Çınar emniyet binasına yapılan saldırıdan sonra hayatlarını kaybeden Türk orjinli siviller için HPG üzgün olduğunu söylüyor. İnsani açıdan baktığımızda doğru olanı budur, fakat siz bir politik hareket olarak Kürdistan \'da yaşanan savaşın bir tarafıysanız, savunmasız biçare Kürtler bu savaşın mağdurlarıyken sizin \"üzgünüz\" kelimesi tartışılır.
Dahası Çınar saldırısı Wan\'da infaz edilen ve ölü bedenleri karlar üzerinde gezdirilen oniki Kürt savaşçıya binaen yapılmış bir eylemdir. Öyleyse Kürdün yaşadığı bu trajedinin bir tarafı olarak avazınız çıktığınca ağıtlar yakarak başınızı taşa toprağa vurmanız gerekecektir.
İdealleri uğruna dağa çıkmış ve bu uğurda yaşamını yitiren Kürt savaşçısından siviline şahadetleri önünde saygıyla eğilirken silahlı mücadelenin bugünkü şartlarda Kuzey Kürdistan \'da savunma pozisyonuna çekilip hata Güney \'deki silahlı kuvvetlere katılıp entegre olmasının uzun vadede Kürt siyasetinde daha hayırlı sonuçlar doğuracağı kanısındayım.
Türkiye’nin sosyo politik iklimi göz önünde bulundurulduğunda legal Kürt hareketi kendisini vesayet siyasetinden kurtararak önümüzdeki yirmi yılın politik vizyonunu yaratmakla mükellef olduğu gibi Kürtleri iki tarafı keskin bıçak denkleminden kurtarmalıdır.
Yaşanan onca politik handikap ve psikolojik baskıdan dolayı başta Kürt bireyi ve özgür düşünen sivil Kürt inisiyatifi bitmekle karşı karşıyadır.
Bu durumun esas sorumluları da BDP geleneği (HDP\'yi saymıyorum) ve diğer Kürt bileşenleridir.
HDP\'nin bugün yaşadığı politik çelişkiler ve Kürt projeksiyonu ne yazık ki fludur. HDP\'nin beslendiği Kürt damarı üzerinden baktığımızda Türkiye\'de kurulmuş bir Kürt partisidir diyebilir miyiz? Yada halkların kardeşliği gibi ucu açık bir kavram üzerinden kurulmuş Türk solu eksenli bir Türkiye partisi midir? Zaman ve politik refleksler bu soruların cevaplarını verecektir.
Çınar eyleminde çocukların ve sivillerin ölümlerinden sonra başta sayın Demirtaş\'ın ve Meral Danış Beştaş\'ın özür beklemelerini de anlamakta zorluk çekiyorum. Sormazlar mı adama bir kumpas sonucu Tahir Elçi gibi değer katledildi, ana karnında doğmamış bebek anesiyle birlikte vuruldu, bahçesinde yetmişlik dede kurşunların hedefi oldu, ahırlarda hayvanlar telef edildi, kapı önündeki köpek öldürüldü, insanlar beyaz bayraklarla sokaklarda dolaşır oldu...
Peki biz Kürtlerden kim yada kimler özür dileyecek, Kürtleri bu şiddet sarmalına ve serüvenine sürükleyenler ne zaman mağdur insanlarımızdan özür dileyecekler.
Doğrusu merak ediyorum...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.