Gün geçtikçe ülkemizde yaşananlar, satranç masasında vezirini ve kerizini feda eden ama şah - mata bile yaklaşamayan saçma sapan işlere benzemekte. Yani ülkemizde olanları anlamak için kafa yormak başlı başına bir dert hâline gelmekte. Çünkü kime nasıl yaklaşacağını kestiremiyor insan, tabiî iş böyle bir hâl alınca da her zaman ki gibi kimseye bel bağlamadan bildiklerimizi anlatmak ve bunu insanlara aktarmak en doğru yol gibi görünüyor. Nede olsa toplum kendisi bir süre sonra bir karar vermek zorunda kalacak şuan gidişat bunu açıkça ortaya koyuyor.
Yazımda özellikle çözüm süreci döneminde yapılan bazı olayları okuyuculara aktarıp, onların kendi değerlendirmelerine bırakacağım. Özellikle son dönemde kaynayan Hakkari ve çevresinde ki kirli ilişkileri kamuoyuna duyurmak ve PKK merkezinin bu olaylara neden böyle yaklaştıklarının hesabını vermelerini istemek, bir Kürt olarak en doğal hakkımdır diye düşünüyorum.
Birçok Kürt yurtseverinin de yıllar boyunca duyduğu ve şahit olduğu AĞA\'lık mekanizması PKK için silahlı mücadelenin ilk atılımı olarak mihenk taşı görevi görmektedir. Özellikle Apocu hareketin çıkış sürecinde ağalara ve komprador sisteme karşı gerçekleştirmiş olduğu özellikle Urfa ve çevresi yönelimler PKK\'nin halk nezdinde sevilmesini ve sayılmasını ve ayriyeten katılımların artmasını sağlamış yegâne atılımlardır. Buradan halk nezdinde takdir gören bir hareket ve onun değerli kadroları ortaya çıkmıştır. Urfa süreci ardından diğer Kürdistan şehirlerinde de benzeri bir duruş sergileyen hareket tüm Kürdistan\'da derin bir altyapıyı oluşturmayı başarabilmiştir.
Bu durum Hakkari ve çevresinde de benzeri bir algıyı yaratmış olsa da koruculuk sistemi, düşmanın açıkça yönelimleri bir çok aşiret ve aileyi harekete düşman etmiş ve ağır bedellere sebep olmuştur. Bu aşiretlere örnekler vermek için profesör olmaya gerek yoktur ama merak edenler için örnekler vermekte yarar olacağını düşünüyorum. Gerdi, herki, bir kısım pinyaniş, jirki -prosi ve daha niceleri...
Bu aşiretler yoğun bir şekilde PKK hareketine karşı savaşmış, koruculuk üzerinden ölmüş, öldürmüş aşiretlerin bir kısmıdır. Ben bu yazıda kim haklı kim haksıza girmek gibi bir niyette değilim. Çünkü haklı ve haksız olanı aramak mahkum etmek benim işim ve haddim değildir. Sonuçta savaşın yoğun, bilincin zayıf olduğu süreçlerde yaşanmış birçok hata ve haksızlık tek milleti bin aşirete bölmekte ön ayak olmuştur.
Benim bu yazıda dikkat çekmek istediğim durum acaba PKK şuanda eski atılım ruhunu içerisinde barındırmakta mıdır ?
Gerçekten köylünün çıkarları ile hareketin çıkarları aynı paralelde ilerlemekte midir?
Yoksa bazı şeyler değişmiş midir?
Peki sebepleri nelerdir bunları sorup cevaplarını öğrenmek istemektir.
Bildiğimiz gibi birçok kez PKK merkezi Kürdistan\'da yapılmak istenen barajlar ile ilgili bir çok açıklamada bulundu, hatta bu barajların balık ve su gibi bir strateji ile halkı gerilladan koparmak isteyen bir amaç güttüğünü ve kesinlikle bunlara izin verilmeyeceğini deklare etti. Özellikle Duran Kalkan baraj yapımı için ihale alan şirketlere yöneleceklerini kati bir şekilde mücadele edileceğini Kürdistan\'ın tarihi ve coğrafi dokusunun bozulmasına izin verilmeyeceğini bir çok kez yazı ve röportajlarında belirtti. Ben şahsım olarak bu görüşleri hep takdir eden ve savunan, Kürt coğrafyasının değiştirilmesine yönelik her türlü yapıya karşı duruşun haklı olduğunu her sohbette dile getiren kişilerden biriyim. Ve eminim ki ülke sevdası olan biri kesinlikle bu yazının altına imzasını atar.
Şimdi diyeceksiniz ki nedir anlatmak istediğin?
Tam da o noktaya geliyorum ama olayların iyi kavratılması için sizleri biraz geriye götüreceğim. 2008-2009 süreçlerinde HPG Zagros eyaleti yeni bir süreç ile yıllar önce güçlerin girmeyi bıraktığı alanları tekrardan doldurmak için bazı grupları eski alanları tanımaları ve ilişki yaratmaları için bölgelere yolladı. Bu bölgelerin başında ise Hakkari, Zap-cilo alanı önemli bir durum arz ediyordu. Çünkü bölgeyi tanıyan kadro yok denecek kadar az, bölgede yaşayan halkın tavrı ise net olarak bilinmiyordu. Sadece yapılan seçimlerdeki sonuçlardan halkın sempati düzeyi kısmi olarak belli oluyordu. Bu süreçte giden gerilla grubu halk ile ilişkilerinde başarılı bir duruş sergilediler denebilir, tâbiki belli hatalarda tecrübesizlikten kaynaklı yaşanmıştır. Bunları dışardan izleyenler olarak detaylı bir şekilde bilme durumumuz şuan yok. Halkın sevgisini Kazanan gerilla grubu bölgeden katılımlar sağlamış, erzak ve gelir yardımları ile bir sonraki yıla iyi bir altyapı bırakmışlar... Bu süreçte hepimizin bildiği yada hatırladığı gibi bölgedeki bir AĞA, MHP lideri Bahçeli\'ye hitaben \"gelde savaş, barışın anahtarı Apo \'nun elindedir\" gibi bir röportaj vermiştir. Eski korucubaşı AĞA bir anda köyünde bulunan gerilladan mı, yoksa yurtseverlik duygusunun kıpraşmasından mı yoksa yeğeninin gerillaya katılımından mı etkilenmiştir bilinmez ama bir numaralı yurtsever oluvermiştir.
Gerçekten ağalar anlaşılması zor insanlar, özellikle aynı ağa bundan yıllar önce kendisi ile görüşmek isteyen bir gerilla grubuna \"görüşmeye falan yerde gelirim, sizde oraya gelin\" diyerek haber yollamış ve görüşmeye gelen gerilla grubuna köyün yarı delisini, kendi şaklabanını güzel elbiseler giydirerek ağayım dedirterek yollamış. Ne yazık ki olaydan habersiz olan grup saatlerce bizim yarı deli ağaya propaganda yapmışlardır. Trajikomik ama gerçek olan bu olayın ardından yıllar sonra bir ağa yurtseverlik duygusu ile röportaj vermiş ve militan gibi karşılanmıştır...
Tabiî aynı ağamız Tayyip Erdoğan\'ın her ziyaretinde havaalanında kendisini karşılamaya devam etmiştir... Bizim diplomatik ağamız ince bir strateji ile 40 yıllık harekete ince goller atmıştır...
Tabii birçoğunuzun bildiği gibi Zagros suları meşhurdur. Çok köprü olduğu da söylenemez ama olmayan köprünün altından bol bol sular akmıştır. 2011 -2012 yılları arasında bu gürül gürül akan sular kıymete bitmiştir ve üzerine santral kurulması icap etmiştir. İşte burada bizim yazının dramı devreye girmektedir. Ağamız artık gerillayı seven birisidir, gerillamızda temiz kalbini kendisine açmıştır nede olsa geçmişte yaşananları bilmek gibi bir durumları olma olasılığı çok zayıftır...
Ama peki eski olan merkez kadro bu ağayı unutmuş olabilirler mi?
Neyse uzatmayayım bizim AĞA üst düzey bazı yetkililer ile ilişkilenmiştir ve yardımlarını sunmuştur. Eski ajanın ve korucu başının yurtsever kişiliği herkesçe sevilmiştir ve takdir uyandırmıştır. Yüksekova’dan bazı saygın yurtseverlerde ağamıza kefildirler, zaten eskiden yaşanan savaş Türk Devletinin oyunlarıdır... Ağamız çok saygın bir yurtseverdir. Eski korucubaşı ve ANAP dönemi ilçe Başkanı olan kardeşi de artık HDP\'nin desteklediği muhtarımızdır... Hâl böyle olunca eskiden koruculuğu kabul etmemiş ve hep yurtseverliğinden dolayı işkence gören bazı köylüler görüşmek için aylarca sırada beklerken Ağamız istediği zaman, istediği kişiyi görmekte ağalık ayrıcalığından yararlanabilmektedir...
Şu az önce bahsettiğim gürül gürül akan Zagros suları da kıymete binmiştir, santral lâzımdır... Peki bu santral nasıl ses çıkarılmadan kurulur? Ağamız inceden devreye girer görüşmeler yapar yardımlarda bulunulur, santral ihalesini alan yurtseverlerde aynı şekilde ince ince aynı tezgahı sergilerler... Gerilla arkadaşlarımız ile ağamız ev ev gezerek arazide arsası olanların arsalarını alırlar. Vermek istemeyenlere ise bizim ortaklar ince ince yardımda bulunurlar...
İnce zorluk yada ince sözler bunlar ne ince zayıflıklardır yarabbi....
Yıllardır kendilerinden taviz vermeyen, koruculuğun en kirli süreçlerinde bile ağaya, devlete boyun eğmemiş o kıymetli aileler bir bir topraklarından santral için vazgeçmek zorunda bırakılırlar...
Süreç nede olsa barış sürecidir...
Santral gelinir yapılır. O güzelim çiçek vadisi, Cilo yamacı katledilir, su altında kalır... Hemde bir değil iki tane santral ile... Duran Kalkan kesinlikle santrallere karşı olduklarını aynı süreçte verdiği bir röportajında gene belirtir...
Ama duyan gören yoktur, belki de gerçekten kendisi bile olanlardan bi haberdir ‘ki eminim ki bi haberdir’ Çünkü kimse göz göre göre yalancı çıkarılmak istemez.
Santral bitmiş ve işler hâle gelmiştir. Gerilla arkadaşlarımız kurtarılmış arazide açıkça hareket etmektedirler. Santralin yapımı için ağa ile gezen o genç emir talimat zinciri ile bağlanmış temiz yürekler... İsimlerini şu sebepten vermedim, değil ki yazdıklarım kurgu yada hikaye...
O güzel iki genç arkadaşım bir gün gene santraldeki güvenlikleri, yurtseverleri ziyarete giderler, santralde iki tane kangal köpeği vardır duyarlı ve hissiyatlı hayvanlardır hatta insandan öte ama şanstır ki iki kangalımızda zincirlidir ve bir odaya kapatılmıştırlar. Gerilla arkadaşlar santralde oturmuşlardır ve bir anda askerler baskın yaparlar. Özel güvenlik görevlileri hemen kaçmışlardır arka odalara, kahramanca bir direniş iki gerilla arkadaş tarafından verilmektedir. Son kurşunlarına kadar çatışırlar. Bir arkadaş düşmanın kurşunlarının hedefi olur kanları Kürdistan toprağına ve santrale karışır... Diğer gerilla arkadaş durumun çıkmazı getireceğini kavrar ve son kalan bombasını kendisinde patlatır o da ruhunu Kürdistan şehitleri kervanına katar... Askerler ve ihanet, santralini yaptırttıkları Kürdistan toprağına ihanet tohumunu tekrardan dökerler... Ağamız ise karakolun yanındaki beş katlı evinden askerlerin çıkışını izlemiş, operasyona kurucuları yüzleri kapalı olarak yollamış ve yurtseverlik görevini yerine getirmiştir...
Peki hesabını soran olmuş mudur?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.