Ey hayat sınama yorgun, kırılgan yüreğimi bağıracak bir nefesim bile kalmadı. Kendi suskunluğuma çekilirken gözlerim başlıyor haykırmaya nefesim daralıyor Nusaybin olup çökme üstüme.
Ölüm haberlerini getiriyor badı sabah rüzgârı Nusaybin'in ücra bir köyünde yine Kürt çocukları ölümle sınanıyor, Kürt anamın taşı toprağı inleten haykırışı yaralı yüreğimi bir daha kanatıyor.
Yalvarıyorum sana ey hayat bütün istemlerimi, ihtiraslarımı önüne seriyorum benden çal bana bahş ettiğin o güzel şaşalı yaşamı yeterki küçüğüm masum çocuklar vurulmasınlar.
Ey hayat ben yaralı Kürt yüreğiyim. Yaralarım kabuk bağlamış gridir tenimin rengi artık. Tarih şahidimdir masum beçareyim Diyarbekir meydanında onurlu ölüme eywallah dedim, Dersim 'de kanım Munzur'a karıştı yine sana sırt dönmedim, her seferinde insanlığımı vicdanımla tartım. Güneş sıcaklığını benden esirgerken ben yine sana sığındım ey hayat.
Ben Vedat'ım bir temmuz sıcağında beni yârimden, umudum çocuklarımdan kaçırdın zalimin vicdanı karardı koca Amed gürledi kayboldum ben senin derin inlerinde faili meçhul bir cinayetim artık, tarih insanlığımı, cesaretimi sana not etti unutma beni sana kırgınım ey hayat.
Ben Kürt filintasıyım kefenim üzerimde asice ölüme, zulme meydan okurum bilir tanır beni bu kadim coğrafya Kürt Gerillayım Kürt Peşmergeyim onursuz yaşama tirilili çekerim yeter ki küçüğüm kahramanlarımın yarınları olsun kendime hiçbir şey istemedim şehvetine yenilmedim ey hayat.
Ben Kürt anayım hangi acıma ağıt yakayım kokusu bende saklı Berivan'ıma mı, ütülü gömleği yüreğimde saklı Merxas'ıma mı ben hangisine yanayım, hangisine zılgıt çekeyim ey hayat. Al benden bana bıraktığın nasırlı ellerimi, zemheri karanlıkta yüreğime sapla yine nefer olur ölümün karşısına dikilirim dedim ya Kürt anayım ben sana boyun eğmem ey hayaaat....
Ben Rojava 'lı küçük Alan'ım denize sığındım üşüdüm bir sahil kenarına vurdu sahipsiz cansız bedenim deniz mavi bereketini yitirdi, sustu cümle âlem, beni yazdılar insanlığın vicdanına sana kırgınım ey hayat bana neden acımasız bencil davrandın.
Ben Yeşil gözlü Veysel babamla Ankara'ya barışı haykırmaya geldim. Vuruldum Ankara garında vuruldum. Bağışla beni baba sana barışın resmini çizemedim. Ey hayat yine bana sırtını döndün olsun Dicle ablamla kendi özümüze döndük. Anne bağışla beni sana sarılmadan vedalaşmadan ayrıldım bağışla beni.
Ben bu toprağın kaderi, alınyazısı Tahiriyim suçum sadece barışı haykırmaktı. Hiç
korkmadım ölmekten öldürülmekten. Ben bir Kürt babayım adamlığıma leke sürmedim başı dik eywallah dostlar dedim. Beni vakitsiz aldın Arinimden ey hayat. Bağışla Arinim gül kokulu yanaklarını doya doya öpemedim bağışla....
Ey hayat azadılğımı çaldın benden beni sürgün kapılarına mahkûm ederken, çocukluğumu Şertefin'de bıraktım düşlerimi ve gençliğimi Seine nehrine emanet ettim. Birgün belki Erez'in soğuk sullarına karışır kimbilir. Belki umudun ve özgür yarınların habercisi olur. İşte ozaman deniz tekrardan mavi bereketine kavuşur, ülkemin dağlarında newroz ateşi umud olup özgür Kürdistan'ın habercisi olur kimbilir...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.