Türk devleti kendi kurguladığı senaryo sonucu İstanbul Taksim’de bomba patlatıyor filmlere taş çıkartırcasına suçlular teşhir edilip yakalanıyorlar. Türkiye’de gündem bir anda değişti, Rojava Kürdleri teröristlikle itham edildi, Rojava’ya saldırmak için bütün bahaneler yerli yerine oturtuldu.
Türkiye’nin üniter bütünlüğü, Türk halkının refahı huzuru söz konusu olduğunda yediden yetmişe, en sağcısından en solcusuna, dindarından ateistine Türk devleti halkıyla yek vücut olurken, belengaz Kürd halkındaki dağınıklık suskunluk dahası Kürd siyasetindeki kafa karışıklığı ve beçaresizlik Kürd halkına bir daha katmer katmer yeni acılar yaşatmaktadır.
Peki Kürd halkının parçalanmışlığını, çaresizliğini anladık iyi güzel de Kürdistani dava için yola çıkanlara ne demeli.? Onların halleri, dahiyane toplumsal politik refleks ve tutumları nasıl izah edilebilinir.?
Kısadan hisse gidelim Kürd halkı söylendiği gibi dört parçaya bölünmemiş on dört parçaya bölünmüş;
Asimile olmuş, Türkleşmiş Kürt,
Kürt “kökenli” muamma Kürt,
Devlet yalakacısı, menfaat perver Kürt,
AKP müridi Kürt,
CHP’ li işlevsiz Kürt,
MHP’li kimliksiz Kürt,
HDP’li her renge bürünmüş Türkiyeli Kürt,
DEVA Partili orta yolcu Kürt,
PKK’lı Kürt,
PDK’lı Kürt,
Tabela partili yerinde patinaj yapan Kürt,
Dindar, ümmetin bekçisi, kapıkulu Kürt,
Solcu dünyayı kurtaran Kürt,
İşveren işini yürüten suya sabuna dokunmayan Kürt, Türkiye Kürdü, İran Kürdü, Irak Kürdü, Suriye Kürdü, diaspora Kürdü ve orta yolcu turnusol kağıdı gibi değişen, aidiyet duygusu olmayan Kürdü de eklersek bu liste daha çok uzar.
Yukarıda yaptığım bu sıralamanın diğer bir anlamı da şudur;
Kürt her şey olur ama KÜRD olmaz, Kürdistani aidiyeti olmaz uluslaşamaz.
Herkesin suyuna gider, Ortadoğu’ya barış, özgürlük getirir, dünyayı kurtarır ama ne hikmetse kendi çıplaklığını, mağduriyetini bir türlü görmez.
“Karısız, kocasız, devletsiz” tanımlanması imkansız sloganik söylemler ile Kürd ailesi tar û mar edilerek Kürt usulü yaşam tarzı normalize edilir.
İki tarla arasındaki sınırı paylaşmakta sorun yaşayan, kendi evine demokrasi getirememiş Kürt, ütopik hayalperest demokrasi savunucusu kesilir.
Özcesi “evde yok ayranı içmeye atla gider sı…ya”
Durum bu hoşumuza gitsin gitmesin gerçeklerle yüzleşip şapkamızı önümüze koymak zorundayız.
90’lardan beri Güney Kürdistan’da federatif bir yapı var ateş çemberi içerisinde düzenli Peşmerge Ordusu bir türlü kurulamadı, iki başlı yönetimden bir türlü vaz geçmediler. Yetmedi PKK ve Kandil’de oradaki kaotik ortamda artı bonus oldu.
Toki konutlarına, ülkücü firmalara yer verildiği kadar Sayın Mesud Barzani’nin vakur kişiliği, hassasiyetleri ve Kürdistani karakteri yeteri kadar dikkate alınmış olsaydı Başur bugün çok daha farklı bir noktada olabilirdi.
Kürdistan Bağımsızlık referandumu Başur Kürdünün elinde kazanılmış, halk tarafından teyit edilmiş en güçlü silahken PKK/İran denklemini, oradaki Türk askeri noktalarını, YNK’nin ihanetçi tavrını nasıl izah edeceğiz.?
Başur ve Rojava arasında kısmi de olsa bir bütünlük sağlanabilinirken, batı dünyasına özellikle de ABD’nin desteğine ihtiyacımız varken,YPG/PKK üzerinden Rojava’nın ideolojik bir laboratuvara dönüştürülmesinin Kürdistani milli siyasete en ufak bir katkısı oldu mu.?
Ortadoğu’da Türk devletinin entrikalarını ve gücünü küçümsemeden Kürd halkının gerek Başur’da gerekse Rojava’da ABD’nin desteğine duyulan ihtiyaç aşikâr iken bunun karşıtı hamlelerin sadece İran ve Türkiye’nin elini güçlendireceğini de bilmemiz gerekir.
Aylardır Rojhilat Kürdistan’ında İran rejimine karşı yapılan eylemlere ayrı bir parantez açmak gerekir. Eğer Bakur, Başur, ve Batı dünyası Rojhilat Kürdlerine destek çıkmasa orada da farklı bir şey beklemek hayalcilik olur.
Kürd asimilasyonunun, Kürdün kayb oluşunun panzehiri ve birincil ilacı Kürdistani milli aidiyet duygusu ve siyasetidir. Denklem bu realitenin üzerine kurulmadığı sürece Kürdler daha çok mağduriyet yaşayacaktır.
Dolaysıyla biz Kürdler ona buna kardeş olmadan evvel, dünyayı kurtarmaktan vaz geçip kendi özümüze dönmeli, askeri, toplumsal ve siyasal alanda gücümüz ne ise onunla olduğu gibi yüzleşerek tavır ve tutum sahibi olmak zorundayız.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.