Annemle vedalaşmadan, ona sarılmadan gizlice evden ayrılmıştım yanımda eski mektuplar ve arka dekorlara düştüğüm illegal notlar vardı.
Uzun, fırtınalı bir yolculuğa ilk defa çıkıyordum geride bıraktıklarım mı.? İlerde farklı adreslerde göreceklerim mi.? Aklımın saat ayarını çalıyordu. Biran çocukluğum geldi aklıma, köşe kapmaca oynadığım çocukluk arkadaşlarım, sevinçlerimi, acılarımı paylaştığım ailem ve mağrur yürekli Kürd anam beni benden aldılar uzunca bir süre yol arkadaşlarım oldular. Kelimeler boğazımda düğümlenirken göz yaşlarım nefesime soluk katıyordu.
Ah bu mahşeri kalabalıklar yok mu içinde kayboluyordum, oysaki avazım çıktığınca bağırmak istiyordum gömleğime dökülüyordu iç kanamalarım.
Bir bilsen sana ne kadar ihtiyacım vardı, usulca sana yaslanıp gizliden gizliye ağlamayı çok istemiştim. Heran kapı açılıp sen içeri girersin diye gözlerimi inip binenlerden bir türlü alamıyordum. Oysaki sen yoktun ve ben adım senden, geride bıraktıklarımdan uzaklaşıyordum.
Bir iç hesaplaşmaydı yaşadığım, bir ömre sığdıramadığım geçmişim mi.? Hayat serüveninde firari yolculuğa yelken açarken yaşayacaklarım mı.? Beni dipsiz bir kuyuya atıyordu.
Akıl süzgecinden geçirip anlamak istiyordum olup bitenleri mantıkla yormaya azda olsa yüreğime su serpmeye çalışıyordum nafile farkında olduğum bu uzun yolculukta her adım bam telime dokunuyordu. Sadece susarak konuşulanlara ortak oluyordum bir sığınma mekanizması mıydı aradığım bilmiyorum, Kürtçe melodiler dilimin ucunda tınlıyordu. Şivan'ın yürek kanatan Kirîvêsini dinliyordum. Ilık bir rüzgar gibi ruhuma dokunuyordu.
Oysaki yitirmiştim be çare çocukluğumu bir ülkeden başka bir ülkeye giderken, yaşıtlarıma dönüp bakıyordum sömürge ülkenin çocukları bizler mi hayata karşı fazla sorumluyduk.? Onlar mı fazla rehavet içindeydiler.? Gerçi zaman kendi akışında benim en iyi öğreticim olmuştu belki de kabullenmek istemiyordum.
Ah biz Kürd çocukları sevinçlerimizde bile hüznün, yitik hasretlerin gölgesi üzerimizde hiç eksik olmadı ki.
Kayboluyordum kendi derinliğimde ve her seferinde kendi korkularımdan olsa gerek mektuplara sarılıyordum geceyi sabahlarken meçhul adreslere, uzaktaki yakın dostlarıma postalıyordum açıkçası nefes alıyordum. Bizim kuşak çocukluğunu yaşamadan büyümüştü artık. Ve hiçbir şey o kayıp zamanı geri getirmiyordu.
Düşlerimin peşinde pusulasız bir gezgin olurken bazen göz torbalarımda paylaştığım acılarımın avcısı, bazen de evcil korkularımın avı oluyordum.
Nedense her seferinde aklıma Memduh Selim Bey geliyordu dile getiremediğim bir hissi yaşatıyordu bana bizler mi devralıyoruz Kürdün asil kavgasını kendime sormadan edemiyordum.
Zaman acımasızca çoğu şeyi değiştirmişti kendi zamanımın insanı olmak istedim ne geride bıraktıklarımı unutabildim nede düşlerimi paylaştığım yol arkadaşlarımdan uzak durabildim...
Yangın yürekli Kürd analara selamım olsun...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.