Peki, acaba sende benden misin?
Sanmam be hewalim, ben gülerken ağlariken, sen ağlarken gülmeye sebep arayanlardan gibisin sanki. Ne acayip bir çıkmazdır yaşadıklarımız. Aşkımız birken, bin tane çıkmaz sokakta kaybolan, labirent gezgincileri gibiyiz. Hele bazıları var ki güzel anamın edebiyatı bile el vermez sumturaklı bir küfür ile anlatmama. Aslında yürekten gelen kıpır kıpır bir küfür neleri anlatmaz ki.... Lâkin ben edemem şimdi küfrümü, atarım içime ağlamadan, ağlatmak isteyerekten kansızları yani kısacası Ahmet Baba\'nın dediği gibi vurdumduymaz kahpe yalanları.
Eskiden bol bol şiirler yazardım her bulduğum kâğıt parçasına, sonra baktım ki her kış gömdüğüm şiirler bahara kadar ayılara eğlence oluyor, vazgeçtim. Kurtuldum aslına bakılırsa. Bir anda anladım ki bir anadan dört çocuğu, dört ayrı zindanda mahkûm etmişler. Dört çocuktan bin torun olmuş hepsi de bir yol ile anaya kavuşmaya çalışıyorlar. Lakin piçlik zor zanaattır velhasıl, babayı tanımadan ana derdine düşmek zor meslektir. Her zindanın kendine has karakteri üslubu vardır. Ortak noktaları ise çekilmesi zor olmalarıdır. İşkencecilerin metotları yakındır ama mekân, zindancı ve zindani farklıdır.
Uzun lafın kısası anamızı tanımak için babamızı sevmemiz gerekir. Anamız ülkemiz ise babamız milletimizdir. Milletimizden onların hedeflerinden, sevgileri ve acılarından kaçarak ülkemize ulaşamayız. Piçleşmemek lâzım bunda eminim artık. Çok piçleşmiş Zindani görünce bunu daha iyi anlar oldum galiba.
Nasıl olurda bir insan ulusundan, kimliğinden bu kadar uzaklaşabilir?
Nasıl olurda milletinin acısını hissedemez ona ilaç olmak için can hıraç emek vermez?
Nasıl olurda bu halkın çığlığını, bu halkın evlatları, torunları görmez?
Yani napayım anlamadım gitti. Bu dert beni kesin gömecek bunda artık kesin netleştim. Birbirini sevmeden, ortak bir vatan kültürünü içinde geliştirmeden bir insan ülkesini neden ister anlamam. İstemiyorum bir ülke ben zindanımdan memnunum de olsun bitsin kardeşim. Biz de bilelim kimin tam piçleşmiş olduğunu.
Zor mudur kendi halkını sevmek?
Çok mu koyar adama senden daha çok sevilen birini tanımak?
Ağırına mı gidiyor kardeşinin sevilmesi, sayılması?
O zaman harbi piçsin sen kardeşim....
Belki de benim kapasitem kaldırmıyordur bu olayları bakın bu da olabilir. Birileri tam üç haftadır tehditler yağdırıyor her yerden. Bunu ilk defa burda dile getirip kaleme alıyorum. Ne gerek var ki bunu yapmanıza! Sosyal medyadan, telefondan rahatsız edeceğinize kalk gel, anla, dinle. Demokrasi nedir senin için ey gereksiz? Burda yazan hewallerim, abilerim demezler. İstemezler böylesi durumlar ile mesele olsun lâkin ben derim. Malum dilin kemiği yok. Zorunuza mı gidiyor gidin başınızı taşlara vurun bana ne.
Birileri her kim olursa olsun hangi hareket, örgüt yada hükümet olursa olsun bilmelerini isterim ki, bizler anamızı da, babamızı da seviyoruz. Bizler için ülke ve halktan kıymetli hiç bir değer yoktur.. Kimliğimiz, geçmişimiz ne olursa olsun biz biziz. Hewal kelimesini de hep kullanmaya devam edeceğim. Benim için bu kadar kutsal bir kelime dünyaya gelmemiştir, gelemez de. Çünkü ruhun, kalbin en temiz duruşu hewaline karşı olan hâldir. Eğer ki sen bu temizliği göremiyorsan o senin sorunundur. Kısa olsun bu sefer de yazımız yani kurt û kurmanci....
Gene diyorum, Git Başını Taşlara Vur Hewalim.....
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.