Savaşın barışı arayışında barutun kana karıştığı, etin çığlıklarla kavrulduğu demleri yaşıyoruz. Öyle bir an da tıkılıp kaldık ki herkes bir anda yorumcu, militan, devrimci oluverdi ve olanları mantıklı bir şekilde anlamak yerine taşlamaya, devletten daha çok devletçi söylemleri, devrimci duruş altında savunma gibi bir ciddiyetsizliğin içine giriverdi.
Amed\'de, Botan\'da ve Kürdistan\'ın her parçasında yaşananları bir anda unutup Ankara\'da yaşananlar ile dünyaya bakmaya başladılar. Tabiî ne de olsa Amed, Botan senden uzak olunca, ben ölmem, bana bir şey olmaz diye keyif çatınca, içinde patlayan bombalar kapında bile rahat edemeyeceğini sana hatırlatarak sana Kürt halkına ciddiyet ile yaklaşman gerektiğini kavratıverir. Hatta Ertuğrul Özkök gibi bazı alçaklar işi farklı noktalara bile çekmeye çalışırlar. Şunu açıkça belirtmek isterim ki, ben bir Kürt olarak PKK\'ye karşı eleştirilerimi takır takır yaparım, gerekirse uçlaşır yerden yere vururum. Kürt halkı için doğru olduğuna inandığım her şeyi başımda gitse dillendirir, dayatırım. Lâkin soysuz bir alçağın herhangi bir Kürt hareketine saldırısına karşı durmak bir Kürt olarak benim görevimdir. Çünkü düşmanımla düşmanlık dostum ile dostluk yapmak benim halkımın hamurunda vardır. Tabii bunu bir soysuz anlayamaz ve densizce PKK ve IŞİD\'i aynı kefeye koymaya kalkar. Buna geçit vermek ise sadece Kürt düşmanlarının ekmeğine yağ sürer.
Şimdi gelelim belirtmek istediğim birinci ana konuya, kendisini Türkiye devrimine adadığını söyleyen 9 örgüt bir birliğe gitmiş ve hükümeti devirmek, Türkiye ve Kürdistan başta olmak üzere devrimi gerçekleştirme yolunda ortak hareket etme kararı almışlardır. Bu amaçla bir açıklama PKK yönetimi adına Duran Kalkan tarafından yapılmıştır. Tabii kendisinin de Türk olması belki bu açıklamayı yapmasında önemli bir faktör olmuştur. Verilmek istenen mesaj Türk ve Kürtler ortak olarak Devrimde anlaşabiliyoruzdur. Bir kaç tane beş On kişilik sade kadro yapılanması olan ve halk desteği sıfıra yakın olan örgüt ve hareket ile ilişkilenilerek Türkiye\'de devrim yapılır mı? Burası düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu oluşumların içinde neden DHKP/C yoktur neden katılmamıştır bunu da anlamak güç. Yıllardır birbirini yiyen Türk solu ne haldedir anlatmaya bile gerek olduğunu sanmıyorum. Ki kendilerine hâyırları olmayan bu örgütler kürdün varlığına ne katacaktır zaman gösterecektir.
Peki Ey kürdün örgütü, Partisi hiç ar kalmamış mıdır bizde? Kürdün kendi içinde birliğinden nefret ile kaçan, uzaklaşan Partilerimiz neden kendi içinizde bir birlik konsansüsü oluşturmuyorsunuz? Hadi KDP -YNK -GORAN gibi hareketler ile olmuyor. Kuzeydeki Kürt hareketleri ile neden ortaklaşmıyorsunuz? Peki ya Rojava\'da ki örgüt ve partiler ile birleş miyorsunuz ? Çünkü içine çekip eritmek dışında bir düşünce ile etrafa yaklaşamıyorsunuz. Kendi dışınızda gücü olanlara tahammül edemiyorsunuz.... Bundan dolayı hep Kürt örgütlerini karalayıp TIRIWIRI örgütler ile bir araya geliyorsunuz, hata yapıyorsunuz....
İkinci belirtmek istediğim ana husus ise şudur ki, Ankara\'da gerçekleşen eyleme yaklaşımları derinden deşmek. 17 Şubat 2016 Merasim sokakta yaşanan eylem ardından kaleme aldığım yazıda herkesten önce bu eylemin TAK\'a ait bir eylem olabileceğini belirtmiştim. Ki söylemim doğru çıktı. Bu eylem için söylemek istediğim ise çok farklı bir durum. Her nekadar bu tür eylemleri onaylamasam da eylemi yapanın ve eylem anının neler getirdiğini düşünerek bir şeyler anlatmak istiyorum. Şimdi Ankara eylemi ardından saldıran, lanetleyen, kınayan kıçının üzerinden bir kere bile kalkmamış masa başı devrimcilerine bir şeyler demek lâzım.
Aylardır Türk askeri ve siyasi organlarının saldırısı altında olan coğrafyanın bir evladı olduğunuzu düşünün. Yürüyüşler ve mitingler ile bir yere varılamayacağını anladığınızı varsayın. Ömrünüzün ve ilminizin verdiği ölçüde kürdün anasının, çocuğunun acısını içinizde hissettiğinizi ve buna cevap olmak istediğinizi hayâl etmeye çalışın, buna karşı bir duruş olarak eylemlere katıldığınızı ama istediğiniz ölçüde hislerinize cevap alamadığınızı tahayyül edin. Sokaklarda cesetleri sürükleyen, tecavüzden çekinmeyen polisleri, askerleri hayâl edin. Demokrasi çığırtkanlığı yapan işkencecileri ve masalarına yatırılmış çocukları düşünün ve oradaki eli kanlı Polis ve askerlere sadece bir \"durun artık\" demek istediğinizi varsayın. Filistin askısını, elektriği, buzdolabında ki çocuğu, bodrum katına sıkışan gençleri, eli tetikte mahallesini savunan kadını, erkeği düşünün.
Direnişi, ölümü ve daha nicesini.....
Ve Ankara\'da, Avaşin olduğunuzu hayâl edin. Çekinmeyin, zorda olsa deneyin...
Eylem için hazırlanmış, bütün tedbirlerini almış tam hazır bir ruh hali ile eyleme odaklanmış biri olun.
Kininiz, kaybettiğiniz yoldaşlarınız var, intikam ile atan bir kalbiniz, eli tetikte bir hayatınız var artık....
Varlığınızın bir silah, bir tetik, bir yaşam ve ölüm çelişkisi olduğunu düşünün.
Artık eylem noktasına doğru harekete geçme vakti geldi, inançlı bir şekilde ilerliyoruz, son bir keşif yapıyoruz... Planın üzerinden geçiyoruz... Yolda aracın ihtiyaçlarını karşılıyoruz, benzin alıyoruz... Aklımızda ailemiz, sevdiklerimiz, inandığımız davamız, katledilen insanlar ve karşımızda katledenler....
Gönüllü olarak bu görevi seçmiş Profesyonel polisler ve askerler ve düşmanın kalbinde başkentindesiniz... Eylem noktasına yaklaşırken fark ediliyorsunuz ve aracınıza ateş açılıyor... Yoldan sapıyorsunuz, saniyeler içinde neler yapabileceğinizi düşünmek zorunda kalıyorsunuz... Eylemin sabote olmuş olması sizi dumura uğratıyor... Eylemin yapılması gerektiğine olan inancınız sizi sürüklüyor.... Ve her halükarda bir şeylerin yapılması gerektiği aklınızdan çıkmıyor... Sıkışıyorsunuz...
Araçtan inip gitmek ve yakalanmamak hayâlden öte, yakalanmak ise yılların hazırlığına ve ilişkilerin deşifre olmasına sebep olmak kökten bir yok oluş. İhanet... Evinde ekmek yediğin insandan, selam ettiğin herkese işkence götürmek gibi bir durum...
Bir yanda her gün katledilen kürdün çocuğu, anası, babası, nenesi... Ve diğer yanda evlerinde huzurluca oturan, Kürdistan\'da olanları uzayda olmuş bir olay gibi izleyen bir toplum...
Eylem yapılmalı mıdır?
Nasıl yapılmalıdır?
İşte burada Keşke polisler aracı fark etmeseydi diyorum...
Sen olsan ne derdin?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.