Ortadoğu 'da gün yok ki yeni gelişmeler yaşanmasın. Hele ki, son bir hafta yeni planlamaların yapıldığının ve bir an önce pratiğe geçirilmeye çalışıldığının göstergesi niteliğinde. Tabii bunların hepsinden önce Donald Trump 'ın bu olayların neresinde durduğu çok önemli bir noktadır. Hepimizin bildiği gibi Trump 'tan önceki bütün başkanlar İran merkezli Ortadoğu hareketlerini hep bir ince çizgi içerisinde gerçekleştirmeye çalıştılar özellikle halk desteği almış olan lider ve yönetimlere önce halk desteğini düşürterek ardından ambargo ve askeri müdahale ile kendi arzuladıkları şekilleri oluşturmaya çalıştılar. Ve hakeza bunu büyük oranda başardılar da. Ama İran noktasında sürekli zayıf kaldıklarını izledik gördük. İran'da önce öğrenci hareketlerini örgütlemeye ve harekete geçirmeye çalıştılar fakat hatırlanacağı gibi bir anlık saman alevi misali bu hareketler bir gecede bitirildi. Ardından muhalif örgüt ve partiler öne çıkarılmaya başlandı, bu süreci Kürtler içeriden izleyen ve uygulayan konumda takip ettiler. Bir anda PKK İran'a savaş açtı ve bir çok yerde pastarlara büyük kayıplar vermeye başladı. Hatta HRK örgütlenmesi özerk bir konuma ulaştı ve Rojhilat sahası, Kuzey sahasının önüne geçen bir duruma geldi. Ama İran'ın yüzyıllara varan ince siyaseti ve askeri tecrübesi bu hamleyi hafifletti ve anlaşma yolu ile çatışmalar durduruldu. Hatta PKK'nin resmi olarak idam edilerek şehit edilen tek kadroları da İran rejiminin eliyle şehadete ulaştılar. Ama İran ile uzlaşan PKK sonradan gerçekleştirilen İdamlara bile kısmi bir kuru laf ile cevap vererek susmaya devam etti . Yani İran ile yakınlaşmaları devam etti.

Bunların yanında ABD yönetimi ekonomik ve askeri ambargolar ile işi devam ettirmeye, nükleer projelerini bahane ederek dünya kamuoyunda destek oluşturmaya çalıştı ama gene Acem -Fars zekası ile karşılaştı ve ambargo işe yaramadı. Çünkü o süreçte Reza Sarraf piyasaya girmişti ve ambargo AKP -İRAN ittifakı ile delinmişti.

Ve bu hareketlerin yaşandığı dönemlerde ABD yapmış olduğu taktiğin işe yaramadığını fark etti. Çünkü düşmanı tahlil ederken zayıf yaklaşmıştı. Daha önceki ülkelerde yaptıklarını yaparak İran üzerinde etkili olacağını düşünerek olaya zayıf yaklaşmıştı. Ama Trump 'ı başa getirenler bu hamleyi bilinçsizce yapmadılar. Nihayetinde benim tahminim Trump kendisini savaş lordu olarak atamış durumda. ABD'nin yıllardır biriktirdiği kini kusacak olan ve olumsuz durumlarda namlunun ucunda durabilecek olan Trump, bunları bilerek işin içinde durmaktadır. Çünkü seçimler sonrası kurulan kabine tamamıyla kapitalizmin en sert çarklarının sahipleri ve eski kurtları. Burada öne çıkan Trump'ın resim yada aktör olması değil, bu kararı destekleyenlerin artık meseleyi bitirmek için pratiğe yöneldikleridir.

Geçen hafta Suudi Arabistan kralı ve Sisi ile çekilen fotoğraf bizlere bakın hazır olun silahlar ve paralar birleşti artık eylem zamanıdır diyordu.

Katar meselesi ise kesinlikle açık ve nettir. Katar, Türkiye askerini değil neyini alırsa alsın karşısındaki ambargoya direnmeyi seçmeyecektir. Ve İran'ı yarı yolda bırakacaktır. Maddi anlamda yada enerji anlamında sıkıntısı olmayabilir lâkin böylesi bir ambargoya paramparça olmuş bir Irak hükümeti desteği veya bin tane Türk memocuk ile karşı duramaz. Mesela birçok kez İŞİD'in katar ve Türkiye destekli olduğu öne çıkarılmaya çalışılmıştır ama bugün somut deliller olduğunu söyleyen Suudi yönetimi direk Hamas ve İhvan'ın ismini vermişlerdir. Ve ne idüğü belirsiz olan İŞİD ertesi günü Tahran'a saldırıya geçmiştir. Şimdi belki akıllarda kalmamıştır diye belirtmek isterim ki, Güney Kürdistan 'a İŞİD saldırıları başladığında bütün dünya devletlerinden önce İŞİD 'e karşı hava ve kara saldırısı düzenleyen İRAN'dır. Bunu Kasım Süleyman'dan da , savaşın ilk başlarında ki hava saldırılarından da anlayabilirsiniz. Çünkü Kürdistan'ın düşmesi halinde Sunni radikallerin ilk hedefinin İran olacağını biliyorlardı.

Bugün ise Katar haritadan silinmez lâkin büyük bir darbe alacağı kesindir, kendi konumunu ise İran'ın askeri tutumuna göre belirleyecektir. Kesinlikle yakınlarda Hamas yada farklı bir paramiliter güç aracılığı ile Sünni Araplara karşı bir saldırı olacaktır. İsrail'e karşı da bir saldırı çok uzak değil gibime geliyor. Çünkü uzun zamandır sessiz kalan O coğrafya Suriye'nin gölgesinden çıkacaktır. Savaş sahası kaymaya başlayacaktır. Nede olsa Suriye'de sona yaklaşılmış durumdadır YPG'nin tutumu ve aldığı askeri yardımlar savaşın yönünü bize göstermektedir. Emin olun Arabistan'a gidip el öpen Erdoğan bu saldırının sinyallerini önceden almış ve tavrını belli etmiştir. Yollanan askerler sadece AKP hükümetinin maddi desteği kaybetmeme çabalarıdır. Trabzon'u peşkeş çeken ve Arap City projeleri olan bir hükümet bu kaynağı korumak için emek verecektir ama doğrudan bütün Arap dünyasını ve ABD 'ye kafa tutmayacaktır.

Ki tutarsa, ki inşallah kafa tutar buda Türkiye'ye savaşı getirecektir.

Artık bizim savaş lordu hızlı bir giriş ile ortada duruyor, elini kürede değil yeni yaratılmak istenen haritanın üzerinde gezdirmeye başladı. Yani kazanı karıştırıyor, bir baktınız bu kazan kaynaya dururken biz Kürtler için olumlu bir şeyler ortaya çıkar. Ama kazanın altındaki odun da içindeki malzemede her türlü zarar görür başkalaşır, hatta kazanın kendisi bile maddenin halinden ötürü zarar görür. Hele hele içindeki kepçe en çok acıyı o çeker. Bundan kaynaklı bizler IŞİD savaşında vereceğimiz bedeli fazlasıyla verdik. Bundan sonra yaşanacaklara çok dikkatli yaklaşmalıyız, hele ki Rojava'dan kaynaklı topun ağzında olduğumuz bellidir. Birde Güney Kürdistan'daki referandum ve Kerkük durumu bizleri çok daha fazla hedef haline getirmektedir. PKK'nin İran ile olan tutumu da gene bizi doğrudan etkilemektedir. Bu etkileri genel anlamda boşa çıkarabilecek tek yol madem ortam hazır diyerek daha güçlü ve birlik olarak kazanımlarımızı arttırmaya yönelmeliyiz. PKK kesinlikle devlet karşıtı saçma teorisini gözden geçirmeli ve bu mantıksızlıktan vazgeçmelidir. Referanduma destek olarak, Rojava yı da ilerde kurulması gereken büyük Kürdistan için hazırlamalıdır. Tek bir milletin her şehirde veya parçada farklı tarzlarda yönetilmesini engellemelidir, yoksa emin olun bu savaşlar zamanında alacağımızı almazsak bir nesil daha bedel vermeye devam ederiz. Gençler ölmeye ve dinazorlaşmış siyasetçiler de akan kan üzerinde şişkolaşmaya devam ederler.