadaşlar yazı dizisi yeni ama konu çok eski...
Bu bölümde de tarafsız kalmaya çalışarak bazı şeyleri anlatmaya çalışacağım. Tabiî bende bu sorunun parçası olan bir birey olarak ne kadar tarafsız kalabilirim bende bilemiyorum. Fakat elimden geldikçe tarafsız olarak yazmaya, yorumlamaya çalışacağım. Eğer eksik kaldığım yada hatalarımın çok fazla olduğu yerler olursa şimdiden bütün yoldaşlarımın iyi niyetine sığınıyorum.
Özgür Ülke mücadelesinde katettiğimiz yollar bizlerin yaşamlarında çok önemli noktaları içermekte fakat dünya devrim mücadelesinde gerçekten de çok küçük nüanslar olarak var olmakta. Yada küçük ama birbirini tamamlayan noktalar gibi uzun bir hattın, cephenin oluşması gibi demek daha doğru olabilir. Ama tabiki bu bizlerin kısa yaşamlarımızda yaptıklarımızın, küçük şeyler olduğu anlamına gelmez. Çünkü çok iyi biliyoruz ki hak ettiğimiz değeri vermeyenler olsa bile, bizler nerede durduğumuzun çok iyi bilincindeyiz. Eminim ki bir çok hareket, istihbarat örgütü yada kişi, evden ayrılıp devrime katılımlar ile ilgili çok derin araştırmalar yapmışlardır. Ve vardıkları sonuçlar üç aşağı beş yukarı birbirine benzer sonuçlar olmuştur. Çünkü dışardan bakış sadece kabuklaşmış bölümü gösterecektir, içerdeki devinimleri, heyecanları çok kısmi olarak aktaracak hele ki hissetmenin yanından bile geçirilmeyecektir. Şu nokta çok açıktır ki katılım ve ayrılış birbirinden kopuk bir hareket gibi anlatılmaya çalışılsa da aksine iki durumda aslında aynı şeydir. Hiçbir şekilde farkları yoktur. Ama kendilerine hizmet edilmesine alışmış bütün güçler \"gelene canım, gidene kanlım \" demeyi bir âdet hâline getirmişlerdir.
Çünkü geliş kutsal, gidiş lanetli bir olgu gibi tanıtılmıştır. Kutsal dinleri eleştiren yenilikçi örgütlerde ve bireysel tutumlarda da bunlara Çok fazla rastlamaktayız. Örnekler vermek istesek eminim ki sadece örnekler ile bir yazı dizisini roman gibi uzatabiliriz. Ama küçük bir misal gerekiyorsa da önümüzde açıktır, Hz. Muhammed \'in yaklaşık 1500 yıl önce yaptığı kutsal İslâm \'a gelin daveti ile İslâm dinine icap edenlere belli farzlar ve sünnetler konulmuştur. Bunları uygulayanlar Müslüman olduklarını bilir ama bir müddet sonra çıkmak istediklerinde cezasının katl helâl olduğunu anlayınca sindirilir yada yarım Müslüman hâline gelirler. Namaz kılar ama zina yapar, oruç tutar ama haram para yer gibi bir durum, çarpık bir sistem ortaya çıkar... Bir tane sakallının anlattığı küçük bir nükte aklıma geldi buradan yazayım bakalım ne kadar uyuyor bize ve bu duruma, belki arkadaşlar duymuştur ama duymayanlara duyurayım, bilenlerde hatırlatayım...
Bir gün Avrupa\'da bir Hristiyan İslâm dinine ilgi duyar ve Müslüman olmak için bir Câmii ye gider velhasıl oradaki Müslümanlarda kendilerine katılmak isteyen bu beyefendiye yardım etmek sevaptan biraz kazanmak için başlarlar dil dökmeye, anlatırlar bu davanın nasıl kutsal olduğunu vaatleri sıralarlar, (hepimiz biliyoruz ben fazla açmayayım, kadın arkadaşları kızdırmak ve platformlardan geçmek istemiyorum) velhasıl adam razı olur kelime - i şehadet getirir, der ki ‘bitti mi?’ Cemaat der ‘yoo olurmu bunun namazı var, orucu var, zekâtı var, var da var... Daha da önemlisi sünnet olmak icap eder derler...’ Adam şaşkın ördek misali napsın korka tırsa ‘tamam’ der, ‘madem girdik yapacaz....’ Keserler biçerler kendi yollarının, imânlarının istediği biçime getirmek için uğraşırlar adam da bayağı bir fedakârlık yapar tâbi..... Uzun lafın kısası gel zaman git zaman adam kendi eski dinine dönmek ister gider camiye, der ki; arkadaşlar sizler iyisiniz, hoşsunuz lâkin benden bu kadar ben eski dinime döneceğim... Cemaat ilk gün ki gibi hep bir ağızdan ‘yoooo derler, olur mu?... Bu dinden çıkmaktır, uyarı vardır çıkarsan katlin helâl olur....’ Adam ne yapacağını bilemez, şaşırır ’yahu bu nedir kardeşim, girerken alttan, çıkarken üstten kesiyorsunuz’....
Trajikomik bir durum değil mi arkadaşlar? Sizlere bir şeyleri çağrıştırmadı mı? Hadi devamına haftaya karar verelim..... Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.